Hani bir kitap okursunuz ve kitaptaki karakter için "işte, bu benim" dersiniz.
Clementine benim için öyle oldu.
Aslında tam olarak "İşte; bu benim" diyemedim, çünkü benim çocukluğum -ne yazık ki- bu kadar afacan geçmedi.
Ama geçebilseydi eğer; bence ben de bir Clementine olurdum :)
Elifle kavuşmamızdan bir gün önce-tabii bunu bilmiyorduk- kitapçıda gezerken bir kitap almak istedim ama iki kitap arasında kararsız kaldım. Karabalık da "Clementine" daha hınzır duruyor; onu al dedi. Onu aldık. Lakin okuyamadım hemen. Meğerse ertesi gün doğuma girecekmişim :) Bir müddet sonra kitabı elime aldığımda "Hayalperest" etkisi yarattı ve ben kitabı bırakamadım. "Ne diyor ya bu afacan" derken kitabı bitirmiştim. Tadı damağımda kalmıştı ki diğer iki kitabın da siparişten gelmesini dört gözle bekledim. Neyse geldiler ama benim vaktim yok ki okumaya :/ Derken slingi keşfettik :) Ve ben slingde bebe uyuturken kitap okuyabilmeyi öğrendim. Yaşasın :) İkinci kitabı böyle bitirdim. Hala tadı damağımda. Derken Elif'i arabasına koyup dışarı çıkmaya başladık ve ben o uyurken kitap okuyabildim az da olsa. Üçüncü kitap da böyle bitti. Tadı hala damağımda... Ama serinin başka kitabı yok ne yazık ki. "Neden ama neden yok" diye söylendim durdum. 3 değil 13 hatta 23 kitaplık bir seri olmalıydı Clementine. O kadar çok sevdim ki onu. Belki bana yaşayamadığım, içimde kalan çocukluğumu hatırlattı bilmiyorum. Bittiğinde ağladım :) Çok üzüldüm bitmesine. Yoksa kitapta üzülecek bir şey yok hatta gayet esprili ve neşeli bir kitap.
Clementine-ki İngilizce mandalina demekmiş- 3. sınıfa giden, kıvırcık saçlı, minik bir erkek kardeşi olan, sivri şeyleri sevmeyen, kafası farklı çalışan bir kız. Hayal dünyası inanılmaz. Zorda olan birine yardım etmek istiyor ancak kendi yöntemleriyle :) Bir de çok "empatikli" :) Annesi evden çalışan bir ressam babası ise apartman görevlisi. Dolayısıyla oldukça orta halli ancak inanılmaz mutlu bir ailenin afacan kızı. Kardeşinin adı "normal" olduğundan ona da sebze isimleriyle hitap ediyor. Hatta "kabak, fasülye" gibi şeylerden sıkılınca manava gidip değişik sebze isimlerini koluna not ediyor. Çünkü Clementine hatırlamak istediği her şeyi koluna yazıyor :) En yakın arkadaşı -temizlik hastası- Margaret ile aynı apartmanda oturuyorlar ama o 4. sınıfa gidiyor ve bazen Clementine'e büyüklük taslıyor. Abisi Mitchell ise tam bir beyzbol düşkünü. Clementine, Mitchell ile kesinlikle evlenmeyecek ama hani olur da biriyle evlenecek olursa Mitchell'i düşünebilir :)
Katılmak istemediği yetenek yarışmasına "vekilini" göndermek için Müdür Rice ile de pazarlık yapıyor. "Vekil öğretmen" olduğuna göre "vekil öğrenci" de olmalı değil mi :) Bir şey yaptırmak için kullandığı "yılan bakışlarını" da işe yaramadığında yüksek doza getirebiliyor :)
3. kitaptaki koluna yazdığı cümle de çok hoşuma gitti:
" BAZEN ÇÖZÜMÜ BULMAK İÇİN ÖNCE SORUNU ANLAMAN GEREKİR."
Kitabın çizimleri de bir harika; benim için günün mutluluk sebebi olan şu çizim gibi:
Apartmandakilerle, öğretmeniyle, müdür Rice ile ve anne babasıyla olan diyalogları o kadar komik ki. Clementine'in kafası cidden bir başka çalışıyor. Tabii kitabın yazarı Sara Pennypacker'ı da burada takdir ettim açıkçası. Karakteri inanılmaz kuvvetli :)
Biliyorum önümde yeni kitaplar var ama ben yine de arada dayanamayıp Clementine okuyacağımı biliyorum.
* Kitapla ilgili daha detaylı bir yazıya buradan ulaşabilirsiniz.
Devamını oku »
Clementine benim için öyle oldu.
Aslında tam olarak "İşte; bu benim" diyemedim, çünkü benim çocukluğum -ne yazık ki- bu kadar afacan geçmedi.
Ama geçebilseydi eğer; bence ben de bir Clementine olurdum :)
Elifle kavuşmamızdan bir gün önce-tabii bunu bilmiyorduk- kitapçıda gezerken bir kitap almak istedim ama iki kitap arasında kararsız kaldım. Karabalık da "Clementine" daha hınzır duruyor; onu al dedi. Onu aldık. Lakin okuyamadım hemen. Meğerse ertesi gün doğuma girecekmişim :) Bir müddet sonra kitabı elime aldığımda "Hayalperest" etkisi yarattı ve ben kitabı bırakamadım. "Ne diyor ya bu afacan" derken kitabı bitirmiştim. Tadı damağımda kalmıştı ki diğer iki kitabın da siparişten gelmesini dört gözle bekledim. Neyse geldiler ama benim vaktim yok ki okumaya :/ Derken slingi keşfettik :) Ve ben slingde bebe uyuturken kitap okuyabilmeyi öğrendim. Yaşasın :) İkinci kitabı böyle bitirdim. Hala tadı damağımda. Derken Elif'i arabasına koyup dışarı çıkmaya başladık ve ben o uyurken kitap okuyabildim az da olsa. Üçüncü kitap da böyle bitti. Tadı hala damağımda... Ama serinin başka kitabı yok ne yazık ki. "Neden ama neden yok" diye söylendim durdum. 3 değil 13 hatta 23 kitaplık bir seri olmalıydı Clementine. O kadar çok sevdim ki onu. Belki bana yaşayamadığım, içimde kalan çocukluğumu hatırlattı bilmiyorum. Bittiğinde ağladım :) Çok üzüldüm bitmesine. Yoksa kitapta üzülecek bir şey yok hatta gayet esprili ve neşeli bir kitap.
Clementine-ki İngilizce mandalina demekmiş- 3. sınıfa giden, kıvırcık saçlı, minik bir erkek kardeşi olan, sivri şeyleri sevmeyen, kafası farklı çalışan bir kız. Hayal dünyası inanılmaz. Zorda olan birine yardım etmek istiyor ancak kendi yöntemleriyle :) Bir de çok "empatikli" :) Annesi evden çalışan bir ressam babası ise apartman görevlisi. Dolayısıyla oldukça orta halli ancak inanılmaz mutlu bir ailenin afacan kızı. Kardeşinin adı "normal" olduğundan ona da sebze isimleriyle hitap ediyor. Hatta "kabak, fasülye" gibi şeylerden sıkılınca manava gidip değişik sebze isimlerini koluna not ediyor. Çünkü Clementine hatırlamak istediği her şeyi koluna yazıyor :) En yakın arkadaşı -temizlik hastası- Margaret ile aynı apartmanda oturuyorlar ama o 4. sınıfa gidiyor ve bazen Clementine'e büyüklük taslıyor. Abisi Mitchell ise tam bir beyzbol düşkünü. Clementine, Mitchell ile kesinlikle evlenmeyecek ama hani olur da biriyle evlenecek olursa Mitchell'i düşünebilir :)
Katılmak istemediği yetenek yarışmasına "vekilini" göndermek için Müdür Rice ile de pazarlık yapıyor. "Vekil öğretmen" olduğuna göre "vekil öğrenci" de olmalı değil mi :) Bir şey yaptırmak için kullandığı "yılan bakışlarını" da işe yaramadığında yüksek doza getirebiliyor :)
3. kitaptaki koluna yazdığı cümle de çok hoşuma gitti:
" BAZEN ÇÖZÜMÜ BULMAK İÇİN ÖNCE SORUNU ANLAMAN GEREKİR."
Kitabın çizimleri de bir harika; benim için günün mutluluk sebebi olan şu çizim gibi:
Apartmandakilerle, öğretmeniyle, müdür Rice ile ve anne babasıyla olan diyalogları o kadar komik ki. Clementine'in kafası cidden bir başka çalışıyor. Tabii kitabın yazarı Sara Pennypacker'ı da burada takdir ettim açıkçası. Karakteri inanılmaz kuvvetli :)
Biliyorum önümde yeni kitaplar var ama ben yine de arada dayanamayıp Clementine okuyacağımı biliyorum.
* Kitapla ilgili daha detaylı bir yazıya buradan ulaşabilirsiniz.
HERKESE "CLEMENTİNE" TADINDA, KEYİFLİ HAFTA SONLARI :)