Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




3 Eylül 2015 Perşembe

35 Kilo Tembel Teneke

29 Mayıs 2015, Elif neredeyse 14 aylık olmak üzereyken kendi başıma(yani yalnız :) dışarı çıktığım ikinci gün olarak kayıtlara geçti. Bu kaydın bu kadar net hatırlanmasının sebebi de tam da o gün sahaftan aldığım kitaplardan birini bir kahvecide kahvemi içerken bitirmiş olmamdı. Aman ne harika bir gündü, anneme ne kadar teşekkür etsem az gelir. Bu kitabı geçenlerde yine okudum, benzer duyguları hissetmedim ama yine sevdim.
Kitabın girişi şöyle:
"Okuldan tiksiniyorum. Dünyadaki her şeyden daha fazla tiksiniyorum ondan. Ve hatta daha da fazla. Okul, hayatımı mahvediyor."
Bir kitabı seveceğimin anahtarı benim için genelde ilk satır(lar) oluyor. Birinci tekil şahısla yazılan kitaplar biraz risk taşısa da iyi kurgulanmış olanları beni hemen sarıp sarmalıyor.
Okul hikayelerinin iyi işlenmiş olanlarını da seviyorum. Bazıları sadece belli kalıplara yer veriyor, onları gözlerim uzaklara dalarak okuyorum. Ama içinde "gerçek" duygular varsa "okulu sev(e)memek" gibi, işte bu hikayeleri okumak hoşuma gidiyor. Okulla -en azından öğretmenlerin bildiği kadarıyla- hiçbir zaman sorunum olmadı. Sorunumun olmaması okulu sevdiğim anlamına da gelmedi :) Okulu annem benden daha çok sevdi ama ona da kızamıyorum artık, ne de olsa öğretmen. Eskiden kızardım ama. Bana okulu sevdirme çabalarını da anlayamazdım. Şimdi anlıyorum. "çocuğun olunca anlarsın" hallerinden biri de bu: anneni daha iyi anlamak :)
35 Kilo tembel teneke kitabındaki çocuk ise okulu ve öğretmenleri hiç sevmiyor. Sadece anaokulu öğretmenini sevmiş, o da "başarılı bir gün, bir şey ürettiğimiz gün" dermiş.
Gregorie 13 yaşındayken hala 6.sınıf öğrencisi çünkü "ellerim ve onların üretebilecekleri dışında dünyada hiçbir şey beni ilgilendirmiyordu" diyor.
Koca Leon yani Gregorie'nin dedesinin torunu ile iletişimi ise kitap boyunca beni etkiledi. Çocuğun okuldan atılması, dedenin marangoz atölyesinde bir şeyler üretmeleri, dedenin onu zorlaması hatta bir ara dışlaması, önemli bir sınavında yanında olması gibi detaylar çok güzeldi. Böyle bir kitaba da tatlı sert bir dede karakteri oldukça güzel yakışmış.

"Tembel teneke" denilen çocukların aslında bambaşka bir alanda ilgilerinin ve yeteneklerinin olduğunun keşfedilmesi bana Aamir Khan'ın "Yerdeki Yıldızlar" filmini hatırlattı. Buraya yazmamışım şaşırdım, cidden çok güzel bir film, izlediğimde çok etkilenmiştim.

" bir martıya dönüşmeyi hayal ediyordum. Uzaktaki kırmızı beyaz fenere kadar uçmanın düşünü kuruyordum. Bir kırlangıçla arkadaş olup, eylül ayında, mesela 4 eylülde-hani şans bu ya, tam da okulun ilk günü!- onunla sıcak ülkelere doğru yola çıkmayı hayal ediyordum. okyanusları geçtiğimi hayal ediyordum, onunla..."

Kitapta beni en çok etkileyen şey Gregorie'nin yaşadığı değişim ve dönüşüm oldu. Amaçsızlıktan, başı boşluktan, ne yapacağını bilememekten, kendine güvensizlikten kurtulup ne istediğini bilen ve onun için çaba sarf eden birine geçiş yaptı. Ki bu geçiş de bir anda olmadı. İşte bu kitap bu geçişte yaşananları anlatıyor.
Görsel: Kaynak burada

Künye:
Yazan: Anna Gavalda
Çeviren: Azade Aslan
Yayınevi: Günışığı kitaplığı,92 sayfa
Devamını oku »

2 Eylül 2015 Çarşamba

Ayın Dilekleri: Eylül

Her sene yılbaşında yaptığım  dilekleri ara ara yani canım istediğinde, aylık olarak yapmaya karar verdim. Kendime çok da yüklenmeden, uzuuuun listeler yapmadan, sakince bu değişimi izlemek istiyorum. Bu ay ilk olacağı için tabii ayrı heyecanlıyım. Fark ettim de ben bu ara durup durup kendime iş çıkarıyorum ya da buna "iş" demeyelim de "icat" diyelim, daha yumuşak bir ifade olsun. Neticede amacım sadece günümü keyiflendirmek :)
- Bu ay Roald DAHL'ın doğum günü (13 Eylül) O yüzden de "Roald Dahl Okuma Şenliği" başlattım kendi kendime. Okumadığım Dahl kitaplarını da okuyayım ve kendisini bol kıkırdayarak anmış olayım diye. Bu etkinlikten keyif alırsam belki başka yazarlar için de okuma şenliği yapabilirim. (dur bir hele, önce önündekini tamamla değil mi, heyecanlanma çok :) Okuduklarımı, okuyacaklarımı başka bir yazıda yazayım ama bu yazarla daha önce tanışmamış olanlara tavsiyem Matilda ve KSD (Koca Sevimli Dev) ile mutlaka tanışın.

- Biraz daha sağlıklı besleneyim istiyorum. Önüme gerçekçi hedefler koyduğumda karşıma limon çıktı. Bildiğimiz sarı, sulu meyve. Sabahları içtiğim suya sıkıyordum, gün içerisinde de bunu yapabilirim sanırım. Hatta çay-kahveden bunaldım, bugün termos-sıcak su-bitki çayı ile takıldım, bayağı mutlu oldum :)
- Her ay sadece Dünyalı dergi alıyordum, iki ayda bir de Araştırmacı Çocuk. Son aylarda ise hayatıma Evim dergisi girmişti, tamamen kafa boşaltma amaçlı. (ne kadar çok reklam alıyorlarmış, okudukça hayret ettim.) Her ay için sevdiğim konuya göre 1 belki 2 dergi daha almaya karar verdim. Madem dergi okumayı seviyorum :) (Öğle araları bazen yakınımdaki kütüphaneye gidiyor ve orada dergi okuyorum, bu da güzel :) * Bu ay Atlas aldım, henüz sadece sayfalarını karıştırdım ama o bile güzel.
- Yemek konusunda kendimi geliştirmem gerektiğinin uzun zamandır farkındayım ama hep erteliyorum. Bu işe bir dur diyecek ve kendimi her ay için 1 yemek/1 tatlı tarifiyle ilerletmiş olacağım. (temenni) Pratik yemeklerin, ismi ve kendisi anlaşılabilir malzemelerin, tek bir tencerede pişen yemeklerin tariflerinin olduğu siteleri bilen yazsın olur mu? Hatta daha da iyisi, yorumlara kendi tariflerinden yazsın. Ne iyi olur, çok sevinirim.
- Kendime ulaşamayacağım hedefler koymak istemiyorum. "Her gün" değil de "haftada 1 gün yarım saat" yürüyüş yapmak  istiyorum.  Ne dersin 3 yavrulu kıvırcık kuzen (Çağla, kahve, lokum) yapabilir miyim?
- Her ay için 1 adet "çocuk edebiyatı harici" bir kitap okumak istiyorum. Aslında gönlümden "her güne 1 kitap" geçiyor ne yalan söyleyeyim, hatta dün iş çıkışı Kentpark Arkadaş kitabevinde "günün mutluluk sebebi" olacak iki arkadaş ile kitap sohbeti yaparken daha da iyi anladım. Hayalimdeki çocuk kütüphanesine bir oda da yetişkin edebiyatı koymalı, sohbet için de ortam yaratmalıyım.
- Günün mutluluk sebeplerine, mektuplarıma, kartlarıma, sohbetlere, öğle arası kkk (küçük kıvırcık kuzen) ile buluşmaya da tabii ki devam :)
Geçen gün düşündüm yalan bir dünya mı yaratmaya çalışıyorum diye. Sorguladım kendimi. Mutsuzum da kendimce onu mu kapatmaya çalışıyorum acaba diye. Sanırım bu son dönemdeki "bardağın dolu tarafını görme(ye çalışma)" ve "kendine icat uydurma" hallerim tamamen hayatı biraz daha dolu yaşama arzusundan geliyor. Yani hayat ben hiçbir şey yapmasam da geçiyor, ki çok şükür kendi kahve çekirdeği ailemizde buna da hep çok şükrediyorum, ama bir şeyler yapınca (sohbet, röportaj, etkinlik, blog, mektup, kitap, hedef) daha da güzel oluyor ve rutinin dışına çıkmak bana hayallerime daha da yakın olduğum hissi uyandırıyor.
O yüzden de kendime çok yüklenmeden sarı sulu limonumla bu yazıyı noktalıyorum. Roald Dahl etkinliğine katılmak isteyen olursa instagramda #roalddahlokumasenligi etiketini kullanabilir.
* Bu ay Roald Dahl'a başka bir etkinlikle daha doyacağız aslında ama o sürpriz tabii ki :)
**4 Eylül annemin ve sevdiğim bir arkadaşımın oğlunun doğum günü, şimdiden onları da kutlamış olayım :)
Devamını oku »

1 Eylül 2015 Salı

Küçük Mucizeler Dükkanı

Bu kitabı okuyacağımı Hazan bana hediye edene kadar hiç düşünmemiştim. En son ne zaman bu tarz bir kitap okuduğumu da hatırlamadığımdan kitaba oldukça önyargılı başladığımı itiraf etmeliyim. Beğenmek istiyordum çünkü sevdiğim bir arkadaşım bana kitabı hediye etmişti.
Son zamanlarda okuduğum tüm kitapları yarıda bıraktım.(istisna: Canım Aliye, Ruhum Filiz/Sabahattin Ali) Sebebi odaklanamıyor olmamdı sanırım. Kafam hep dağınık, aklım başka yerlerde olunca neşeli çocuk kitapları bile gözümde kocaman oldu, hatta "Saçlarında Gün Işığı" kitabının ilk 5 sayfasını sanırım 5 kere falan okudum, yok, hikayenin içine giremedim.(ki kendisi çocuk kitabı değil, anlatım bozukluğu olmasın) Ama bu arada bir şeyler de okumak istiyorum... O ara "küçük mucizeler dükkanı" ile göz göze geldik. Hadi dedim, bu kitaba da bir şans tanıyayım. İyi ki okumuşum :) Hikaye oldukça sıradan, sonu da tahmin edilebilir bir son ancak son satırına kadar heyecanla okudum. Ve okurken de çok keyif aldım. Bu satırları okursan sana buradan da teşekkür edeyim canım Hazan.
2balık benim ki :)
Kitap ile ilgili sevmediğim şeyler daha çok kalıplar oldu. Dinin kurtuluş vesilesi olarak verilmesinden de pek hoşlanmam. Kötüler ve iyiler arasında keskin çizgiler olması da beni rahatsız eder.
Ancak kitabı okurken ve  okuduktan sonra şunu anladım; örgü örmeyi en kısa sürede öğrenmeliyim, hem de hemen! Resmen canım çekti yün yumaklarının arasında kaybolmayı :) Belki bahsetmişimdir babamın yüncü dükkanı vardı, kendisi Adana sıcaklarında yün satmayı başarabilen "Yüncü Fehmi" olarak bilinirdi :) Hikayeye o yüzden de sıcak yaklaşmış olabilirim. Örgü örmenin insanı ne kadar rahatlatan bir iş olduğunu hep duyuyorum. Kardeşim Eda, merkeze uzak bir yerde öğretmenlik yaparken arkadaşından örgü öğrenmiş,bize ve torunlarımıza yetecek kadar atkı,bere, yelek örmüştü :) Hep derim, kendisiyle siyah ve beyaz gibiyiz diye. Ben de hayatım boyunca toplamda 3 defa atkı örmeye kalktım, sadece birini bitirdim, o da çok sert oldu ve kullanamadım.
Ben kitabın konusundan bahsetmeyip yine duygularıma dalınca biraz karmaşık oldu, baştan alayım. Kitap, 2 kez kanseri yenmiş ve sonrasında hayali olan yün dükkanını açmış (tuhafiye diye geçiyor) Lydia'nın örgü kursu açmasıyla başlıyor. Her cuma bir araya gelen birbirinden farklı hikayedeki bu 4 kadın da ördükleri battaniye ile beraber birbirlerinin hayatlarına ortak oluyor ve aslında birbirlerini iyileştiriyorlar. (aklıma şu an masal battaniyesi kitabı geldi ama hakkında yazı yazmadığımı fark ettim, ne yazık) Bu, birbirine iyi gelen insan hikayelerinin sadeliğini seviyorum. Yazarın kullandığı bazı kalıplar beni rahatsız etse de kitap, beni iyi hissettirdi. Hatta kendimce şu sonuçlar çıkardım:
- Basit şeylerden mutlu ol(öğlen yemeğinde sevdiğin çorba varsa çaktırmadan dans et mesela :)
- Örgü örmeyi öğren(bunu nasıl yapabilirim bilmiyorum, kursu var mıdır ki?)
- Ön yargılarından, fark ettiğin an kurtul! (yoksa bu kitabı okumayı geciktirebilirdim.)
- En üste yazmalıydım, unuttum. Sağlığın için binlerce defa şükret. (bu sabah saçlarımın pek düzgün olmadığını düşündüm, ki cidden benim saçlarımdaki o hafif dalga sebebiyle saçlarım hiç taranmış durmaz, sonra aklıma geldi: şu an gözüme kötü görünse de neticede saçlarım var yahu...yetmez mi?)
                                                                             ***
Yazarın diğer kitaplarını okur muyum bilmiyorum ama ara ara sadece çocuk edebiyatı okumaktan çıkıp farklı kitaplar okumayı da sevdiğimi anladım.
Bu kitabın bana en büyük katkısı da bu oldu.
Var mı sizin çocuk edebiyatı haricinde güzel kitap önerileriniz?
* Çok komik bir şey oldu, ben bu kitabı meğerse çekilişte kazanmışım :) Hazan'ın düzenlediği çekiliş sayfasının altına "nasıl bir kitap, tavsiye eder misin?" yazıp çekilişe katılmışım ve kitap bana çıkmış. Bunu resmen unuttum, kitap hediye geldi zannediyorum. Balık mıyım neyim :)
Devamını oku »

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Postcrossing :)

"Postcrossing" adını duyuyor ancak yanına yaklaşmaya bir türlü cesaret edemiyordum. Taşındık adresimiz değişti, Yasemen ve Hazan'dan da gerekli gazı aldım ve siteye üye oldum. Elimde 5 adet adres vardı, kartlarım önümdeydi, İngilizcem şahaneydi (yazıyla "ünlem"), postane yakındı, kartlarımı gönderdim. Sonra aklıma takıldı acaba aynı kişiler mi bana kart yazacaktı çünkü ben onlara "hope to see u again" yazmıştım :) Bu sistem nasıl işliyor diye siteye de bakabilirdim ama o zaman bu kadar keyifli olmazdı, ben de sevgili Yasemen ve Hazan'ın kapılarını çaldım.

Postcrossing nedir ve sence ne değildir :)
Y: Postcrossing kartpostal alıp göndermeyi sevenler için bulunmaz bir fırsat, benim içinse dünyaya açılan pencerelerimden biri.
www.postcrossing.com sitesine üye olduktan sonra profilinizi oluşturup, adres istiyorsunuz. Sistem size rasgele bir adres veriyor, bu adrese kart gönderiyorsunuz ve kartınız karşı tarafa ulaştığında sizin adresiniz dünyanın herhangi bir yerindeki başka birine veriliyor ve kartınızı bekliyorsunuz. Her şey tamamen sürpriz yani. Ne adres istediğinizde hangi ülkeden kimin adresinin verileceğini önceden biliyorsunuz ne de kartınız elinize ulasana kadar size nereden ve kimden kart gönderildiğini.
Sitede bütün ayrıntılar, merak edilen soruların cevapları mevcut. Sitenin dili İngilizce, yazışmalar da İngilizce yapılıyor ama herkes profilinde konuştuğu dilleri belirtebiliyor ve o dillerden birinde de yazabiliyorsunuz.
Ne değildir sorusuna gelince, Postcrossing sanal ortamdan e-kart gönderilen bir oluşum değildir. Kartpostallar sadece normal posta yoluyla gönderiliyor. Mail gelen kutunuzda değil posta kutunuzda arkası yazılı, ustu pullu gerçek kartlar buluyorsunuz.
Postcrossing güvenlik açısından tereddüt etmeniz gereken bir site de değildir. Ne yazık ki Türkiye’de birçok şeye şüpheyle yaklaşmak gerektiğinden ev adresini vermeye çekinenler olursa diye belirtmek istedim. Adresiniz sadece size kart gönderecek kişiye veriliyor, onun dışında herkese açık olarak gösterilmiyor ya da herhangi bir yerde kullanılmıyor.


H: Postcrossing’i tanımlamak gerekirse dünya çapında bir kartlaşma ağı diyebiliriz. Artık mazide kalmış dediğimiz kartpostal gönderme geleneğini bir nevi diriltme projesi (kartpostal devrimi) olarak da adlandırılabilir. Bu yüzden, instagram gibi pek çok portalda postcrossing (kartlaşma) ile revolution (devrim) kelimelerini el ele diz dize görebilirsin :) Postcrossing bence eski bayramlarda ön yüzünde bir kase dolusu şeker fotosu bulunan ve arka yüzünde en samimi dileklerin dile getirildiği ya da yılbaşlarında simlerle süslü noel babaların evimize taşındığı kartpostallardan alınan hazzı sağlayacak sıcak bir ortam değil; gayet mekanik, amaca odaklanmış (kullanıcıların çoğu özel/seri/bölgesel /yöresel kartlar toplamakta) fakat yine de hiç yoktan iyidir dedirten bir sistem!

Postcrossing'den nasıl haberin oldu ve katılmaya nasıl karar verdin?

Y: Yanlış hatırlamıyorsam ilk kez Banu’nun blogunda (birazsoylebirazboyle.blogspot.com.tr ) görmüştüm. Daha sonra bir kaç blogda daha karşıma çıkınca bunu bir işaret olarak aldım ve üye oldum. Bloglar arası kartpostallaşma etkinliklerini de çok seviyordum zaten böyle bir sitenin varlığını öğrenmek daha da keyifli oldu.

H: Postcrossing’den çeşitli bloglar sayesinde haberim oldu. Takip ettiğim blog sahiplerine gelen ve onların gönderdiği kartları gördükçe, ince bir kül tabakası altında gömülü kalan içimdeki yazışma ateşi yeniden alev aldı diyebilirim. Öğrenim hayatım boyunca hep bir yerlerde bir mektup arkadaşım olmuştu. Sonra kartpostal koleksiyonu yapan furyanın önemli parçalarından biriydim de. Tüm etmenler bir araya gelince postcrossing’den haberdar olup da bunun bir parçası olmamak imkansızdı :)



Ne kadar süredir postcrossing ile kart gönderip alıyorsun?

Y: Üç yıldan fazla süredir Postcrossinge üyeyim. Bazı dönemler çok aktif olarak kart gönderiyorum bazı dönemler yoğunluktan ya da gezilerden vs fırsat bulamayıp aylarca kart göndermediğim oluyor. Bu tamamen size bağlı, tek yapmanız gereken adres istediğinizde mümkün olan en kısa surede kartı postalamak, eğer vaktiniz olmayacaksa ya da elinizde kart yoksa vs. adres istemeyi sonraya bırakmak. Su ana kadar 200 civarında kart gönderdim, bir o kadar da kart aldım. Gönderilen ve alınan kartlar ile ilgili istatistiksel bilgiler tablolar ve haritalar uzerinde profilinizde oluyor. Örneğin hangi ülkeden kaç kart gelmiş, kartların ulaşma sureleri vs gibi. Bu istatistikleri sadece siz görebiliyorsunuz.


H: Profilimi kontrol ettiğimde görüyorum ki tam 725 gündür postcrossing üyesiyim. 1 yıldan fazla olmuş yani. Bu süre zarfında 64 tane kart göndermiş ve 58 tane de almışım. Muhtemelen bu cevaplar sana ulaştığında rakamlar bir parça daha artmış olacaktır. Aslında 1 yıl az bir süre değil, daha fazla kart gönderebilir ve alabilirdim ancak postcrossing’in yanı sıra doğrudan kart takası yaptığım ya da yeni yeni edindiğim mektup arkadaşlarım da var. Hepsine hem kart hem de zaman ayırdığımı düşününce hiç de fena değil diyorum kendi kendime!

Koleksiyonundaki en değerli/sevdiğin kart hangisi?

Y: Ben bu "en" sorularını hiç bir zaman doğru düzgün cevaplayamıyorum. Aralarından seçip iste bu en sevdiğim diyemiyorum. (sadece kartlar için değil hemen her şey için geçerli bu aslında, kitap, yemek, şarki vs gibi :)
Birisi sizin için kart seçmiş, üzerine içinden gelenleri yazmış, pulunu yapıştırıp postaya vermiş, nasıl ayırayım ki simdi ben bu kartları birbirinden. Ama tarz olarak en sevdiğim kartlar illüstrasyon olanlar. Favoriler sayfamda da daha çok bu tarz kartlar var zaten, kart göndermek isteyenlere fikir vermesi açısından. Normalde almayı arzu ettiğiniz kartları profilinize yazabiliyorsunuz ama ben uzun listeler vermeyi, ‘’bana bu tarz kart gönderin’’ demeyi pek sevmiyorum. Birinin seveceğimi düşünüp benim için bir kart seçip göndermesi daha keyifli.



H: Koleksiyonumun en değerlileri Star Wars “Yıldız Savaşları” filmi temalı kartlarım. Hem ben hem de 5 yaşındaki ikizlerim koyu birer Star Wars hayranıyız çünkü J Bunun dışında Audrey Hepburn gibi vintage kartlar ve Doraemon gibi çizgi film kartları da çok değerli benim için!


Postcrossingde aynı kişiyle sadece 1 defa mı kart gönderip alıyorsun yoksa kartların devamlılığı biraz aranızda oluşan elektriğe mi bağlı?

Y: Postcrossing’de aslında kimseyle kartlaşmıyorsun, yani kart gönderme işlemi ayni kişiyle karşılıklı olarak yapılmıyor.
“Interested in direct swaps” kısmını evet olarak işaretlemiş üyelerle yazışıp karşılıklı anlaşıp kartlaşabiliyorsunuz. Ama sitenin normal işleyişi rastgele birine kart gönderip rastgele başka birinden kart almak üzerine.


H: Postcrossing’de kime kart göndereceğin sistem tarafından otomatik olarak atanıyor. Kişinin profilindeki bilgileri şöyle bir inceleyip tercihlerine uygun bir kart gönderiyor ve akabinde kart ulaştığında kendisinde online olarak bir teşekkür mesajı alıyorsun. Diyelim ki o kişinin hem profili hem de duvarındaki kartpostal seçkisi çok hoşuna gitti ve kendisiyle kart alışverişi yapmak istiyorsun. O zaman öncelikle profilinde “direct swap” (doğrudan takas) kısmının açık olup olmadığına bakıyorsun. Bu opsiyon kapalıysa kendisi her bir kullanıcıdan tek bir sefer kart almak istiyor demektir. Bu opsiyon açık ise kendisine ister kartla ister online olarak doğrudan takas talebinde bulunabilirsin.

Postcrossing, farklı kültürleri tanımak açısından oldukça bilgilendirici görünüyor. Geçen zamanda senin çok şaşırdığın bir kart olmuş muydu?

Y: Postcrossing sayesinde farklı şehirlere, ülkelere, kültürlere dair birçok yeni şey öğrendim. Sadece bunlar için bir blog açılabilir, hatta ben bunu bir düşüneyim :)
Bilgilendirici olmalarının dışında kartlar ayni zamanda eğlendirici de oluyor. Bulmacalı kartlar, farklı formlardaki kartlar, Where’s wally kartları, kes yapıştır kartları, boyama kartları, vs gibi birçok ilginç türde kart aldım.
Şaşırdığım değil de içimi en çok kıpır kıpır ettiren kartlar bir hikayenin, masalın parçasıymış gibi duran illustrasyonlar içeren kartlar. İnsanın kendisini tanımasını sağladığı, hayallerine dokunabildiği için çok seviyorum bu kartları.


H: Kullanıcıların kartlara yazdığı küçük notları ya da uzun satırları büyük bir merak ve ilgiyle okuyorum. Kimi zaman el yazılarını çözmekte zorlandığım da oluyor tabi. Genellikle okudukları kitaplara, hava durumuna, kartlarda yer alan yöresel manzaralara ait bilgiler yazılmış oluyor. Benim şaşırdığım bir şey henüz olmadı fakat profilimde Doreamon çizgi filmi temalı kart ve pul tercih ettiğimi yazdığımda, Doraemon’u nasıl ve nereden bildiğimi soran, buna çok şaşırdıklarını bildiren kartlar aldım Japonya’dan :D

Kartlarını nereden temin ediyorsun ve ne kadar sürede gönderebiliyorsun?

Y: Daha önce internet üzerinden kart sipariş ettiğim çok güzel bir site vardı fakat kapandı. Belçika’da ve Hollanda’da kartpostallara ulaşmak çok kolay. Kitapçılar, kırtasiyeler vs dışında sadece kartpostal satan dükkanlar da oluyor. Zaten Hollanda Postcrossing’i en aktif kullanan ülkeler arasında. Gezilerimiz sırasında farklı ülkelerden, farklı şehirlerden kartlar alıyorum ama onları daha çok kendime saklıyorum hatıra olarak. Zaten kullanıcıların büyük çoğunluğu kartın geldiği şehre ya da ülkeye özgü olmasını istiyorlar.
Son kart siparişimi su siteden vermiştim: http://happy-postcrossing.nl/en/
Elimde her zaman onlarca kart oluyor. Adresi istedikten sonra göndereceğim kişinin profilini inceleyip elimdeki kartların içinden seçiyorum ve yazıp gönderiyorum. Genelde adresleri aldıktan sonra en geç iki gün içinde göndermiş oluyorum. Tabi posta sisteminin buralarda çok iyi çalıştığını belirtmekte fayda var.

H: Kartlarımı genellikle kırtasiyelerden, Taksim’de bulunan turistik yerlerden ya da sahaflardan temin ediyorum. Her hafta en az üç kart göndermeye çalışıyorum. Bunların gidiş süreleri gittiği ülkeye göre değişiyor; öreğin, Amerika, Rusya, Çin gibi ülkelere gitmesi bazen 30 günü bile bulabiliyor. Almanya, Finlandiya, Norveç gibi nispeten daha yakın ülkelere 10-12 günde gidebiliyor.



Kartın içeriğine neler yazdığını çok merak ediyorum, biraz paylaşabilir misin?

Y: Kart göndereceğim adres buralara uzak bir ülkedeyse genellikle Belçika’dan ve buraya özgü şeylerden, çikolatadan, waffledan, biradan vs. bahsediyorum. Avrupa içinden bir adres geldiyse yaşadığım şehirden bahsediyorum, Belçika’nın en eski şehri olduğundan, Asterix’e ilham veren Ambiorix’ten, Benelux’un en büyük antika pazarından… Küçük bir şehir ama anlatacak çok şeyi var. Bazen 30km uzaklıkta bir adres geliyor Hollanda’dan, hatta bazen Belcika’dan. O zaman da içimden ne gelirse yazıyorum, Hollandaca açısından pratik yapmış oluyorum. Karta mutlaka tarih yazıyorum ve bazen minik bir bulut, güneş ya da yağmur çizimiyle havanın kaç derece olduğunu. Kartları zarfsız gönderdiğim için, yarısını adres ve pullar kaplayınca, diğer yarısı da benim yazdıklarımla doluyor zaten.


H: Genelde hangi ülkeden yazdığımı, nelerle uğraştığımı (ikizlerin bakımı ya da hobilerim gibi), en son okuduğum kitaplar ya da son zamanlarda izleyip de etkisinde kaldığım filmlerden bahsediyorum.

Postcrossing ile kart haricinde mektuplaşma da yapılabiliyor mu?

Y: Daha önce de bahsettiğim gibi bu karşılıklı yazışıp anlaşmaya bağlı bir şey. “Interested in direct swaps” kısmını hayır olarak işaretlemiş birine bu tarz bir teklifle gitmek anlamsız olur ama evet olarak işaretleyenlerin arasından ilginizi çeken bir profil olursa iletişime geçilebilir. Swap etkinliklerinde kart ve mektup dışında kitap ayracı, poşet cay, bozuk para, o ülkeye özgü gazete kupürleri, biletler vs gibi bir çok şey değiş tokuş edilebiliyor ama Postcrossing’i swap için kullanmadım hiç.

H: Bildiğim kadarıyla postcrossing sadece kartpostal üzerine kurulu bir sistem, ancak daha önce bahsettiğim doğrudan takas sırasında taraflar aralarında anlaşarak mektuplaşma da başlatabilirler. Bu tamamen sistemden bağımsız ve inisiyatife dayalı bir mektuplaşma olur tabi (çok mu resmi konuştum?) :)

Postcrossingin en sevdiğin tarafı hangisi? (sevmediğin de varsa yaz tabii :)
Y: Finlandiya’dan bir adres gelmişti. Zamanında 20’den fazla ülke gezmiş, atlara sevdalı birisinin adresi. 2012 yılında attan düşerek simdi tekerlekli sandalyede olan ve artık postcrossing sayesinde dünyaya açılan birisinin. Çok aktif bir kullanıcıydı. 7000 kadar kart almıştı o zamana kadar yani birçok tarzda kart elinde vardı zaten. Göndermek için aldığım değil de kendime ayırdığım kartların arasından bir tanesini göndermek geldi içimden. Profilini okur okumaz aklıma düşen o kartı. Bir kaç gün içinde kart ulaşmıştı yerine ve gönderdiği uzun ve içten mesajda kartı çok ama çok beğendiğinden ve teşekkür için bir kart göndermek istediğinden bahsetmiş ve adresimi istemişti. Gönderdiğim kartı beğenip, mutlu olması bana kart gönderecek olmasından daha fazla mutlu etmişti beni. Arada hala kartlaşıyoruz onunla.
Kendi acımdan Postcrossing’in sevdiğim tarafları çok fazla, bana kattıkları da öyle. Ama bunları bir kenara koyacak olursak en sevdiğim taraflarından bir tanesi sanırım kartlar ulaştıktan sonra gönderilen teşekkür mesajlarından şunu görmek: Birinin posta kutusunda kartınıza ulaştığında yaşadığı heyecanı, sizin gönderdiğiniz kart sayesinde duyduğu mutluluğu, hala bir şeyler için umut olduğunu…


H: En sevdiğim tarafı zarfı/kartı elime aldığımda ‘hangi ülkeden geldi acaba’ heyecanı. Sonrasında yazılanların oluşturduğu merak. Bir an evvel okumak için zarfları yırtarcasına açma mutluluğu. Sevmediğim tarafı ise ne yazık ki zaman zaman karşılaştığım okunaksız el yazıları L Her şeye rağmen postcrossing muhteşem bir deneyim ve mümkün olduğunca uzun süreler devam etmeyi arzuluyorum. Çekinik kalan herkese de tavsiye ederim!


Bu da benim gönderdiğim ilk kart :)
İş, okul, annelik vs dışında bir şeyler yapmak isteyenlerin bu etkinliğe katılması bence kişiye yepyeni bir pencere açacaktır. Benim için keyifli ve heyecanlı bir süreç oldu postcrossing. Hiç tanımadığım insanların dünyasına "nokta" kadar da olsa girebilmek, aslında bir nevi onlarla tanışmak bana mutluluk verdi. Şimdilik elime geçen bir kart olmadı, bakalım hangi ülke ve kim ilk olacak. Hissiyatım Avustralya diyor ama :) Bu bekleyiş, posta kutusuna her gün bakmak bile gerçekten bambaşka bir dünya yarattı bana.

Çok teşekkürler Yasemen ve Hazan, siz gaz verip "yaparsın, bak gör çok keyifli" demeseydiniz ben ertelemeye devam ederdim.

Ve buradaki kartlar sizce de çok şirin değil mi?
Devamını oku »

29 Ağustos 2015 Cumartesi

Günün Mutluluk Sebebi-9 :)

Bu başlıkta sadece tek bir şey yazacağım. Geçen gün fark etmiştim ama aslında bunu fark etmek için illa bir şey olmasına gerek yok.
Bu satırları okuyan sevgili arkadaşlarım, kuzenlerim, karabalığım, canım kerdeşcağızım,bu satırları okumayan ama hep aklımda olan arkadaşlarım,bir "pist" dediğimde bana ses verenler,gecenin bir vakti bunalıp mesaj yazdığımda sabah beni merak edip arayanlar, aradan yıllar geçse de görüşmeye devam ettiğim canım oda/ev arkadaşım, kıvırcıklar ve düz saçlılar, koç burcu olup da aslında bunun farkında olmayanlar, yaptığı işi sevmeyip birlikte hayal kurduklarım, bebek haberini ilk benimle paylaşanlar, "hadi gel bir kahve içelim" diye beni zorla evden dışarı çıkarıp temiz hava almamı sağlayanlar, Lokum'u böğrüne basıp ona da analık yapanlar, teyze olmamı sağlayanlar, bana hediye olarak çocuk kitabı alanlar,yazdığı iki satır mektubu merakla beklediklerim, her ay aynı anda 2 kitabı birlikte okuyup üzerine gülüp düşündüklerim, deniz kenarından bana tuz kokusu gönderenler,  kısacası hayatımda önemli bir yeri olan insanlar,
demeyi unutmuşum yahu;
İYİ Kİ VARSINIZ,
Çok teşekkürler tüm "pist"lerime cevap verip beni dinlediğiniz, anladığınız ve benim de iki satır mektup yazacak heyecanı ve sebebi bulmama vesile olduğunuz için...
Öyle içimden geldi de, hani hayatta en önemli şey sağlıksa sanırım ikincisi de seni mutlu edecek/senin onları mutlu edebileceğin insanlar :)
Ne dersiniz?

Bu sempatik tabak da benden size :)

Devamını oku »

28 Ağustos 2015 Cuma

Günün Mutluluk Sebebi-8

Öncelikle bu yazıyı yazarkenki ruh halimi yazayım da "neden bu kadar mutlu" diye sorduğunuzda cevabı burada olmuş olsun :)
Ben uykusuzum. Ama hani öyle bildiğiniz bir şekilde 1 gece uykumu alamamış gibi uykusuz değilim. İş arkadaşlarıma göre gözlerim onlarla konuşurken bile kapanıyormuş, bilmiyorum dalga mı geçiyorlar. Sormadım. Yaklaşık 17 aydır uykusuzum ama bu ara yani bu haftalarda çok acayip çok uykusuzum. Gecenin bir vakti uyanıp aralıksız 2 saat (bazen daha az bazen daha çok) ağlayabilen ve nesi olduğunu anlayamadığımız, doktorun ve psikologun "normal" dediği, "büyüyor" dediği bir bebemiz var. Çok şükür ki var elbette. O olmasa bu satırların düşünüyorum da içi ne kadar boş olurdu. Yok cidden. Dün bu kadar değildim de bugün Alice in Wonderland gibiyim. "Afiyet olsun" diyen arkadaşıma "iyi geceler" dedim. Yemekhanedeyken kendimi aslında rüyada olmadığıma, tek başımaymışçasına hareket etmemem gerektiğine dair her 3 dakikada bir uyardım. Beynime mesaj gönderdim ama balık beyni olunca 3 dakika sonra ne dediğimi unuttu.Yine hatırlattım; "rüyada değilsin esoş"...
Tam olarak bu haldeyken beni bir acayip mutlu eden ve duble kavrulmuş fıstıklı lokum kıvamına getiren şeyi de haliyle "mutluluk sebebi" olarak yazmam gerekiyordu. Yani diğerleri de çok güzel ama bu yazacağım cidden benim iç mutluluğum.(uydurma bir kelime daha) (az sonra dövüş kulübünden alıntı yapmaya geçmeden bu mutluluğun ne olduğunu da yazayım.)
Kendisi mektuplaşma, kartlaşma, yazı yazma, postcrossing gibi "keyword"ler içeriyor. Şişen parmağımın fotoğrafını çekip koymayacağım ama iş arkadaşlarımın demesiyle işe bu kadar konstre olmuyormuşum. Kart, mektup yazarken yüzüm hep gülüyormuş. Aynen böyle :)
Postcrossing dediğimiz etkinliğe ben yeni başladım, hakkında çok detaylı bir yazı var sırada, onu birkaç güne kadar yayınlayacağım. Hiç bilmediğim bir konuyu elbette ki ben yazmadım, sağ olsun yıllardır bu kart etkinliğine katılan iki güzel insana sorular sordum, onlar da yanıtladı. Hatta bu yazıda benim nerelerde hata yaptığım bile ortaya çıktı :)
Bu kadar çok kartı açıkçası yılbaşına saklıyordum ama baktım ki Ptt, işyerimize çok yakın ve neşeli bayram kartları var, "neden olmasın ki" deyip kollarımı sıvadım. (hem gerçek hem mecazi anlamda)
Biri bana kart gönderse ne kadar mutlu olacağımı düşündüm ve her bir karta bu mutluluktan biraz serpiştirdim. Bu yazıyı okuyan sevgili arkadaşlarım da lütfen posta kutularına sık sık baksın olur mu :)

Bu ara sahiden kitap okuyamıyorum. Okumaya başlayıp yarıda bıraktığım kitapları yazsam "yok artık" dersiniz. Ben de inanamıyorum kendime. Bu zinciri dün bir kitapla kırdım. Öğlen işyerine gelen kitap kısa sürede bitmişti. Lakin keşke bitmeseydi. Mektuplaşmayı, Sabahattin Ali'yi seven herkese tavsiyemdir. Bu nasıl ince ruhlu bir adamdır... (kitabı tavsiye eden canım Hazan, çok teşekkürler sana)

Bir diğer bomba haber de benim Kumkurdunun 1. kitabını bulmuş olmam. Herkesin peşinde olduğu ve baskısının olmadığı bu kitabı peki ya ben nasıl buldum? nadirkitap.com'a üye olduğumun ertesi günü gibiydi, kitap nasıl aratılıyormuş diye arama kısmına "kumkurdu" yazacaktım ki aklıma geldi, eğer kitabı bulursam özleme gönderecektim. Sıradaki isimleri yazmayayım ama özlemle bu muhabbetimiz çok eskiydi. Bir de baktım var! Hemen aldım ve adama mesaj attım, "Ankaradaymışsınız, elinizdeki sahiden 1. kitap mı? Eğer öyleyse kargoya vermeyin, kaybolmasın, ben gelip alayım" diye. Mesajımı görmemiş adam, ertesi gün kitap elimdeydi. Teşekkür etmek için aradım, çok şaşırdı. "Nasıl buldunuz bu kitabı?" dedim. Ederinin de bence çok altında sattınız, elinizdeki nimetin farkında mısınız bile dedim,şoka girmişim demek :) Adam da ne olduğunu anlayamadığını, kitabı siteye yükledikten 5 dakika sonra kitabın satıldığını söyledi. Bunun adı "çekim gücü"mü acaba :)
*Kumkurdu ile ilgili bir güzel gelişme daha var ama sonuçlanmadı, heyecanla sonucu bekliyorum, yine yazarım.
                                                                           ***
Maşallah bana, ne kadar güzel mutluluk sebeplerim birikmiş. Bu başlıkta en üste "denizi gördüm beeen" diye yazacaktım ama kart heyecanıyla denizi unuttum. Geçen hafta canım mavi,güzel denizi gördüm sonunda. Hiç baş başa kalamadık ama olsun, videosunu da çektim. Ara ara bakıyorum.
                                                                 
Dünkü küçük kıvırcık kuzen (kkk) buluşması sonrası da Datça'ya gitmiş kadar oldum. Badem ve bal getirmiş benim kıvırcık, heyyooo :) Datça'ya yıllar önce annemlerle gitmiştik de cidden hala aklım oradadır desem yeridir...
                                                                        ***
Bu kategoriye Elif'i mutlu eden şeyleri de yazayım. Bizim arabayı tee uzaktan gören komşu çocukları biz inene kadar Elife tezahürat yapıyor, uyuyorsa da birbirlerine "şşttt" diyorlar. Elifin arabadan inişi bir şenlik, doğal olarak çocuklarla kalıp oyun oynamak istiyor, bizde çoğunda ses çıkarmıyoruz. Babasıyla beraber komşu çocuklarıyla parkta oynuyor. Hatta geçen karabalık bir şeyde iddiaya girmiş de 3 tane kek kazanmış diye seviniyordu. Bir dahakine ben ineyim bari çocuğun yanına :)
                                                                      ***
Esra in wonderland, bu gece sahiden aralıksız uyuyup güzel rüyalar görüp sabah enerjik uyanabilmeyi diler. Çekim gücüyse, o uykuyu istiyorum , belki gelir :)
Devamını oku »