Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




19 Ağustos 2014 Salı

Şeker Portakalı :)

Şeker Portakalı'nı ilk okuduğumda ortaokuldaydım sanırım, daha önce bahsettiğim Gönül Öğretmen sayesinde tanışmış olmalıyım Vasconcelos ile.
Boğazımda nasıl bir düğüm bırakmışsa artık ikinci okumamı yapabilmek için aradan yaklaşık 15 sene geçmesi gerekti. Bu nasıl bir kitap böyle?
Nasıl bir hikaye, nasıl bir karakter yaratma hali?
Latin yazarlar sahiden bu işi biliyor.
Böyle bir kitap, yaşanmışlıklar olmasa yazılabilir miydi bilmiyorum.
Bana hep yazar olmak için iyi bir gözlem yeteneği ve bol bir hayat tecrübesi gerekliymiş gibi gelir. Geri kalanlar da arkadan gelir elbet.
Şeker Portakalı sahiden de herkesin hayatı boyunca en az 1 -ama bence 3 belki 4 belki daha fazla- okuması gereken, ardında müthiş izler bırakan efsane bir klasik.
Serüvenler arası farklı bir kitap okuyayım derken gözüm Şeker Portakalı'na ilişti. Yine boğazım düğümlendi ama bu kez hatırlamak ve düğümü yeniden açmak istedim.
Elif uyurken :) okudum, bitti ve ben yine sarsıldım.
Çok etkileyici bir kitap.
Zeze, nasıl bir karakter?
Hikayesini açıkçası anlatmayacağım bile, bence gerek yok.
Her sayfasında bir dünya gizli. Kurşunkalemle nerelere not alacağımı şaşırdım.. Altı çizilecek o kadar çok satır var-dı ki...
Keşke elimdeki kitap eski baskılardan biri olsaydı dedim ama... Benim okuduğum kitap muhtemelen kütüphanedendi :/
Zeze,  5 yaşında ama sahiden de erken gelişmiş bir çocuk.
Şeker Portakalı fidanı ile öyle güzel sohbet ediyor ki.
Portuga ile olan diyalogların her birini buraya yazmak ve dönüp dönüp okumak isterdim.
Kitabın kapağını kapattığım dakika Elif uyandı :)
Sanırım annesine kitabı bitirmesi için izin vermişti, anlayışlı kızım benim :)
İleride onun da okumasını heyecanla beklediğim bir kitap Şeker Portakalı.

Okuyanların yorumlarını bekliyorum.
Sahi siz de kitabın kapağını kapattığınızda uzun bir müddet kendine gelemeyenlerden miydiniz?
Devamını oku »

17 Ağustos 2014 Pazar

Anne(lik) Sohbetleri: Esra & Bade Bahar & İpek Deniz :))

Esra ile yolumuz benim annelik maceram ile başladı. Aklıma ne takılsa Esra'nın fikrini mutlaka alıyor(d)um ve sağ olsun Esra o kadar detaylı cevap veriyordu ki bana, aklımda soru işareti kalmıyordu. Şimdi hayatında hem Bade hem de İpek var. Sorular da çifter çifter geldi o yüzden :)

Sevgili Esra, adaşım J
İki çocuklu olarak sohbet ettiğim ilk annesin. Haliyle ilk soru da oradan gelsin: Tek çocuk mu iki çocuk mu büyütmek zor?
Selam EsraJ Öncelikle “Annelik Sohbetlerinde” bana yer verdiğin için teşekkür ederim.
Tabii ki iki çocuk zor. “Tek çocuk hiç çocuk, iki çocuk çok çocuk” lafına katılmamak elde değil. Henüz 5 aydır iki çocuk annesiyim ama inan halen alışmaya çalışıyorum. Biri uyuyunca veya karnı doyunca, işin bitmiş olmuyor mesela J

Annelik maceraların nasıl başladı?
Çocuk sahibi olmaya Kanada’dan İstanbul’a dönüp, iş bulup evimizi kurunca karar verdik. Ben hemen olmasını istiyordum fakat bebekler istedikleri zaman gelirlermiş, bunu bilmiyordum. Bir yıla yakın bekledikten sonra hamile olduğumu öğrendim. Açıkcası endişelenmiştim. Şimdi düşününce en doğru zamanın aslında o zaman olduğunu idrak ediyorum. Her iki hamileliğim de sorunsuz geçti ve her ikisinde de yasal izne kadar çalıştım. İlkinde nazlı bir hamileydim. Hatta 3 aylık hamileyken bir arkadaşımın düğününe katıldım ve biri karnıma çarparsa diye dans pistine bile çıkmadım. Kar veya yağmur yağdığında kayıp düşersem diye kedi gibi kıvrılıp yattım J Yani anlayacağın ilkini ya bir şey olursa korkusuyla geçirdim. İkinci hamileliğim beklenmedik olmasına rağmen daha hazırlıklıydım. Seyahat ettim, spor yaptım, Bade’yle bol bol oyun oynadım.

Doğum hikayelerini kısaca anlatır mısın?
Normal doğum istedim ama maalesef gerçekleşmedi. Bade 16 Nisan 2012’de doğdu. 14 Nisan günü kontrole gittiğimde doktorum plasenta kaynaklı bir problem olduğunu belirterek pazartesi almamız gerektiğini söyledi. 39+4’de Bade sezaryenle dünyaya geldi. İkinci kez anne olursam normal doğumu denemek istiyordum hatta bu konuda araştırma yapmış, İnternet Anneleri’ninSSVD konuşmasına katılmıştım. İki doğumun arasında 4 yıl olması gerektiğini biliyordum, zaten ben de ikinci bebek konusunda kararsızdım ama İpek o kadar beklemedi. Bade 14 aylıkken hamile olduğumu öğrendim. Yurtdışında 18 ay arayla SSVD yapananneler olmasına rağmen doktorum 23 aylık aranın riskli olduğunu söyledi ve tekrar sezaryen oldum ama bu sefer her şey yolunda olduğu için 41.haftaya kadar bekledim, doğum başlasın diye. Hastaneye gittiğimde hemşire sancım olduğunu söyledi ama ben hissetmiyordum.Her ikisi de rahat geçmekle beraber, ikincisinde çok daha kolay ayağa kalktığımı ve daha bilinçle hareket ettiğimi söyleyebilirim.

İlk günlerde en çok hangi konularda zorlandın?
Emzirmekte zorlandım. Bade’yi yalnızca 40 gün emzirebilmiştim. Hiç emmek istemediği gibi sütüm yalnızca birkaç damla geliyordu. İlk günler sürekli ağlıyordum. Lohusalık hüznü denilen duygu durumu 15 gün sürdü. Emzirmek, doğal olarak gelişecekti. Bu konuda araştırma yapmama gerek yok gibi düşünüyordum ama benim hazırlıklı olmam gerekirmiş bunu anladım. İpek’i öğrendiğim andan itibaren emzirmeyi kafama koydum. Annelerin tavsiyelerinden yararlandım, emziren arkadaşlarıma danıştım, bir emzirme danışmanlığı firmasının sohbetine katıldım. Kısacası bebeğimi emzireceğim diye odaklandım. Doğumdan hemen sonra sütüm geldi ve İpek de emen bir bebek oldu. Emzirmenin anne ile bebek arasındaki bağı nasıl güçlendirdiğini anlamakla birlikte kimse bana o göğüs yaralarından bahsetmemişti! Bir ara dayanamayacağımı düşündüm ama sabah akşam sıcak-soğuk kompreslerle ve kremlerle süreci atlattım. Tabii ilk 40 gün 2 saatte bir kalkan bir bebekle uykusuzluk beni çok zorladı.

(En çok merak ettiğim soru) İpek’i Bade kadar sevemezsem endişesi yaşadın mı hiç?
Yaşadım, evet. Fakat İpek’i ilk gördüğüm anda o endişem uçup gitti. Anladım ki, bir annenin kaç çocuğu olursa olsun kalbinde o kadar yer olurmuş. İkisini o kadar çok seviyorum ki, çevrenin kızlarımı kıyaslamasından hiç hoşlanmıyorum. İkisi de ayrı ayrı güzel benim için.

Kardeşler arası kıskançlık olmasın diye yaptığın özel bir reçeten var mı?
Bade, 2 yaş sendromu yaşadığı dönemde abla oldu. Durumu ekstra hassas olduğu için aile bireylerinden bu konuda yardım alıyorum. İpek henüz çok küçük olduğu için zaman zaman onunla daha çok ilgilenmem gerekiyor. Aslında bu konuda şanslıyım çünkü çalışan bir anne olduğum için Bade anneannesiyle güçlü bir bağ kurdu ve bu dönemde ne anneannesi ne babası onu yalnız bıraktı. İpek uyuduğu ya da babasıyla olduğu zamanlar beraber dışarı çıkmaya, kitap okumaya veya şarkı söyleyip dans etmeye özen gösteriyorum. Birlikte içimi eriten diyaloglarımız oluyor. İpek’le ilgilenirken onu dışlamıyorum, bezini değiştirmesine yardım ediyor ya da biberonunu tutuyor. Hatta İpek ek gıda almaya başladığında kardeşinin yediğinden ona da veriyorum. Bu sayedeyoğurda, rendelenmiş meyveye tekrar başladı BadeJ

Takip ettiğim kadarıyla sporla hep iç içesin. Çocuklarla sahiden nasıl vakit kalıyor spor yapmaya?
Spor benim için diş fırçalamak gibi bir şey aslında. Dişimde hiç çürük yok, çok temizler artık fırçalamayayım demediğiniz gibi ben de spor yapmak için aynı şeyi hissediyorum. Ortaokul çağlarımda lisanslı voleybol oyuncusuydum ve bazı günler günde çift antreman yaptığımı bilirim. Ya okul ya spor ayrımına geldiğim noktada ailemle karar alarak okulu tercih ettim ve ben halen sporcu olsaydım nasıl olurdu diye merak ederim. Uzun yıllar sporla alakam olmadıktan sonra üniversitede tekrar başladım ve ilk hamilelik dönemi hariç hiç kopmadım. Bade’ye hamileyken 20 kg. alınca doğumdan sonra aynalara bakınca moralim bozulur olmuştu. Kendime hedef koydum ve 6 ayda hedefime ulaştım fakat gün geçtikçe spor bir nevi meditasyona dönüştü benim için. İpek’e hamileyken doğum yapacağım güne kadar yürüdüm, pilates ve yoga yaptım. Bu yüzden mi bilmem ama İpek daha sakin bir bebek oldu, ben de son güne kadar uzun çizmelerimi giydiğim, hiç şişmediğim rahat bir hamilelik geçirdim. Bade annemde olduğu günler işten çıkar çıkmaz deyim yerindeyse koşarak spor salonuna giderdim. Şu anda spor salonuna gitmeye vaktim yok ama gerekirse uykumdan yarım saat fedakârlık ederek çocuklar kalkmadan koşuyorum ya da yürüyorum. Emektar bir koşu bandım var. Eşimle çocuklar yattıktan sonra film/dizi izlerken ben pilatesmat’ında çalışıyorum ya da ağırlık kaldırıyorum. İnanın günde 30 dk. bile ayırırsanız fiziksel değişimden önce mental değişimi fark edeceksiniz. Bazıları bunu sadece kilo verme amaçlı düşünür ama benim yaşamımın bir parçası.

İşe dönmeyi düşünüyor musun?
Eveeeet! Hem de en kısa zamandaJ Şaka bir yana ben bir annenin çalışması gerektiğini düşünüyorum. Çalışmak illa ki sabah 9 akşam 5 bir ofiste çalışmak değil, üretken olmaktır. Üretken anne de çocuğuna iyi bir örnek teşkil eder diye düşünüyorum. Kızlarımın geleceği için de annelere negatif değil, pozitif ayrımcılık yapan bir kurumda çalışmaya başlamak istiyorum.

Sen de “ananeler can’dır” diyenlerden misin JBirlikte oldukça sık vakit geçiriyorsunuz sanırım değil mi? (Şanslısııııın, kıymetini bil esraaJ )
Evet, anneanneler candır, kesinlikle katılıyorum. Kızlarım annemle olduğu zaman içim çok rahat. Şu anda İpek de Bade de çok küçük olduğu için ikisine tek başıma birlikte bakmam çok zor ve bu konuda annemden başka destekçim yok. İpek’ten önce, çalışırken bazen Bade nasıl diye aramaya vakit bulamazdım ama bilirdim ki Bade iyi. Beni de anneannem büyüttüğü için onların hakkı ödenmez. Çocuk yetiştirme konusunda zaman zaman annelerle aynı fikirde olmasak da bir annenin babadan sonra en büyük destekçisi anne ya da kayınvalidedir.

Huy olarak İpek Bade’ye benziyor mu sence?
İpek henüz 5 aylık, daha çok huy değiştirir diye düşünüyorum ama şimdiye kadar daha az ağlayan, daha çabuk uyuyan, daha sakin bir bebek olduğunu söyleyebilirim. Bade’yi uyutmak için kucakta sallardık, bu sefer kucakta sallamak yok dedim. İpek’i doğduğundan beri yatağına koyarım, yanında durup saçını okşarım ya da ninni söylerim öyle uykuya dalar.

İki çocuklu hayatın (ya da çocuklu hayatın) sevdiğin tarafları neler? (zor kısımları soracaktım ama  vazgeçtimJ
İki çocuklu hayatın en sevdiğim tarafı ikisinin iletişimini görmek. İpek odada Bade olduğu anda onu takip ediyor ve kendince bir şeyler anlatıyor. Bade, İpek’in yanına oturuyor ve oyuncaklarını yanına diziyor. Birlikte gülmeye başladılar ve İpek büyüdükçe birlikte geçirdikleri vakit artacak. İpek ana kucağında ağladığında ve ben meşgul olduğumda Bade’ye sesleniyorum ve kardeşinin yanına gidip, emziğini takıyor ya da onu teskin etmeye çalışıyor. Bu anlarda, kardeş şart galiba diye düşünüyorum. Ben tek çocuk olduğum için kardeşi olanlara özenirdim, özellikle yaş arttıkça bir kardeşin varlığının önemini daha iyi anlar oldum. Evlenirken mesela, eksikliğini derinden hissetmiştim. Düşünsem gene de ikinciye cesaret edebilir miydim bilmiyorum ama bazen her şey olması gerektiği gibi ilerliyor galiba hayatta.

Uyku eğitimi verdin mi? İpek ve Bade nasıl uyuyor?
Uyku eğitimini Bade’ye verdim. Uykuya dalması sorun olduğu zamanlar olduğunda ve gittikçe ağırlaştığında onu sallamayı kestim. İlk günler çok ağladı ama ben yanında oturarak masal anlattım ya da kitap okudum. Zamanla uykuya daha çabuk dalar oldu. Bir dönem uykuya dalarken babasını istedi yanında, şimdi 28 aylık ve uykusu geldiğinde birlikte odaya gidiyoruz, pijamalarını giydiriyorum ve yatağına giriyor. Sonrasında kendi kendine uyuyor. İpek de, emzik ve rahatlatıcı bir müzikle kendi kendine uyuyor. Uyku konusunda sabırlı olmak şart. Bir de ben gündüz uykusu konusunda çok hassasım. İkisinin de gündüz uyuması için programımızı ona göre ayarlıyoruz.

Çocuklarla dışarı çıkarken evde bir şeyler unutmamak için ne yapıyorsun? (2 çanta ile mi çıkıyorsunuz mesela)
Dışarı çıkmak şu anda çok uzun sürüyor. Devasa bir çantam var ve genelde bazı temel şeyler içinden hiç çıkmıyor. Bezler, (Bade henüz tuvalet eğitimini tamamlamadı) su, mama, yedek kıyafet, ıslak mendil, toka, şapka, güneş koruyucu derken ben ayrı çanta almıyorum bir köşeye cüzdanımı ve makyaj çantamı sıkıştırıyorum. Hep büyük çantayla gezmekten kaçınmışımdır ama bir süre daha böyle devam edecek gibiJ

2 çocuklu tatil için tüyo verir misin?
Küçük iki çocukla tatile çıktığınızda size değil onlara tatil oluyor. Aslında bir nevi “businesstrip” çocukla tatil. Biz yazlığa gittik bu sene, aslında otele göre daha rahat olsa da nasılsa yazlık diyerek evdeki hemen her şeyi götürüyorsunuz. Tatilde evden farklı bir aktivite yapmak için deniz, havuz gibi eğlenceleri eşimle bölüşüyoruz. Şimdi sen havuza git, ben sonra giderim gibi. Bade’nin suyla çok arası yok o yüzden zorlamıyoruz. İpek de küçük olduğu için bu sene karı-koca birlikte deniz kıyısına inemedik. Anneanne-babaanne gibi destek kuvvet alabilirseniz işte o harika. Bir de kıyafetinize uygun bir sürü çantayı ve ayakkabıyı unutun, en pratik kıyafetlerinizi yanınıza alınJ

Anne adaylarına neler tavsiye edersin?
Çocuğunuz doğduktan sonra, kendinizi unutmayın. Her gün en azından 1 saat kendi kendinize kalın, ev işleri bekleyebilir. Siz mutlu olmazsanız, çocuğunuz da mutlu olmaz. Mutlu anne= Mutlu çocuk diye düşünün ve ileride çocuğunuza senin için saçımı süpürge ettim, tüm zevklerimden vazgeçtim demeyin. Yardım alabildiğiniz her an çekinmeyin, ben kendim bakarım yavruma demeyin.

İkinci Çocuğu düşünen/isteyen/planlayan annelere neler tavsiye edersin?
İkinci çocuğu istiyorsanız ve şartlar uygun görünüyorsa beklemeyin derim. Tabii benim gibi 23 ay arayla olmaması daha iyi. En azından tuvalet eğitimini tamamlayın.Şu anda zorlanıyorum ama birkaç yıl sonra ikisini birden büyütmüş olarak bunun keyfini sürmeyi planlıyorum;)

Çok teşekkürler, gülerken –maşallah- gözlerinin içi gülen tatlı kızlarını da bir dolu öperim…
Ben de Elif’i o mis kokulu başından öperimJ

Diğer anneler bozulmasınlar ama Esra editör olduğu için düzeltmeye/eklemeye hiç ihtiyaç duymadan siteye eklediğim bir yazı göndermiş; öncelikle bunun için teşekkür ederim. Benim spor hayatım şurada yazdığım gibi "yürüyüş"lerden ibaret olsa da Esra'nın azmini hep takdir etmişimdir. Yoksa hiçbir anne uykusundan fedakarlık yapıp kendini yollara atmaz. Ama sahiden de Esra'nın dediği gibi sadece zayıflamak için spor yapmak insanı spordan soğutabilir. 
Ah bir de aynı şehirde olsaydık da karşılıklı kahve içebilseydik seninle güzel anne :)
Tekrardan teşekkür ederim, katıldığın için.


Devamını oku »

Güzellik Tacı'nı Kim Taktı :)

Çekiliş zamanı gelmiş, geçmiş ve benim bundan hiç haberim olmamış.
Resmen utandım...
Umarım katılanlara ayıp olmamıştır. Ve katılan herkese çok teşekkürler...
Ben hemen kazananı açıklayayım;

Sevgili Aslı, adresini bekliyorum. Gecikme için de şimdiden kusura bakma diyeyim :)
* Bir sonraki etkinliğimiz de bu dünyadan birileriyle olacak gibi :)
Devamını oku »

Yedi Denizlerde / Delal Arya :)

Delal Arya'nın kitapları da kitapçıda gelip gidip baktığım ama almaya cesaret edemediğim kitaplardan. Onları okumak için "anne cesareti"ne ihtiyacım varmış demek ki :)
Daha önce söylemişimdir, fantastik edebiyatı çok severim lakin rüyalarıma çok girerler ve bir müddet sonra korkarım... İşte böyle bir çekincedeydim.
Sonra Delal Arya'nın kitaplarını almaya karar verdim.
Derken eve gelen arkadaşımız bize şahane bir sürpriz yapmış ve Elif adına kitabı imzalatmıştı.

Denizi, denizciliği, içinde deniz geçen her şeyi çok severim.
"Yedi Denizlerde" serisini de sadece bu sebepten bile olsa severim diyordum.
Ama o da ne?
Kitap tam benlik çıktı ve ben nefes bile almaya fırsat kalmadan kitaplarını okudum. 3. kitap yolda mı, basılıyor mu çok merak ediyorum açıkçası.
Siz de benim gibi dozunda fantastik serüven severlerdenseniz, bu kitapları kaçırmayın derim.
Delal Arya'nın denizlerde geçen harika bir çocukluk hikayesi var. (babası kaptanmış) Derken sinema-televizyon eğitiminin üzerine arkeoloji eğitimi ve kazılara katılması sanırım bu kitapların alt donanımını oluşturuyor. Bir çocuk için denizlerde geçen günlerden daha güzel macera mı olur?
"Yedi Denizlerde" kitabında Kaptan Dodo Shonga gemisiyle yol alırken yanında kırmızı saçlı kızı Renda da vardır. Annesinden elinde kalan tek şey kanatlı bir denizatıdır. Annesini bulmaya kararlı olan Renda ikinci kaptanın çocukları Palu ve Solin ile bu gizemli maceraya atılır. Başlarına inanılmaz şeyler gelir ama yılmazlar. Ve aslında hikaye devam ediyor. Yani devam kitaplarının basıldığı gün almayı düşünüyorum ben :) Daha fazla bekleyemem çünkü...

Kitaptaki zengin tasvirler sayesinde her şey zihnimde o kadar net canlandı ki heyecanlı bir film izlesem bu kadar keyif almazdım.
Kaptan Dodo'nun tasviri:
" O sırada sis düdüklerine uyanan Kaptan Dodo kendini don gömlek köprü üstüne attı. Kızıl sakallarıylaa kalın kaşları arasında bir çift mavi gözün parıldadığı bu iriyarı adam, nesli tükenmekte olan yalın bir mahlukat, kendini bildi bileli gemilerde yaşamış gerçek bir deniz babalığıydı. Denizin, rüzgarın ve güneşin birlikte yaptıkları bir tabloydu adamın yüzü. Hayatı boyunca gözlerini kısarak denize ve gökyüzüne baktığı için yüzü kırışmış, kırışıkların içi deniz tuzuyla dolup sertleşmişti."
Yazar, ikinci kitabını seferine katıldığı Vivian A gemisinden yazmış. O zaman instagramdan kendisini takip ediyor ve Nijerya yolculuğunu/orada çektiği fotoğrafları merakla takip ediyordum.
Bu kadar muhteşem bir hayal gücü nereden gelir; ilham dediğimiz şey denizin  derinliklerinde mi saklıdır, bilmiyorum.
Tek bildiğim "Yedi Denizlerde" serisini çok sevdiğim ve 3. kitabını heyecanla beklediğim.
Ve tabii ki Pera Günlüklerini  okumaya da birkaç gün içerisinde başlamak istiyorum. (Araya farklı tarzda bir kitap aldım, aklım yedi denizlerde iyice dolanmasın diye :)
* Biraz magazin haberi gibi olacak ama Delal Arya ve Kerem Yücel (kitaptaki Palu mu acaba :) İkiz bebeklerini bekliyorlarmış şu sıralar; onlar adına çok mutlu oldum.
Devamını oku »

14 Ağustos 2014 Perşembe

Bebekli Hayatta İlk Günler :)

Şimdi şimdi geriye dönüp baktığımda "vaay bee neler yaşamışız" diyorum.
Aniden doğuma girmemiz, loğusa günleri, kolik günleri/geceleri (hala yaşıyoruz ama olsun), "mutlu anne nasıl olurum"halleri...derken annelik sohbetleri :)
Bu ara çevremde bir dolu hamile arkadaşım var.
Onlar adına çok heyecanlıyım.
Kendi hamilelik zamanlarımı hatırlıyorum-neyse ki sadece 4 ay öncesi- "öyle mi böyle mi"derken zaman geçmiş, bugünlere gelmişiz.
Başka bir yazıda da  "ne kolikti be" falan der güleriz inşallah.
Bu süreçte öğrendiğim ilk şey: KESİN VE KATI KURALLAR KOYMA.
Geçen günkü yazımda da demiştim ya "kanaat önderleri" anneler sağolsunlar o kadar "pembe" bir tablo çiziyorlar ki.
İnsan onları okudukça "neden ben yapamayayım ki"diyor.
Ben de doğal doğum yapabilirim.(evet, sonunda madalya veriyorlar)
Ben de sadece anne sütüyle bebemi besleyebilirim.
Ben de ennnn organik besinleri bulabilirim.
Ben de...
Ben de...
Bunun sonu yok.
En güzeli gerçekten de kişinin kendine yönelmesi.
Örnek verecek olursam birilerini kırarım belki diye listeyi genişletmiyorum.
Ama herkesi doktor düşmanı yapmaya da gerek yok.
Onu yapmayın, bunu yemeyin, şuna zaten gerek yok sizi kandırıyorlar vs.
Elbette ki bunlar tercihtir.
Ama görüyorum ki bu çok okunan bloglarda yazanları yapamayınca anne adayları/anneler üzülüyor.
Benim de dertleştiğim, fikir sorduğum çok sevdiğim anneler var ama kimsenin bir başkasını kötü hissettirmeye hakkı yok.
Normalde yazacaklarımı yazıp geçecektim ama kendi arkadaşlarımda da gördüm, evet insanlar o bahsettiğim siteleri çokça okuyor ve çokça hayal kuruyor. bunlar olmayınca da al sana düş kırıklığı.
Bunları ben de yaşadım.
Niyetim kimsenin bloguna "kötü" demek değil.
Asla.
Ama bazı şeyleri de kesin ve katı kurallara koymanın bir getirisi yok.
Hele ki konu hamilelik, doğum, bebek bakımı ise.
(Nasıl dolmuşsam yalnız ben de...)
İşte sevgili anne adayları(bu satırları okuyanınız varsa)
Ne burada ne de başka bir yerde yazılanlar "başat" değil; gerçekten de aradığınız güç içinizde. bilgi de kitaplarda, tecrübelerde ve sezgilerinizde.
Şimdi fark ediyorum ki beni çıkmaza sokan bu katı düşünce sistemim olmuş.
"onu yapmam, bunu vermem" lerle inanın kendimi gereksiz hırpalamışım.
Samimi bir itiraf.
Bunu sadece ben hissetseydim de bu satırları sanırım yazmazdım.
İnsanlar bilgilerini paylaşmış ne güzel; sana zorla "yap/yapma" diyen mi oldu der susardım.
Ama o kadar çok anneden ve anne adayından kendi tecrübelerime benzer şeyler duydum ki;
Azıcık uzatmış olsam da ilk söyleyeceğim şey:
kesin ve katı kurallarla bebeğinizi büyütmeye çalışmayın.
(hani ben yaptım, mutsuz oldum, siz yapmayın...)
- İlk 10 gün zaten bebişler sanırım dünyaya geldiğini henüz anlıyor. O günlerde de anneler ancak toparlanıyor.
"Eve gelir gelmez bebeğimin her şeyiyle ben ilgilendim" demek marifet değil bence. Ortada "en iyi anne kim" yarışması da yok.(benim bildiğim)
Kendinize toparlanmak için zaman tanıyın. Dşkişiniz varsa onları gözünüzde çok büyütmeyin. Ben ilk günlerde sezaryen ağrılarımın kalıcı olacağını düşünmüştüm :)
-Bebişinizle bolca konuşun, sohbet edin, ona espri yapın hatta :) insanın gülmeye çok ihtiyacı oluyor.
- Yardım alıııın :) "onun şusu var, bunun busu var"demeyin...
- Bebişe ve bebişli hayata alışmak için kendinize zaman tanıyın. Ben "yooook, ben yapamicaaaam böhüüüü" dediğimde bana gülen insanlara sinir oluyordum. (Başta da karabalık :) Meğerse o "bir şekilde de olsa" yapacağımı biliyormuş...
- Sanırım bizim handikapımız "zihnimizdeki mükemmel anne"ye uygun hareket etmeye çalışmamızdan geçiyor.
Elif 4 aylık oldu diye unumu elediğimi sanmayın.Daha önümüzde çok yol var. Ek gıdamız, uykuya geçişlerimiz, diş, tuvalet...derken...Bir ömür var neticede :) Öğrenmenin sonu yok yani.
İlk ayların daha zor olmasının sebebi bence "tanış/kaynaş" faslı.
Karşımızdaki miniğe "bebek" değil de "birey" olarak bakarsak daha kolaylaşıyor.
Elif'in o ennn çok ağlayıp sabrımın sınırlarını genişlettiği zamanlarda -aklıma geldikçe- bunu hatırlamaya çalıştım. Elif beni sinir etmek için ağlayan bir bebek değil... Elif, bir sıkıntısı olduğu için kendi dilinde konuşan bir birey :)  Böyle bakınca rahatlıyor insan ama bu aşamaya gelene kadar ben de çok ağladım. (ah kolik :)
Aslında "ah kolik" diyorum ama cidden hep şükrettim bunun için. "Sağlığı yerinde olsun da" dedim. Anneler neler yaşıyor ve gık bile demiyor. Diyemiyor çünkü kendi evladı... O yüzden mi annelik kutsal bilmiyorum ama sahiden kadında bir evrim yaşattığı bir gerçek.
- Günlük tutun :) İçinizden ne geliyorsa onu yazın/çizin...
- Çevremdeki hamişlere de aynı şeyi söylüyorum ne okursanız benden ne duyarsanız duyun ilk günlerden korkmayın. Hani suya balıklama dalarsın da su soğuktur ve yüzeye çıkana kadar/sen suya alışana kadar biraz zaman geçer. İşte o kadar :) Suya yavaş yavaş da girilmiyor ki :) Ben normalde denize yavaş yavaş girenlerdenim, bu sene direk daldım. (tamam önceki su; egeydi, bu seneki akdenizin ılık suyu ama çaktırmayın :)
- Bir de benim yaşadığım en büyük şok, Elif'in -hayalimde canlandırdığım gibi- eve gelir gelmez benimle kitap okuyan, resim yapan, parkta salıncağa binen bir bebek olmamasıydı :)  Sizin bebeğiniz bunları yapabiliyorsa bilemem tabii ama biraz daha "bebeklik hallerine"  odaklanmak lazımmış...

Fark ettim ki benim yazdıklarım da "meli/malı"lı olmuş... :)
Siz bana da bakmayın, iç sesinizi dinleyin yeter :)
Tecrübeli anneler sizden de yorum isteyeceğim ama sadece "pembe" tablo çizmeyin olur mu? Korkutmadan, gerçekçi bir tabloda ilk günler için güzel tavsiyelerinizi bekliyorum :) 
Devamını oku »

Anne(lik) Sohbetleri: Gülin & Ömer Deniz :)

Gülinle tanışmamız onun "Kediler Hep Dört Ayak Üstüne Mi Düşer" kitabını kazanmasıyla olmuştu :) Kitaplar, çocuk kitapları, hamilelik, annelik derken samimi olduk. Ömer Deniz'in bahaneye gerek kalmadan gülüşünü çok seviyorum ve annesi sevgili Gülin'e önce gıdısını sonra gülüşünü sonra ühüüü bir dolu soru sordum :)

Merhaba Esra,Merhaba Elif :)

Sahi, Ömer Deniz’e neden “Bay Gıdık” diyorsun;önce onu sorayım :)
Bay Gıdık değil de Bay Küçük Gıdık diyorum..Onun da sebebi ya da ilham kaynağı diyeyim bebekken tostoparlacık yanaklarının altında kalan gıdığıydı;çok şekerdi, zamanla öyle sevmeye başladım, öyle kaldı :)

Annelik maceran nasıl başladı?
Annelik maceram tatsız olaylar ve zor günler ile başladı.Ama nihayetinde mutlu sona erişti çok şükür..Evliliğimizin 2.yılı bitmek üzereyken aldığımız bebek haberi,önce onun acı kaybına,sonrasında 1 ameliyat,4 çatlatma iğnesi,1 aşılamaya doğru yol aldı..Zor çok zor günlerdi.Ümidimi tüp bebeğe bağlamıştım,hatta hiç çocuğum olmayacağını kabullenmiştim ki oğlumun haberini aldım..

Kısaca doğum hikayeni anlatır mısın?
Doğum hikayesinin kısacası oluyor mu yoksa ben kısaca anlatabilir miyim bilmiyorum,ama çok özel bambaşka bi an desem en kısaca :)
Sürpriz olan hamileliğim akabinde çok da zorlanmadan atlattığım bu süreçte kendimi normal doğuma çok kanalize etmiş,Sevgili doulam Esra ile gayet inanarak ve isteyerek normal doğum yapabilmiş şanslı annelerden biriyim..Oğlumu 39+6 da hastahaneye gitmemden 1,5-2 saat sonra kucağıma aldım..Gece’den başlayan sancılarımı öncesinde gaz sancısı sanıp,sonra not almaya başladığımı, doktorumu arayıp bir gel bakalım,olmazsa dönersin demesine istinaden,ağırdan alarak banyomu yapıp,takside bangır bangır müzik eşliğinde doğuma gittiğimi,ama bunu hiç kabullenmeden ben kontrole gidiyorum ki diye direttiğimi hatırlıyorum..Doktorumun 8 cm açıklıkla nasıl oraya gittiğimi sorgulaması ve 2 saate doğurursun lafı hala kulaklarımda,bir de efsane oldun deyişi..Epey hızlı gelişti de her şey :) Bloguma da yazmıştım uzun uzun,merak eden olursa okuyabilir oradan da :)

İlk günlerde annelerden destek aldın mı yoksa tek başına mıydın?
Annem ve ablamla aynı sitede oturduğumuz için bu konuda şanslıydım aslında..İlk 1 hafta annem bizimle kalmıştı geceleri de,ama sonrasında ben işi kotardım galiba :) Tabii her zaman destekleri var hala..

Bu soru oğlumu kucağıma aldığım ilk günden beri zihnimi meşgul ediyor aslında..Kendimi kendimle,annemle,diğer annelerle sürekli karşılaştırıyorum istemesem de..Annelik sürekli bir yetememe hali duygusal olarak,yani insan ne yapsa heh oldum diyemiyor,o yüzden bu soruyu sormaya devam ettikçe ‘’Anne miyiz neyiz’’ diyeceğiz sanırım bol bol :)

Ömer Denizle bir gününüz nasıl geçiyor; nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Ömer Deniz’le bir günümüz önce yatak oyunları ile başlıyor.Sonrasında kalkıp bütün camları,tülleri açıyor,hatta balkona çıkıp temiz hava alıyoruz.Daha sonra müzik eşliğinde kahvaltı,bol oyun..Eğer erken kalkmışsa bir sabah uykusu,daha geç uyandıysa karıştırmasına izin vererekten oyun,öğle yemeği,duş,uyku..Uyanınca biraz oyun,meyve/yoğurt faslı,çok sıcak değilse parka gidiyoruz.Bazen sabah erkende çıktığımız olabiliyor,ruh halimize göre bu durum :) Park sonrası banyo,biraz kestirme,anneanne ziyareti,yine bir duş,yemek saati ve uyku..Gün içinde kitap okuma saatimiz değişken zira her an eline kitap alıp bitebiliyor yanımda,bir de eşimin işten geliş saatleri genelde geç olduğu için ona uymaya çalışıyoruz..

Hangi kitapları okuyorsunuz?
Ömer Deniz en çok Pofi ve Louie serisini okumaktan hoşlanıyor.Ayrıca ilk kitabı Neşeli Orkestra müzikli olduğu için favorisi..Meraklı Minik dergisi,Behiç Ak kitapları ve çeşitli görsel kitapları gün içinde bol bol okuyoruz..

Bebek bakımıyla ilgili hangi kitaplardan faydalandın/faydalanıyorsun?
Bebek Bakımı ile ilgili bir çok kitap okudum..Mesela ilk aklıma gelenler Annelere Mucize Çözümler,Merhaba Bebek,Bilinçli Bebek,Bebeğinizin İlk Yılında Sizi Neler Bekler?,Çocuklarla El Ele Ebeveynlik,O Tabak Bitecek mi?
Ara ara hepsinden faydalanıyorum,göz atıyorum..Ama favorim ilk 1 yıl boyunca Bebeğinizin İlk Yılında Sizi Neler Bekler? idi..Bazı kısımlar bize uymasa da,oldukça detaylı olmasını sevmiştim :)

Sence “annelik” kitaplardan öğrenilebilir mi?
Annelik kitaplardan öğrenilebilecek kadar basit değil,sanmıyorum..Kitaplar çokça fayda sağlıyor,kimi zaman bize yeni bakış açıları sağlıyorlar ama o kadar..Benim yaptığım bol bol okuyup, içgüdülerime güvenmek :)

Uyku eğitimi verdin mi?
Tam olarak uyku eğitimi verdim diyemem.Çünkü Ömer Deniz doğduğundan beri uyku konusunda çok sorun yaşamadık..Belli saatlerde uyuyup,belli saatlerde uyanıyor olduğu için çok da takılmadım.Zira ağlayarak uyutmaya çalışmak da pek uymadı bizde.Şuanda hala önce emiyor,sonra birlikte uzanıyor,poposuna pışpış yapıyorum..Belli bir süredir de beraber uyuyoruz,ama çok mutluyuz..

Annelik konusunda en çok hangi hususlarda zorlandın? Sanırım herkes bir bocalama/alışma süreci yaşıyor…
En çok hangi husus bilemiyorum..Anlık olarak o kadar çok şey düşünüyoruz ki anneler olarak,sürekli bir iç muhasebe yapıyorum..Tv izlettirmemek konusunu insanlara anlatmakta çok zorlanmıştım.Sonra pısı pısı teyzeler var,durmadan o öyle,bu böyle diyen,işte onları duymamak da biraz zor oldu ama başardım :)

“İyi ki şöyle yapmışım” dediğin neler var?
Mesela hamileyken fotoğraf çekimi,bir de bir doulayla çalışmak bu süreçte yaptığım en iyi şeylerdi..Bir de tabii 7 haftalıktan itibaren oğlum için yazdığım günlük,bol bol okumak,araştırmak,bol bol yürüyüş yapıp deniz havası solumak..

Önünde 2 yaş,3 yaş derken ilkokula başlama var…Seni korkutuyor mu bu süreçler yoksa keyifle o an’ları yaşamayı mı bekliyorsun?
Hımm..Esasında hem gözümü korkutuyor hemde merakla o günlerin gelmesini bekliyorum..Ama sanırım diğer insanlara karşı fazla korumacı/müdahaleci bir tavrım var,özellikle oğlum söz konusu olduğunda,kendimi tutabilir miyim bilmiyorum..

Kendine vakit ayırabildiğin “your time”ların oluyor mu?  O zamanlarda ne yapıyorsun?
Çok oluyor diyemeyeceğim ama o zamanlarda yaptığım ilk şey kitap okumak,sonrasında internette takılmak,uyumak ya da tv izlemek..

Anne adaylarına neler tavsiye edersin?
Anne adaylarına tavsiyem bol bol okuyup araştırsınlar ama iç seslerini dinlesinler her zaman..Her yoruma takılmasınlar,olumsuz olmasınlar ve önceliklerini hep kendileri/çocukları olarak görsünler..En önemli olan birlikte mutlu olabilmek çünkü :)

Katıldığın için çok teşekkürler; Bay Küçük Gıdığı gıdısından öperim :)

Ben teşekkür ederim..Bu sohbetlerin sıkı takipçisiyim..

Bu sohbetlerin ben de sıkı takipçisiyim desem, inanın :) Gelecek cevapları merakla bekliyorum. Hemen yayınlayamıyorum ama olsun :) 
Gülin'den de çok şey öğrendim. Oğlu uyur uyumaz kitaplara gömülen bir anne çünkü o :)
Çok teşekkürler Gülin, Ömer Denizle okuduklarını daha sık paylaş ama olur mu, ben merak ederim...
Devamını oku »