Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




3 Aralık 2013 Salı

Film Önerisi #2 : Gönül Avcısı/ L'arnacoeur

Kocaman bir kap mısır patlatıp film izledikten sonra onları burada paylaşmamak yazık olurdu aslında. Eskiden "film, sinemada izlenir" diye düşünürdüm. O zamanlar bir ayağım Kızılırmak sinemasındaydı, sanat filmlerini izliyordum;"light" filmlerle işim olmazdı :) Hayat işte... Şu an evde ayaklarımı uzatarak ve eskisine göre oldukça "light" filmler izlemeyi seviyorum. Nejat Hoca görse muhtemelen çok kızardı bu duruma; arkadaş sürekli de hayatı sorgulayıcı filmler izlenmiyor ki. İnsan bazen giriş, gelişme, sonuç da istiyor. Ya da sadece keyifli vakit geçirmek. Üniversite zamanında aldığım sinema derslerine ihanet ediyorum gibi gelse de bazen "Film Önerisi" grubunda oldukça "light" filmler bulacaksınız, benden söylemesi. Sonra Haneke yok muydu demeyin :)
Kaynak: burada
Geçen gün tesadüfen denk geldik bu filme. Fransız filmlerini ve Vanessa ablayı sevdiğim için ben hemen "aaa süper hemen izleyelim" dedim tabii :) Keyifli bir vakit geçirmek için ideal bir film. Öyle suratınıza tokat, hayat sorgulaması, sürpriz bir son beklemeyin.
Patlamış mısırın yanına çok yakışan bir film bence, konusu da:

"Alex ve kız kardeşi ve eşi mutsuz olan çiftlerin ilişkilerini bozan bir şirket yaratmışlardır. Zengin bir çiçekçi adam kendilerini kızının evlenmesine engel olmaları için kiralar.Sorun Alex ' in bunu sadece 10 gün içinde yapması gerekmektedir.çünkü görevi çok karmaşık çift kesinlikle birbirlerine mükemmel ve aşık gibi görünür..."

Fragmanı da:


HERKESE KEYİFLİ SEYİRLER :)

Devamını oku »

2 Aralık 2013 Pazartesi

Kış Güneşi :)

Hayat bazen tuhaf.
Olumsuz anlamda olması gerekmiyor illa ki bu tuhaflığın.
Her şeyi olduğu gibi kabul edebilmek bazen oldukça güç geliyor.
İnsanları olduğu gibi kabul ederken de bazen kendimle çelişiyorum, hissediyorum. Anlam veremediğim hareketleri sorgulamayayım aslında bana özel bir davranış değil bu diyorum ama yine de anlam veremiyorum bu "tuhaf" hareketlere.
Ya da
Bazen öyle şeyler oluyor ki hayatta hep başkalarının başına gelecek zannediyoruz, es geçiyoruz ama değil.
Ben kimi zaman arkadaşlarımın ya da sevdiklerimin üzüntülerinden uyuyamıyorum. Bana dert oluyor. "Her şeyi kafana bu kadar takma" diyorlar ama beni daha tanımıyorlar :)
Evdeki tüy yumağı kafasını bir yere çarpsa ve kızarsa onun için ne yapabiliriz durumunu bir süre yaşıyorum.
Hayatı hep endişelenerek yaşamak ve koyverip gitmemek midir bu, bilmiyorum.
Son zamanlarda aldığım keyifsiz haberlere mesela kafayı takmadan/yormadan sadece duyup geçeyim istiyorum, tammm başardım diyorum, bir bakıyorum rüyamda uğraşıyorum.
O yüzden de soğuk da olsa kısa da olsa yürüyüşler hele ki öğle arası yürüyüşleri iyi geliyor.
Kişiye en güzel yardımı da gerekiyorsa yine kendisi yapar diye düşünüyorum.
Düştüğünüzde kalkamayacağınızı hissetseniz bile önce çabalamak gerekiyor, hemen elleri uzatıp "hadi beni kaldırın" demek değil.
Yoksa bir kıymet kalmıyor düşme eyleminden öğrenilenlerin.
Yine de her şeye rağmen şükretmesini bilmek de önemli bence. Yoksa elimizdekilerle hiç yetinemeyiz, öyle değil mi?
Keyifli bir kış güneşi her zaman iyi geliyor:


Ya da ben bir fırsatını bulup deniz kenarına gitmeli, Ankara kasvetinden uzaklaşmalıyım :)

* Bir de bende olmayana değil de bende olup da başkasında olmayana üzülüyorum. Çünkü biliyorum ki o da istiyor o mutluluğu. "Biz kendi mutluluğumuza bakalım" deyip geçemiyorum, sen ne diyorsun sevgili okur, çok mu abartıyorum?

Devamını oku »

Pratik Tarifler: Pekmezli & Damla Çikolatalı Kurabiye :)

Hani bazen hamaratlığınız tutar ve mutfakta bir şeyler yapmak istersiniz ama bu yemeğin/pastanın sizin damak tadınıza uygun olmasına dikkat edersiniz.
Geçen gün canım kurabiye yapmak istedi, hazır yapmışken yiyebileceğim bir şey olsun istedim :)
Elimde internetten bulduğum ama nerden olduğunu da bilmediğim bir tarif vardı, ben de onu değiştirdim.
Sonuç bizim damak tadımıza uydu.
Siz de beğenir misiniz bilemem ama ben yine de pratik bir tarif olduğundan yazayım istedim.

Malzemeler:
2,5 su bardağı un ( bir sonraki sefere tam buğday ununu denemeye niyetliyim)
1 yumurta
1 paket kabartma tozu
yarım su bardağı pekmez
3 yemek kaşığı dolu dolu tereyağı (orjinal tarifte 200 gram margarin yazıyordu)
istediğiniz kadar damla çikolata (ben 10 tatlı kaşığı koydum)

Yapılışı:
Tereyağını bir süre önce dolaptan çıkartıp dinlendirin.
tereyağı ve pekmezi mikserle ya da kaşıkla karıştırın.
yumurtayı koyup biraz daha karıştırın.
un, kabartma tozu ve damla çikolatayı da ekleyin.
son karışımı 2-3 dakika kaşıkla karıştırın.
elde ettiğiniz kıvamdan kaşık yardımıyla parçalar ayırıp yağlı tepsiye serin.

Pişme:
Önceden ısıtılmış fırında 160 derecede 15-20 dakikada pişiyor.

pişmeden önceki halleri
Ve çabucak piştiler :)
* Tarif çokça uydurma içerdiğinden size uyan kısımları kullanınız :)
** Kurabiye tariflerinin en püf noktası oda sıcaklığı kıvamındaki tereyağını bana öğreten sevgili İncirli Kurabiye Zeynep'e çokça sevgiler :)

İtiraf: Migrenden dolayı tatlı fazla yiyemiyorum ama kurabiye yapmak hatta inanmazsınız bazen mutfakta bir şeylerle oyalanmak çok keyif verici olabiliyor. Siz yemeseniz bile etrafta bu kurabiyelere yumulacak birileri illa ki vardır :)

AFİYET OLSUUUUN
Devamını oku »

1 Aralık 2013 Pazar

"Kediler Hep Dört Ayak Üstüne Mi Düşer?" Kitabı Kiminle Buluştu :)

1 Kitap 1 Mektup etkinliğinde soruları bu kez Lokum sormuş, BDK Banu cevaplamıştı.
"Kedilerle ilgili en çok merak ettiğiniz şey nedir?" nedir dedik, bir dolu soru geldi hatta Lokum sorulara cevap verirken yetişmekte zorlandı :P
Uzatmayayım, kitap Ömer Deniz'in ve sevgili Melodik Annesinin oldu.


Ömer Deniz'e kedilerin dünyasını keşfetmede mutlu okumalar, tatlı patiler dileriz :)
Devamını oku »

29 Kasım 2013 Cuma

Günün Şarkısı: Imany / Take Care :)

Bu şarkıyı muhtemelen çokça duymuş ve sevmişsinizdir.
Ben de daha ilk duyduğumda sevmiştim, aramızda sıcak bir bağ olmuştu şarkıyla - o bunun farkında olmasa da- :)
Ankarada havalar iyice soğuyup öğle aralarında yürüyüşler gittikçe zorlaşırken içimizi ısıtacak bir şarkı olsun istedim, günün şarkısı.
İlk cümlesi ve devamı yani anlamı çok güzel bence:
 
"Take care of the one you love,
Take care of the one you need,
Take care of the one who needs you most,
The one far from home, the one that fills your soul.
Take care of the one that holds your hand,
When it's cold."

Daha önce bu şarkıyı hiiiiç duymamış/dinlememişseniz sanırım dinleyince sahlep kıvamında ısınırsınız şarkıya :) Klip de süper -bence-


HAFTA SONUNUZ SICACIK, MUSMUTLU, GÜNEŞLİ, KEYİFLİ, KEDİLİ /PATİLİ GEÇSİN :)
Devamını oku »

28 Kasım 2013 Perşembe

Gönül Öğretmen :)

Daha önce söyledim sanırım, annem tipik bir Başak burcu olmasının yanısıra tipik bir emekli öğretmen. Hatta hala kendini tanıtırken "Gönül Öğretmen" diyor, soyadı yerine..41 sene çalışınca insanın mesleği kendinin önüne geçebiliyor sanırım, ama o bu durumdan çok memnun. Elbette o mutlu olunca bize bir şey demek düşmez ama "Gönül Öğretmen" başlığının asıl sebebi annem değil.
Herkesin hayatında çok sevdiği, örnek aldığı, unutamadığı bir öğretmeni - ilkokulda değilse "hoca"sı- olmuştur herhalde. Çoğu insan için bu kişi ilkokul öğretmeni olur. Benimki de ortaokulda 3 sene derslerimize giren Türkçe hocamız Gönül Dörtgöz'dü.
Onun gözüne girebilmek, ondan bir "aferin" alabilmek için neler yapmazdım :) Derslerini o kadar çok seviyordum ki ilerde ben de kesin(!) Edebiyat bölümünde okuyacaktım, öğretmen olayım ya da olmayayım.Dersler kesinlikle klasik bir havada geçmiyordu. Her öğrencinin öyle ya da böyle derse katılması için türlü numaralar, oyunlar yapardı. Sadece onun dersinde kimsenin çıtı çıkmazdı. Herkes o kadar saygı duyardı ki -belki erkek öğrenciler ona aşıktı onu da bilmiyorum- Türkçe derslerini sevmeyen birini hatırlamıyorum. Ailesi uzakta olduğundan tek başına küçük bir evde yaşadığını biliyorduk ama özel hayatıyla ilgili sorduğumuz soruları hep geçiştirirdi. O öyle yaptıkça tabii biz daha da merak ederdik :) Çok sade giyinirdi toplamda birkaç kıyafetini hafta boyu dönüştürerek giyer, saçını hep aynı şekilde toplardı. Derslerde mutlaka münazara, tartışma, kompozisyon vb. etkinlikler yapardı. O kadar destekleyiciydi ki ilerde ben çok mühim bir yazar olacaktım :) Kısacası çok severdim(k) onu.
Ertesi ders yılının başında bambaşka bir şehre tayini çıktığını öğrendik, vedalaşamamıştık bile. Sonradan sınıfa 1 adet kartpostal gönderince direk bana göndermiş gibi sevinmiştim. Ben de hemen o adrese 1 kartpostal göndermiştim, sanırım yılbaşıydı ve üzerinde noel baba vardı.
Tanıdığım herkesten çok kitap okuyordu. Bizi de kitap okumamız için teşvik ediyor ama öyle özet falan istemiyor, derste direk kitapla ilgili soru soruyordu "sen olsan bu durumda ne yapardın" diye. Ben ballandıra ballandıra anlatıyordum ama sınıf bence benden sıkılmıştı :)
Bir arkadaşımız "hocam siz hiç okuduğunuz bir kitabın sonunu merak edip sonuna hemen bakmıyor musunuz?" demişti.
Gönül Öğretmen de utanıp sıkılarak "aslında öyle bir şey yapmıyordum ama geçen gün evden çıkmam gerekiyordu, yola gideceğimden kocaman kitabı da yanıma alamadım ve dayanamayıp son sayfasına bakmıştım" dedi.
Bizimle paylaşmasının güzelliği bir tarafa ben hep merak ettim acaba o kitabın adı neydi diye :)
Şimdi nerededir, neler yapıyordur bilmiyorum. Hakkında tek "bildiğim" -o da rüyamda gördüğüm için - evli, 2 çocuklu ve gayet mutlu olduğu.
Karşılaşsak mesela ne derim?
Beni tanır mı?
Bilmiyorum.
Fark ettim ki hayatımda 2 adet "Gönül Öğretmen" olmuş.
Öğretmenler Günü vesilesiyle aklıma geldi , kendi ilkokul öğretmenimi -annemin arkadaşı ve hep beni soruyor- aramayıp (çekiniyorum, ne derim nasıl konuşurum diye)  Türkçe öğretmenim Gönül Dörtgöz'ü burada yazmak istedim.
* Annemi arayan bir dolu öğrenci, bu satırları görmezsiniz belki ama annem çok mutlu oluyor siz arayınca :)
** Kardeşim de öğretmen ama onun böyle anılması için daha önünde uzuuun yıllar var :)
Sahi sizin var mı unutamadığınız sizde emeği çok büyük bir öğretmeniniz?
Kaynak: burada

HERKESE MUTLU GÜNLER, BOL GÜNEŞLER :)
Devamını oku »