Bir önceki yazımı okudum şimdi, yine gülümsedim. İleride inşallah fikrim değişmezse çok şükür kreş hayatımız iyi gidiyor. Kreşi biz de seviyoruz. Hatta daha bu sabah "keşke ben de en azından bir yıl kreşe/anaokuluna gitseymişim" dedim. Beni de alsalar içeri, gireceğim sanırım :) Anaokuluna gittiğim ilk gün şişmanca bir kız beni köşeye sıkıştırmıştı, ondan korktum ve "oraya bir daha gitmem" dedim. Ve gitmedim. Anneme bu konuda hala kızıyorum. Sanki her dediğimi yaparmış gibi :) Gel bir konuş benimle, sebepleri, çözümleri, zorlukların üzerine gidilmesi vs hakkında. Şimdi bile zorluk görünce kaçışımda belki o ilk günün etkisi var :) (Abarttım evet)
Bence en güzel okul, çocuğun kendini mutlu hissettiği ve senin de anne baba olarak çocuğunu güvenle bırakabildiğin okul.
Kreşte bu ara en çok şarkı öğreniyorlar. Elif'in hareketlerinden "değiştir"şeklinde şarkıları biz de öğrenip söylüyoruz. Favoriler "anneni seviyorsan alkışla", "bak postacı geliyor", "ali babanın çiftliği", "otobüs gider döne döne" , mini mini bir kuş"ve "baby finger" Her birinin anlatımı farklı Elif açısından. alkış yapıyor, el sallıyor, minik kuşu camdan getiriyor, "baba-pişi" diyor, baş parmağını oynatıyor vs.
Geçen hafta uzaktan gördüğümüz bir öğretmen gelip bizimle konuştu. "Hi, I'm İrem Teacher." ile başlayan diyaloglar öğretmen açısından İngilizce, bizim tarafımızdan da Türkçe devam etti çünkü biz ne olduğunu anlamadık. Ben bu okulda İngilizce öğretildiğini bilmiyordum çünkü sormamıştım, böyle bir şeye gerek yoktu. Meğerse haftalardır ana öğretmenlerin dışında bir adet İngilizce öğretmeni varmış ve gün boyu onlarla berabermiş. "Baby finger"ı da o öğretmiş sanırım. İsminin "İrem" olduğunu duymasam tarzı ve aksanıyla yabancı biri zannederdim. Biz ısrarla Türkçe konuşunca -ne olduğunu anlayamadığımızdan- "Çocukların yanında Türkçe konuşamam" dedi. Biz de "hııııı" dedik :)
İngilizce konusunda -ileride fikrim değişir mi bilmiyorum- ben biraz daha farklı düşünüyorum. Özellikle küçük yaş gruplarında okulun yani kreşin amacının "mutluluk" ve "oyun" olması sanki yeterli. Çocuğa devamlı bir şeyler öğretmeye çalışmak (şarkılar hariç) gereksiz geliyor bana. Ama bir taraftan kızı 2 yaşında olan bir baba görüyoruz. Parkta da devamlı karşılaştığımız için diyalogları çok net duyuyoruz. "Salıncak ne renk?" diyor. "Mavi" değil de "Blue" yanıtını istiyor mesela. Eleştirmek midir bunun adı bilmiyorum ama sanki çocuk orada sadece salıncağa binse, yeterli değil mi? (ya da belki de ben sadece o an gördüklerimden dolayı adamcağızı yargılıyorum :)
Geçen ay yazmayı unutmuşum, hemşire emekliye ayrıldı. O kadar üzüldük ki. Nasıl desem, ben bu kadar güler yüzlü ve işini aşkla yapan başka bir hemşireye daha önce hiç denk gelmemiştim. Çocuklara resmen annelik yapıyordu. Onun yerine gelen hemşireye alışmaya çalışıyoruz hala.
Bu ara en yeni gelişme Elif'in saltanatının bitmiş olması :) 14,5 aylıkken başlamıştı ve en küçük oydu kreşte. Şimdi ise iki minik daha geldi. 13 aylık olan kız 2 ay erken doğduğu için, 12 aylık olan çocuğun da annesi vefat ettiği için özel durumları var. Elif de onları kıskanıp kendini yere atıyormuş. "Bırakın atsın, öğrenir zamanla" dedik ama zaten kime diyorum... Öğretmeni maşallah o kadar iyi biri ki. Aralarındaki dengeyi çok güzel kuruyor ve eminim Elif konuşmaya başladığında arkadaşlarını eve de getirmek isteyecek. Öğretmeninde en çok sevdiğim şey de pozitif ve çözüm odaklı olması. Uyku konusunda yaşadıklarımızda "İnanın bu da geçiyor, bir de şunu deneyebilirsiniz eğer isterseniz" gibi öneriler getiriyor. Birçok konuda böyle olunca, ben de ona danışıyorum ve hepsinde de haklı çıkıyor. Kendisi benim de öğretmenim gibi :) Sağduyulu ve asla kesin kurallarla bizi boğmuyor. Bir şeyin çocuğa göre olması ve ailenin otoritesi hususlarında çok güzel denge sağlıyor. İki tane kızı var, üniversitede okuyan. Kaç yaşında olduğunu bilmiyorum ama onun enerjisi bende yok, onu biliyorum. Onu görmek beni mutlu ediyor. Sanırım Elif'i de öyle :) (Çok şükür ve maşallah diyeyim)
Bir de unutmadan ve utanarak şunu yazayım: yemekler o kadar güzel görünüyor ki(isimlerinden) karabalıkla hep şunu konuşuyoruz; gitsek bizi de yedirirler mi :) Elif evde yaptığı birçok yemek yememe hareketini (eskiden yapmıyordu pek) kreşte nadiren yaptığından, gönlümüz rahat. "Tavuk suyuna çorba" yapacağım diye çok kasmıyorum kendimi işin açığı, evde ne varsa onu yiyor Elif de.
İnşallah günlerimiz hep böyle güzel geçer, Elif'i okula erken vermenin vicdan azabını hafifletmiş oluruz...
Devamını oku »
Bence en güzel okul, çocuğun kendini mutlu hissettiği ve senin de anne baba olarak çocuğunu güvenle bırakabildiğin okul.
Kreşte bu ara en çok şarkı öğreniyorlar. Elif'in hareketlerinden "değiştir"şeklinde şarkıları biz de öğrenip söylüyoruz. Favoriler "anneni seviyorsan alkışla", "bak postacı geliyor", "ali babanın çiftliği", "otobüs gider döne döne" , mini mini bir kuş"ve "baby finger" Her birinin anlatımı farklı Elif açısından. alkış yapıyor, el sallıyor, minik kuşu camdan getiriyor, "baba-pişi" diyor, baş parmağını oynatıyor vs.
Geçen hafta uzaktan gördüğümüz bir öğretmen gelip bizimle konuştu. "Hi, I'm İrem Teacher." ile başlayan diyaloglar öğretmen açısından İngilizce, bizim tarafımızdan da Türkçe devam etti çünkü biz ne olduğunu anlamadık. Ben bu okulda İngilizce öğretildiğini bilmiyordum çünkü sormamıştım, böyle bir şeye gerek yoktu. Meğerse haftalardır ana öğretmenlerin dışında bir adet İngilizce öğretmeni varmış ve gün boyu onlarla berabermiş. "Baby finger"ı da o öğretmiş sanırım. İsminin "İrem" olduğunu duymasam tarzı ve aksanıyla yabancı biri zannederdim. Biz ısrarla Türkçe konuşunca -ne olduğunu anlayamadığımızdan- "Çocukların yanında Türkçe konuşamam" dedi. Biz de "hııııı" dedik :)
İngilizce konusunda -ileride fikrim değişir mi bilmiyorum- ben biraz daha farklı düşünüyorum. Özellikle küçük yaş gruplarında okulun yani kreşin amacının "mutluluk" ve "oyun" olması sanki yeterli. Çocuğa devamlı bir şeyler öğretmeye çalışmak (şarkılar hariç) gereksiz geliyor bana. Ama bir taraftan kızı 2 yaşında olan bir baba görüyoruz. Parkta da devamlı karşılaştığımız için diyalogları çok net duyuyoruz. "Salıncak ne renk?" diyor. "Mavi" değil de "Blue" yanıtını istiyor mesela. Eleştirmek midir bunun adı bilmiyorum ama sanki çocuk orada sadece salıncağa binse, yeterli değil mi? (ya da belki de ben sadece o an gördüklerimden dolayı adamcağızı yargılıyorum :)
![]() |
Uşak-köy |
Bu ara en yeni gelişme Elif'in saltanatının bitmiş olması :) 14,5 aylıkken başlamıştı ve en küçük oydu kreşte. Şimdi ise iki minik daha geldi. 13 aylık olan kız 2 ay erken doğduğu için, 12 aylık olan çocuğun da annesi vefat ettiği için özel durumları var. Elif de onları kıskanıp kendini yere atıyormuş. "Bırakın atsın, öğrenir zamanla" dedik ama zaten kime diyorum... Öğretmeni maşallah o kadar iyi biri ki. Aralarındaki dengeyi çok güzel kuruyor ve eminim Elif konuşmaya başladığında arkadaşlarını eve de getirmek isteyecek. Öğretmeninde en çok sevdiğim şey de pozitif ve çözüm odaklı olması. Uyku konusunda yaşadıklarımızda "İnanın bu da geçiyor, bir de şunu deneyebilirsiniz eğer isterseniz" gibi öneriler getiriyor. Birçok konuda böyle olunca, ben de ona danışıyorum ve hepsinde de haklı çıkıyor. Kendisi benim de öğretmenim gibi :) Sağduyulu ve asla kesin kurallarla bizi boğmuyor. Bir şeyin çocuğa göre olması ve ailenin otoritesi hususlarında çok güzel denge sağlıyor. İki tane kızı var, üniversitede okuyan. Kaç yaşında olduğunu bilmiyorum ama onun enerjisi bende yok, onu biliyorum. Onu görmek beni mutlu ediyor. Sanırım Elif'i de öyle :) (Çok şükür ve maşallah diyeyim)
Bir de unutmadan ve utanarak şunu yazayım: yemekler o kadar güzel görünüyor ki(isimlerinden) karabalıkla hep şunu konuşuyoruz; gitsek bizi de yedirirler mi :) Elif evde yaptığı birçok yemek yememe hareketini (eskiden yapmıyordu pek) kreşte nadiren yaptığından, gönlümüz rahat. "Tavuk suyuna çorba" yapacağım diye çok kasmıyorum kendimi işin açığı, evde ne varsa onu yiyor Elif de.
İnşallah günlerimiz hep böyle güzel geçer, Elif'i okula erken vermenin vicdan azabını hafifletmiş oluruz...