Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




30 Aralık 2014 Salı

2015 dilekleri :)

Bu dilek işini çok seviyorum. Yazınca daha da iyi oluyor, derli toplu duruyor yoksa unutuluyor. 2013'te ve 2014'te neler dilemişim az önce okudum. 2013'ün içinde Elif hiç yok mesela, şimdi okuyunca tuhaf oldum, ne komik değil mi sanki Elif'ten önce bir hayatım yokmuş gibi... Şimdi hayatımda uyku, yemek, oyun, aktivite arada çamaşır, bulaşık :) Neyse ki hala kitap okuyabiliyorum. Elif'i ayağımda uyuttuğum zamanların en güzel avantajı bolca kitap okuyabilmekti,şimdi ondan mahrumum ne yapalım. Elif uyuduğunda ona tazecik yemekler hazırlamakla ya da burada çene çalmakla geçiyor vaktim. Kitap okuma hızımı bu ara yavaşlattım, bu konuda azıcık canım sıkkın ama olsun son idefix/babil siparişiyle kendime gelirim ben :) 1. Dilek sanırım sağlıktan başka bir şey olamaz. Herkese, tüm çevreme...
Devamını oku »

29 Aralık 2014 Pazartesi

Takas Kitap Etkinliği

2014 bitmeden aklımdaki etkinlik haberini yayınlamak istedim. Fikri ateşleyen Eda oldu aslında, ona da teşekkür edeyim buradan. Bu etkinliği yine çekilişle yapmayı düşünüyorum (katılım olursa :) Aklımda şöyle bir şey var: Katılmak isteyenler öncelikle (en az 3) takas etmek isteyecekleri kitapları bir kenara ayırsın. Sonra da bana 2balik1kedi@gmail.com adresinden ulaşsın ve desin ki "heyooo, ben de katılıyorum bu etkinliğe" :)  Son tarih: 17 Ocak olsun. Çekiliş sonunda eşleşenler birbirlerinden kitap seçsin. Hatta ben 18 kitap ayırdığım için daha fazla kişiyle de eşleşebilirim, isteyen olursa. (çekiliş sonunda) "Takas kitap"ın "hediye kitap"tan farkı elbette ki 2. el olması yani kitabın içinde bir dolu güzel anıya da tanıklık edebiliriz, fena mı? Eğer ki eşleştiğimiz kişinin...
Devamını oku »

25 Aralık 2014 Perşembe

Şükretmek...

Bir şeyler yazsam mı yazmasam mı ikilemde kaldım ama son anda taslaklara kaydetmezsem bu yazı da burada dursun. Halbuki aklımda ne yazılar vardı, hepsi bir anda silindi. Çok sevdiğim bir arkadaşımla mesajlaştık bugün, öyle çocuklar laylaylom vs. Derken akşam üzeri bir haber geldi ki oğluyla minik bir ev kazası yaşamışlar. (minik değil belki ama ben minik olduğuna inanmak istiyorum.) Bir anda kanım dondu, çekildi, nefes alamadım, oturdum ağladım, çok üzüldüm. Hiç soğukkanlı biri değilimdir zaten, ne yapacağımı bile bilemedim. Tabii ki tüm bu an'ları kapsayan o mühim cümle geldi aklıma: "sağlıktan gerisi boş" Sahiden de öyle değil mi? Hızlıca düşündüm. İlk elediğim para, ev, araba, kariyer, iş hayatı oldu. Bunlar bence terazide nokta bile değil. Geriye günlük koşturmaca kaldı ve o...
Devamını oku »

24 Aralık 2014 Çarşamba

Anne(lik) Sohbetleri: Elif & Emre & Eren :)

İlk defa ama sahiden de ilk defa olarak bir anne kendi rızasıyla annelik sohbetlerine katılmak istedi hem de 2015 yılı dileği olarak. Ne kadar şaşırdım, sevindim, gurur duydum (kendimle) anlatamam. Yani bir anne kendi deneyimlerini benimle paylaşmak istiyor, vay be dedim. Derken Elifle tanıştık, yazıştık ve baktık ki biz zaten tanışıyormuşuz. Yani karşılıklı olarak öyle hissetmişiz :) "İyi ki blog yazıyorum" dedirten bir olay oldu bu güzel dilek benim için. Elif'in blogunda harika yazılar ve müthiş bir tecrübe var. Gerisi de annelik sohbetlerinde elbette :) Uzun zamandır blog yazıyormuşsun ancak yolumuz yeni kesişti. Seni tanıdığıma çok mutlu oldum, yazılarını okumak bana büyük bir keyif verdi/veriyor. İlk sorum blog hakkında olacak o yüzden; “Ayın Aydınlık Yüzü” blogunu açmaya...
Devamını oku »

23 Aralık 2014 Salı

Çiz (ebil) mek ve 1 "Nokta" :)

Resim yapmak/yapabilmek konusunda yazacak o kadar çok şeyim var ki.
En en en başa gidecek olursam ilk okul yıllarındaki resim öğretmenimiz Müge Süel'i buradan selamlamadan geçemem. Hatta bence içimdeki resim aşkının tohumunu ektiği için kendisine kocaman sevgilerimi gönderebilirim. Bir resim yarışması vardı ve katılmak isteyenleri bahçeye çıkarmıştı, önümüze de bolca kalem ve beyaz kağıt koymuştu. Çizdiğim resimle ilgili tek hatırladığım şey insanın yüzündeki renkli katmanlardı :) "Bir insan böyle olabilir mi?" diye sormuştum, Müge Öğretmen de "Sen çizersen, olur" demişti. Tam burada insanın aklına "Nokta" ve "Mış gibi" kitapları geliyor. Henüz buraya yazmadım ama sevgili Ayşe pek güzel anlatmış, kitapların konusunu merak ederseniz buradan okuyabilirsiniz. (Bu arada o yarışmada 3. olup Redhouse'dan sözlük kazanmıştım, hala duruyor.) Niye boya kalemleri vermemişler ki, bak şimdi geldi aklıma :) "Sen iyi resim yapıyorsun, güzel de İngilizcen nasıl acaba? Al sen biraz sözlük çalış" mı demişler bana? Çok kötüyüm değil mi :)

Kendimi bildim bileli hep bir şeyler çizdim. Çizdim derken de "kendi halimde" kısmını eklemezsem olmaz. Daha önceki yıllarda çizdiklerimden pek azı kalmış bana. Onlar arasından buraya koyabileceğim bir şey seçemedim. Kötü olduklarından değil de çok karamsar olduklarından. Kendimi iyi hissettiğimde çizmemişim sanırım :) Son 2-3 yıldan bulduklarım da şöyle:





Analiz yapabilenler varsa yorum kısmına beklerim. Bana soruyorsanız kafam yine karışıkmış derim.
Geçen günkü yazımda hani süper bir şeyler bulduğumdan bahsetmiştim. Sahiden de o gün hava çok kapalıydı, soğuktu ve ben kendimi çok yorgun hissediyordum. Canım ne kitap okumak ne de bilgisayarı açmak istedi. Elimde kahve etrafa boş boş baksam daha iyi diye düşünürken "Neden bir şeyler üretmiyorum ki?" dedim. Kafamda 5000 waltluk bir ampül yandı ve kendimi boya kalemlerimle masada buldum. Nereden başlasam, ne yapsam derken de sayfalar birbirini kovaladı. Kimini çok sevdim, kimine de çizdikten sonra dudak büktüm. Sadece o güne özel bir şey miydi acaba derkeeeen fark ettim ki benim en büyük eğlencem çizmek olmuş; yaşasııın :)
Şu an Elif uyusa, uyuduktan sonra hemmen çamaşır-yemek-tuvalet-acil iş ne varsa hallet'ten sonra elimde kahve masanın başına oturuyorum. Bir heyecan bende :) Yaptıklarımdan da burada paylaşmak için seçtim ve hatta üşenmeyip boya kalemlerim, faydalandığım kitaplar, çizimlerim tüm hepsini Nikon ile çektim. Büyük mutluluk kaynağı bunlar benim için.
*Kitaplar demişken, Berger'in Görme Biçimleri kitabını okumayanlara çokça tavsiye ederim.


Kendimde eksik gördüğüm şeyler:
- Sabrım az, hemen çizeyim, bitireyim istiyorum.
- "Nokta" kitabından sonra nokta yapmaya başladım ve nokta yapmanın hem zor hem de sabır geliştirici olduğuna karar verdim.
- Perspektif duygum sıfır. Hatta öyle bir şeyin varlığından bile haberim yokmuş. Dünyayı nasıl algılıyorsam artık :)
- Bir şeyin simetriğini çizemiyorum. Yani mesela kulak yaptıysam sağ tarafa sol tarafın kulağı illa ki eğreti oluyor. Neden acaba?
- Bakmadan çizdiğimde daha rahatım, özgürüm ancak o çizimlerde ne çizdiğimi anlatabilmek için ok yapıp "işte bu da fil" demem gerekebiliyor :) Şimdilik bakarak çizmeye çalışıyorum.
- Boya kalemlerimi çok ama çok seviyorum, bazen onları yemekten korkuyorum :)


Hayvanları konuşturmayı seviyorum ve onlara hikaye yazmayı da. Çizdiklerim arasında en en en çok şunu beğendim mesela. Hemen yavrum gibi oldular :)

Diğerlerini de ekleyeyim de tam olsun bari :)
Her şey bu çizimle başladı bu arada :)


Ah Elif Ah :)

O gün evde karnabahar vardı da, çok mu anlaşılıyor :)

Bu gemiyi de çok sevdim kiiii

"Nokta"dan aklıma gelenler...

Bu kadar noktayı sabırla yaptım, tebrik ediyorum kendimi :)
Sevdiğim çizerlerden de bahsedeyim, yoksa bu yazı eksik kalmış olur :)
Semracan'ın karikatürlerini çok beğeniyorum.
Yabancı çizerlerden Wave abla-Suzy Lee ve Shaun Tan(O Kızıl Ağaç'ı da buraya eklemem lazım.)
Türkiyeden, kalbimde ayrı bir yeri olan Ayşe İnan Alican, detay çizimine hayran olduğum Başak Günaçan, "Bir insanın nasıl böyle bir hayal gücü olabilir" dediğim Beyhan İslam, Bilim Çocuk'u bir zamanlar alma sebebim: Pino, Bengi Gençer, Usta'dan ayrı düşünemediğim Ezgi Keleş, Araştırmacı Çocuk dergisinin eğlenceli yüzü Anıl Tortop, yaratıcılığını takdir ettiğim Gökçe Yavaş, ŞuŞu veee tabii ki haaarika eğlenceli çizimleriyle Özlem var :) * Unuttuğum olduysa affola...

Amacım harika bir çizer olmak değil bu arada. Sadece üretmek, keyif almak, bambaşka açılardan hayata bakmak, zihnimi boşaltmak, eğlenmek ve bolca nokta koymak :)

Kısacası ben bu ara Yeni Yıl kartlarını hazırlarkenki üretim halime geri döndüm. Tabii ki Elif uyuduğunda öyle 2-3 saat aralıksız uyuyan bir bebek olmadığından (gündüzleri hiç olmadı bu durum) çizimlerim çokça bölünüyor. Ama o an'ların kıymetini daha çok biliyorum sanki. Ve Esen burada yine aklıma sen geldin, evet sahiden bir şeyler üretmek insana kendini çok daha iyi hissettiriyor :)
Çizim defterim, kalemlerim, kahvem ve arada kaçamak yaptığım -kesin karabalıkla girdiğim bir iddiadan kazanmışımdır- halleyim yanımda... Çok şükür, daha ne isterim ki :)

* Bir de unutmadan yağlı boya resimleriyle yeteğin kendisinde olduğunu kanıtlayan ve o yetenekten bana bir şey bırakmayan canım kardeşime sevgilerimi, "keçeli kalem" burcu'ya da selamlarımı gönderiyorum :)
** Bu arada Elif bugün emekleme başladı. Bir sabah uyandı ve "bugün emekleyeceğim" dedi galiba, zaten saat 6.30 bile yoktu :) İki gün öncesinde de ilk dişi patladı. Bir anda değişti sanki yavrumuz, maşallah büyüyor. Çok sevinçliyiz ev'cek. babasının heyecanına ortak oluyorum desem yeridir çünkü o sanki ikimizin yerine de bolca heyecan yaptı :) 
Devamını oku »

20 Aralık 2014 Cumartesi

Bu Aralar

Bazen o kadar çok kendimle konuşuyorum ki buraya yazmaya fırsat kalmıyor :) Bugünlerde neler oldu hayatımızda... Elif ay dönümünden sonra yepyeni bir döneme girdi. Zaten her ay bunu yaşıyoruz, istisnası olmadı. O geçişler işte bazen sancılı olabiliyor yani o büyümeye çalışırken ben yorulmuş olabiliyorum. Geçen günlerde yine çok ama çok çok çok ağladığında kendime tekrar edip durdum: "bir sıkıntısı var ki ağlıyor, beni gıcık etmek için ağlamıyor ki..." diye. Ama neticede insanım ve bazen - hele de aklıma kolik geldiğinde- sabrım taşabiliyor. 1 bebekle evde baş başa olmak bir taraftan onun gelişimini birebir görebilmek açısından harika bir fırsatken işte bazen de fazla gıdıklayıcı olabiliyor. Ki bu durum da işin doğasında var. Elif'in alttan dişi göründü ancak henüz patlamadı, belki...
Devamını oku »

16 Aralık 2014 Salı

2014...

Geçtiğimiz (geçmekte olduğumuz) seneye dair o kadar çok şey var ki aklımda. Önce 1 çift çizgi karşıladı bizi(2013'te), ardından "tatlı bir melodinin adı: Elif" oldu :) "Hazır mıyım acaba" demiştim bir ara :) * İş hayatında 5 yılımı doldurmuşum geçen sene, bu yazıyı yeniden okuyunca tuhaf hissettim. Neredeyse 1 yıldır işe gitmiyorum ve çok mutluyum :) Elif partisi yapmıştık yahu :) Canım kardeşim sağolsun. Elif geldi mi   geliyor mu nerede kaldı derkeeeen... Doğdu çok şükür :) Loğusalığı seven var mı bilmiyorum ama ben cidden hiç sevmedim. Neyse ki 2 ayın sonunda az da olsa toparlayıp "daha normal insan" kıvamına geldim. (bence tabii) Kolik geldi-salladı-gitti(sayılabilir/denilebilir/son hale şükredilebilir) Canım kardeşim evlendi ve teee uzaklara gitti. Memlekete gitti...
Devamını oku »

15 Aralık 2014 Pazartesi

Elif'in Ek Gıdaya Geçiş Süreci ve Kendisi :)

Bu yazıda hem ek gıda sürecini hem de "ek gıda"dan benim ne anladığımı anlatmaya çalışacağım. Bu yazıyı okuyarak kendinize bir çizelge oluşturmayın yalnız olur mu? Yani yönlendirme amaçlı bir yazı değil. "Bizimki güzeldi, siz de böyle yapın" yazısı hiç değil. "Ben denedim, Elif denedi, biz denedik" gibi bir şey bu ek gıda serüveni. Elif 5 ay 1 haftalıkken çok fena ishal olduğunda doktor (ben bebek olsam üzerine kusardım,olan) kesin senin sütünden kaynaklanıyor, hemen yoğurda pirinç unlu mamaya başla, sütünü analiz ettir diyerek beni bunalıma sokmuştu. Ben de inat ettim ki sütümden kaynaklı olsa 1 gecede olmazdı diye. Tartıştık ve doktor değiştirdik. Ne hikmetse diğer doktorun yaptırdığı tahlilde enfeksiyon çıktı ve 2. doktor ishalin benim sütümden kaynaklanmadığına beni ikna etti....
Devamını oku »

14 Aralık 2014 Pazar

Adana Gezisi ve "Eda'nın Ayça'sı Geliyor" Partisi :)

Resmen 3 günlüğüne Adana'ya gittik, geldik :)
Adana ile ilişkim aslında oldukça karmaşık. Adanada doğdum, büyüdüm ve 17 yaşıma kadar oradaydım, tüm akrabalarımız da Adanada ama ben nedense kendimi pek Adanalı gibi hissetmiyorum. Yani akrabaları oradan alsak, "kebabı da güzel bir memleketti" diye hatırlayacağım sadece. Neden böyle ben de bilmiyorum. Ya da biliyorumdur da bilincimin aşağılarına itmişimdir kim bilir :) Kökenimizde bir çınar ağacı hikayesi var ya, belki de ruhum da hala oralardadır.
Çok sevgili kardeşim ne güzel Ankara'dayken ve biz sıklıkla görüşebiliyorken, evlendi ve Adanaya taşındı :/ Şimdi 2-3 ayda bir görüşebiliyoruz :/ Bebek olunca haydi atladım uçağa, bir gittim bir geldim de olmuyor. Çooook öncesinden plan yaparak Edoş'un "bebeğim geliyor" ve "bu arada da ben doğdum" partisine gitmeye niyetlendik. Nereye gidersek gidelim beni bir kaşıntıdır alıyor çünkü Elif arabada neredeyse hiç durmuyor ve bu da beni sahiden yoruyor.
Neyse bu yazının amacı bunlar değil.
Bu yazının amacı, ultra süper şahane geçen 3 günü blogda paylaşmak :)
Tuz Gölü'nü hep çok sevmişimdir. Bu yolculuk da oradan başladı haliyle.

İlk gün Elif neredeyse sızdı hatta çok yakınımızdaki ezan sesine bile uyanmaması yolda ne kadar yorulduğunu gösterdi bize. Zaten sonraki günler ezana direk uyandı. (Ankarada ezandan çok önce uyanıyor da :)
İlk olarak Ankara'da kargoya/postaya verilemeyen kartlar için PTT'ye gidildi. Yani size gelen kartlardaki Ankara adresine karşılık Adana damga pulu görürseniz şaşırmayın :)
Veee kebapçıya koşarak gidildi,ellerde sodalarla çıkıldı :) Kebabı seviyorum ama yedikten sonraki 24 saat midem cidden "error" veriyor. Unutmadan, başka şehirlerde, özellikle Ankarada, "Adana kebap" adı altında verilenler genelde köftevari şeyler oluyor. Yanında pilav veriliyorsa bilin ki o kebap "Adana" değil :) Bizde mezeler daha ön planda olur, alttaki de humus bu arada :)



Kebaptan sonra annemle Ayça'yı görmeye gittik.
Ayça da kim?
Elif'in kuzeni :) Yani inşallah diyelim.
Ayy nasıl heyecanlandım anlatamam. Ultrasonda bir minik var ve o benim yeğenim. Tralala lalalalala :) Çok mutlu oldum kiiii...
Oradan sonra bence Adana için büyük bir nimet olan Pak Fırın'a uğradık. Ankarada neden yok böyle bir mekan diye düşündüm. Çok sıcak bir kahve evi ve harika pastaları var. Benim içeri girip bir şeyler almam ve çıkmam arasında sadece 3 dakika olduğundan daha güzel fotoğraflarını çekemedim. Bir dahaki Adana ziyareti için planlara yazıldı ama :)

Adanaya giderseniz Büyük Saat'in oraları gezin ve havayı koklayın. İşte o koku sizi tarihe götürecek. Midenizde gurultu olursa yollarda neredeyse her köşe başında bulunan dürümcülerden kebap yiyin, hediyelik almak isterseniz de Yeni Uğur'dan cezerye alabilirsiniz.

Gelelim 13 Aralık'a yani kardeşimin doğum gününe... Aynı gün "Eda'nın Ayça'sı Geliyooooor" partisi de vardı. Söylemiş miydim bilmiyorum biz Edayla siyah ve beyaz kadar farklı iki kardeşiz, tipimiz de huyumuz da hiç benzemez ama birbirimizi de çok severiz :) İşte masadaki gördüğünüz birçok şeyi yapan marifetli insan da ta kendisi :)




Fotoğraflamayı unutmuşum ama partinin sonunda oynanan oyunlardan (göbek ölçüsü) da bir tane hediye kazandım. Yaşasıııın, ev'cek çok mutlu olduk :)
Gerçekten çok keyifli bir gündü. O gün için karabalığın hakkını da yemeyeyim, Elifle neredeyse tüm gün o ilgilendi. (babası, tabii ki ilgilenecek :) Ve fark ettim ki bu baba-kız vakitleri ikisi için de çok neşeli geçiyor. İşte tam bu noktada aklıma, 5 gün sonra vizyona girecek olan Hobbit geldi. Bak sen tesadüfe :) Hani baba-kız vakitleri kıymetli ya, e ben de o arada boş kalmamış olurum :P
Adana'dan  3 önemli şey getirdim.
1. Eda'nın Elif için yaptığı kapı süsü :) Çok sevdim kendisini ve hemmen asmak için sabırsızlanıyordum ki Elif uyudu...

2. Eda'nın Elif için yaptırdığı "Elif" yazılı tabela :) Aynısının Ayça'sı da var :)

3. Bunu yazarken ağlamam/ağlamayacam/ağlayan kim diyordum ki ağladım. Bu yastığı da babam kuzenimin çocuklarına doğum günlerinde almış, onlar da bu yastığı saklamış. Şimdi de Elif'e hediye ettiler :) Sanki biraz Pambekleri andırmıyor mu? Elif'in resmen dedesinden aldığı bir hediyesi oldu, inanamıyorum...

Kuzenimin çocukları demişken... Kendileri de benim elime doğdu :) Biri 14 diğeri 16 yaşında iki tane pırlanta kız. İkisi de voleybolcu ikisi de benden uzun :/ İrem (16) ve Çiğdem (14) ara ara kapışmalarıyla bana Edayla olan o yaşlardaki hallerimizi hatırlatıyor. Neyse ki büyüyünce kavgalar bitiyor yerine harika bir dostluk kalıyor. İkisi de Elif'i çoook ama çoook sevdiği için Adanada kaldığımız süre boyunca Elif'in eğlenmesi, alt değişimi vb. şeyleri ben hiç yapmadım. Hatta İrem ve Çiğdem arabada Elif'in yanına oturabilmek için kavga ederken ben gülerek ön koltuğun tadını çıkartıyordum. Bu satırları okur musunuz bilmiyorum kızlar ama size ne kadar teşekkür etsem az.
Bana "E sen anne olmamış gibisin, hala komiksin ve espri yapıyorsun" dediler :) Anne olunca sormurtmam mı lazımdı yahu :) Bir de şunu söylediler ki hiç farkında bile değilim: "Elif mutluyken, rahat uyuduğunda senin de keyfin yerinde; o mutsuzsa senin de yüzün düşüyor..." Hiç fark etmemiştim. Ben de onların yaşındayken onları eğlerdim. Hatta İrem'in ağzında muhallebi varken yüzüme hapşurduğu o an'ı hala hatırlarım :) İşte bu elimde büyüyen sıpalarla bir de şöyle bir diyalog yaşadık. Spora başlamak istediğimi, göbeğimde biraz hareket istediğimi söyledim. Malum, sporcular ya. "mekik çek" dediler. Sanki çok kolay bir şey. (benim için değil...) İrem'e sen kaç mekik çekiyorsun, dedim. "250" dedi... "Peki, ben kaç çekeyim" dedim.(Benim nasıl bir mücadelede olduğumu görünce) "Sen şimdilik 10'la başlasan yeter" dedi... :) Bazı bünyeler de spora yatkın olmuyor yani ne yapalım :P
Adana gezisi kısacıktı ama dolu dolu geçti. Yapımda ve yayında emeği geçen herkese çok teşekkürler. Bir de yol kenarlarındaki turunçlar sahiden güzel hele ki lahmacunun içinde :)
Bir de bana bolca "zayıflanmışsın" dediler, yaşasıııın :)
Annemin geçen sefer geldiğinde yanında götürdüğü ve her sabah/akşam kokladığı Elif'in kirli badisini yenisiyle değiştirdik, koku tazelendi. Hatta İrem ve Çiğdem için de 1 tane bıraktık :) Elif'in kokusu Adanada kaldı yani :)
Koku demişken...
Elif'in yolda yaptığı kakayı değiştirmek için durduğumuzda yanımıza gelip "bu koku nedir yarebbim" diyen "Dost" ismini koyduğumuz köpekle bu yazıyı sonlandırayım.
 Yazıyı bitiremedim. Karşımızdaki simit fırınının sıcacık mis kokulu simitlerini özledim şimdiden :)

* Bir de eve geldiğimde posta kutusunda haaarika bir yeni yıl kartı bulmayayım mı? Bu tatil, tadından yenmedi vallahi :) (Kebapları, simitleri götürdüm tabii :)

Devamını oku »