Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




24 Şubat 2014 Pazartesi

Brigitte Abla Geliyoooor-muş :)

Çocuk kitaplarını sevmek apayrı güzel ama yazarlarla kendince "arkadaş" olmak da ayrı bir zevk.
Öyle çok "arkadaş" olmuşluğumuz yok henüz ya da benim sevdiğim yazarlar bunun farkında değil;çünkü bu tek taraflı da olsa harika bir ilişki :)
Arkadaşım olanları yazsam bitiremem ama İstanbul Kitap Fuarında bazılarından çekinerek de olsa imza aldığımı söylemiştim. Sohbet etmek mi??? Yoo dostum, henüz o kadar değil :)
Mesela çizer Ayşe İnan Alican'la keyifli bir röportajımız olmuştu,
Sevgili Behiç Ak'a soracağım bir dolu soru varken "Sevim Ak nerelerde?" demiştim, 
Hatta Bir Dolap Kitap ile "tanışamama" hikayemi bile anlatmıştım.
Kısacası ben tam 1 "uzaktan sevebilme" insanı iken çok büyük hayranı olduğum Brigitte Labbe'nin Türkiyeye gelişine neden bu sevindim bilmiyorum.
"Ankarada olsa kesiiiin giderdim" dedim :) Hatta şahane İngilizcemle ona müthiş sorular sorardım diye bile düşündüm. Hayal bu ya :)
Brigitte Abla :)
Ne yazık ki bu seferki etkinlik İstanbuldaymış.
Ve ben yine anlamadığım bir şekilde Brigitte Ablanın sadece 1 kitabını yazmışım.. Seriyi tamamlayıp burada detaylıca yer vermek istiyorum kendisine.
Ama önce Günışığı Kitaplığının " Brigitte Labbe Eğitimde Edebiyat semineri için Türkiye'ye geliyor" başlıklı basın bültenine yer vereyim:
"Günışığı Kitaplığı tarafından 1 Mart’ta yedincisi düzenlenen
Eğitimde Edebiyat Seminerleri’ne tüm dünyada fenomen olan
“Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin yazarı Brigitte Labbé katılıyor.
 Öğretmen, kütüphaneci, eğitim yöneticisi ve ilgili akademisyenlerin
katıldığı ve konularında uzman kişilerin konuşmacı olduğu seminerde,
Labbé, çocuk ve felsefe arasındaki hassas ilişkiyi anlatacak.


Çağdaş çocuk ve gençlik edebiyatının öncü yayınevi Günışığı Kitaplığı’nın düzenlediği Eğitimde Edebiyat Semineri’nin yedincisi 1 Mart’ta Özel Şişli Terakki Ortaokulu’nun katkılarıyla gerçekleşecek. Kapanış konuşmasını, çocuk kitaplarında fenomen olan “Çıtır Çıtır Felsefe” dizisinin yaratıcısı Brigitte Labbé’nin yapacağı ücretsiz seminere öğretmenler, kütüphaneciler, eğitim yöneticileri ve ilgili akademisyenler katılabilecek.
Edebiyatın ve akademinin önemli isimlerinin konuşmacı olacağı seminerde, çocuk ve gençlik edebiyatının ana başlıkları, eğitim ve edebiyatın buluşma noktaları, kütüphanelerin eğitimde yaratıcı kullanılması gibi önemli konular paylaşılacak. Prof. Dr. Bülent Yılmaz, Doç. Dr. Nermin Yazıcı, yazar Mine Soysal, eğitimci Mehmet Aksoy ve edebiyatın usta ismi Turgay Fişekçi birikimleriyle eğitimcilere yol gösterecek.
Doç. Dr. Nermin Yazıcı, edebiyatın eğitimde nasıl konumlanabileceğine ilişkin yeni yaklaşımları paylaşırken; şair, yazar, çevirmen ve yayıncı Turgay Fişekçi, eğitimcinin öğrencilerini edebiyatla dönüştürme gücü üzerine konuşacak. Yazar Mine Soysal ve eğitimci Mehmet Aksoy, eğitimin edebiyatla temas ettiği noktaların üzerinden geçerek “eğitimin edebiyat karnesi”ni değerlendirecekler; Prof. Dr. Bülent Yılmaz ise konuşmasında öğretmen ve kütüphanecinin işbirliğini ve yenilikçi uygulamaları ele alacak. Seminerde öğrencileriyle yaratıcı okuma uygulamaları gerçekleştiren öğretmenler de özel sunumlar yaparak, yöntem ve kazanımlarını meslektaşlarıyla paylaşacaklar.
Değişik illerden gelen 400’e yakın eğitimcinin ücretsiz katılacağı seminerin yapılacağı Özel Şişli Terakki Ortaokulu’na Bakırköy, Levent ve Beşiktaş’tan servisler kaldırılacak.

Bilgi için: İletişim Yöneticisi Meltem İge  meltemige@gunisigikitapligi.com

Günışığı Kitaplığı 7. Eğitimde Edebiyat Semineri
1 Mart 2014 Cumartesi

PROGRAM

08:30    Kayıt ve ikram

09:30    Açılış

09:45    Doç. Dr. Nermin Yazıcı
             Edebiyat Eğitimde Ne İşe Yarar?

10:30    Uygulama sunumu - Nergis Devrim, Derya İlhan, Özel Şişli Terakki Ortaokulu
             Hazırlıksız için bir hazırlık yolculuğu

11:15    Kahve molası

11:35    Uygulama sunumu - Feyzullah Coşkun, Melih İsfendiyar İlkokulu
             Öğrencilerimle İki Kentin Arasında:  Lataşiba

12:20    Mine Soysal, Mehmet Aksoy
             Eğitimin Edebiyat Karnesi

13:00    Öğle yemeği

14:00    Turgay Fişekçi
             Bir Ustanın Gözünden Edebiyatın Eğitimdeki Yansımaları 

14:45    Prof. Dr. Bülent Yılmaz
             Öğretmen ve Kütüphane: İşbirliği ve Yeni Yaklaşımlar  

15:30    Brigitte Labbé
             “Çıtır Çıtır Felsefe” Dizisinin Yazarı Eğitimcilerle Buluşuyor (Ardıl çeviri yapılacaktır.)                                                                            
16:30    Kapanış



Kayıt                        
E seminer@gunisigikitapligi.com •  T 0212 212 99 73  • F 0212 217 91 74  • İletişim Merve Özcan

Seminer Yeri
Özel Şişli Terakki Ortaokulu  •  K1 Konferans Salonu
Ebulula Mardin Cad. Öztürk Sok. 2 Levent 34335  İstanbul  •  www.terakki.org.tr/OrtaOkul/

Servisler
Okula ulaşım için aşağıda belirtilen noktalardan ücretsiz servis sağlanacaktır.
Bakırköy  İncirli metrobüs durağı      08:00
Beşiktaş  Üsküdar motor iskelesi       08:30
Levent  metro durağından ring seferler          08:00-09:30
  


Çıtır Çıtır Felsefe serisi günlük hayatta karşılaştığımız konulara, sorulara, sorunlara o kadar güzel bir bakış açısıyla yaklaşıyor ki... Cevaplar veriyor diyemem zaten böyle bir niyeti/iddiası olduğunu da sanmam.
Ama şaka bir yana Brigitte Ablayla sohbet edebilmeyi çok isterdim.
Belki bir gün o da olur...
Kim bilir :)

HERKESE ÇITIR ÇITIR FELSEFE KIVAMINDA, TADINA DOYULMAZ KİTAPLARLA DOLU HAFTALAR DİLERİM(Z)
Devamını oku »

Hazır Mıy (d) ım? :)

İnsanın hiç bilmediği bir şeye karşı kendini "hazır" hissetmesi zaten biraz tuhaf olmaz mıydı :)
Yani vizelere hazırlanırken bile tanımadığın bir hocanın sınavıysa bir dolu şeye çalışırsın ve hoca tek bir soru sorabilir yoruma açık ve sen "ee ben çok çalışmıştım" diyebilirsin ama "hazırmışım/değilmişim" diyemezsin.
Vizeler deyince aklıma geldi, okulda bir İrfan Hocamız vardı;namı sınav sorularından derslerde sakız çiğneyip elma yemesinden gelirdi.(yazınca bana da tuhaf geldi ama o zaman alışmıştık) Üst sınıflar bizi soruların acayipliğinden ötürü korkutuyordu ve hiçbir zaman sınavlarına "hazır olunamayacağından" bahsediyorlardı. Demek ki bu adam hayatın içinden bir şeyler soruyor demiştim. Zaten de çok çalışmamıştım ilk sınavlarına (1. sınıfta 3 derse birden giriyordu) Bendeki cahil cesaretinin bir yerde patlayacağını düşünmüştüm ama çok da öyle olmadı. "Kuru fasülye ile yedikten sonra çıkan gaz arasındaki ilişki 'iletişim' olur mu?" demişti soruların birinde. Soruyu görünce şaka yapıyor zannetmiştik ama yoo adam gayet ciddiydi. Demek ki ciddi bir cevap bekliyordu. Tam olarak ne yazdığımı hatırlamıyorum ama uzuun bir sayfa dolusu içinde "kuru fasülye" ve "gaz" olan cevap vermiştim. Hem ben kuru fasülyeyi pek severdim ki :) Geçer not aldığıma ve o hocanın dersinden hiç kalmadığıma göre bu gaz ilişkisini anlamıştım demek ki...
Gelelim Elifli hayatımıza hazır olmaya...
Anneler bu konuda daha gerçekçi yorum yapabilir sanırım. Neticede benimki sadece "tahmin".
o ilk çift çizgiden sonra ne hayaller kurulur, çocuk neredeyse üniversiteye bile gönderilir.
Ve hemen akıllara gelir: "Hazır mıyım" acaba diye. Belki bir işaret beklenir evrenden ya da sağlam bir gaz koca kişisinden "aslansın sen yaparsın" diye.Ama kendine de itiraf edemediğin o "çocuksu hallerin" belki "iniş-çıkışların" hep düşündürmektedir.
Evrenin bana ilk mesajı Noni'nin kitap teklifi olmuştu ya da ben öyle yorumladım.
Sonrasında da hep düşündüm durdum. Sanki düşünce gücüyle ulaşabileceğim bir kapı vardı,onu aradım. Bulamadım. Ben de kendimi ööylece olayların akışına bıraktım. Neticede hayatta her şey benim kontrolümde olamazdı (evet bu saf bir düşünceydi)
35. haftaya geldik çok şükür.
Şimdi de "doğuma", "doğum sonrası"na hazır mıyımlar başladı?
E tabii boşlukların bir şekilde dolması gerekiyor değil mi :)
Beni/bizi tam olarak neyin beklediğini bilmemenin iç gıdıklayıcı bir heyecanı var,onu seviyorum.
kendimi tamamen koy verip gitmeden önce okuduklarım var ki çoğunu unuttuğumu düşünüyorum.
Sınava hazırlanan bebeler gibi "şurayı okumadım, sendeki notları da alayım" modundaydım bir ara. (uzun bir ara belki)
Kaynak: deviantart
Sonra aklıma kuru fasülye geldi.
O "zaten" hep hayatımdaydı; gaz çıkarmayı da en az herkes kadar bilirdim neyse ki! (biraz tuhaf oldu ama öyle)
Ben de kendime "hazır mıyım/değil miyim?" sormayı bıraktım.
Bazı şeylere hazır olunmazdı sanki.
Sen elinden geleni yapardın; canının istediklerini okuyup/ birilerine danışıp vs. sonra da koyverip bırakırdın. Su da akıp yolunu bulurdu.
Öyle değil mi?
Arada Elifle dertleşiyoruz işte böyle, o da tanısın bizi değil mi :)
* Bir sonraki yazılarda göreceğiniz "okuduğum kitaplar"dan bölümünün aslında bu "koyvermeye" nasıl güzel katkısı olduğunu; "bilginin bir nevi 'güç' olduğunu keşfettiğimi de göreceksiniz,şaşırmayın :)
**Bir de asıl güzel cümlelerimi "bunlar iyi günlerincilere" saklıyorum.. Bak o da çok eğlenceli :)
*** Kim bilir, yıllaaaar yıllaaar sonra (yani etkisi hemen olmazsa diye) bu yazıyı okuyan biri kendini "hazır" hisseder hayatındaki kafasını kurcalayan 1 şeye; kim bilir :)

HERKESE MUTLU HAFTALAR, KURU FASÜLYELİ GÜNLER :))

Devamını oku »

Günün Şarkısı: Indila / Derniere Danse :)

Haftaya güzel bir şarkıyla başlamak sanırım fena olmaz..
Joy Fm sayesinde tanıştığım & sevdiğim bir şarkı:
* Daha güzel klipli olan videoda sorun yaşayınca alttakini ekledim;dinleyin yeter :)




Devamını oku »

22 Şubat 2014 Cumartesi

Son Zamanlarda Lokum :)

Daha önce Lokum'dan bir dolu bahsetmiş ve cidden bu kediler pek akıllı diyerek onları ne kadar kıskandığımı söylemiştim.
Lokum son zamanlarda değişik huylar geliştirdi. "Unuttu herhalde" dediğimiz günlerde bile bizi şaşırttı ve kendince oluşturduğu rutinini uyguladı.
-Dolabın üstüne çıkma:
Anladık ki Lokum'un gözü artık yükseklerde :) Günde 1 defa uygun gördüğü dolabın üstüne çıkıp orada bir güzel uyuyor. Bazen de aşağıyı izleyip bize nanik yapıyor :)

- Banyo kapısında bekleme:
Lokum kendince farklı su kaynakları bulmaya çalışıyor. Evde kendi kabında her gün yenilenen taze su ilgisini çekmiyor demek ki! Dışarıdan eve geldiğimizde bizi kapıda karşılayan kedinin ikinci durağı banyo kapısı oluyor. Sonraki durak da duş teknesinin önü... İçeride fazla su olmadığını sezmişse bizim el,yüz, ayak yıkamamızı bekleyip orada fazladan su olmasına dikkat ediyor.Böyle bir manyak böyle bir deli :))

- Banyoda kapalı kalma:
Sen misin banyoda bizi bekleyen..Geçen gün banyonun kaloriferinde yatmış,uzanmış Lokum. Biz de bunu fark etmeyip çamaşır makinesini çalıştırmış ve sesi gelmesin diye kapıyı kapatmıştık. İçeride başka işlerle meşgulken -çooook sonra- kapıyı açmaya çalışma patileri duyduk. Kendin niye açmaya çalışıyorsun bari iki miyavla değil mi? Yok illa her şeyi kendi başına yapacak. Tabii biz bunu fark edene kadar makinenin sonuna gelmişti. Lokum kapalı banyoda çamaşır makinesinin sesiyle yaklaşık 20-25 dakika başbaşa kaldıktan sonra bayağı bir sarsılmıştı. Kara Balık'a bir sarıldı ki onu oradan bir müddet ayıramadık. Kalbinin küt küt sesini ben bile uzaktan duydum. Korkusu geçince de başladı kızmaya:"beni niye orada bıraktınız mır mır mır...hiç mi sesimi duymadınız..mrr mır mıırrr..nerede olduğumu merak etmediniz mi..hırr mırr mıııırrr" şeklinde bir şeylerdi :) Güldüğüme bakmayın cidden üzüldüm. Bu an'ı da unutmamıza imkan yok;zira Lokum çıkma çalışmaları sırasında kapı arkasındaki bornozuma sağlam pati izleri bırakmış bile :)

- Denizi biz de özledik ama resmin önüne geçip poz yapmıyoruz değil mi :)



- Göbeğime mırıldanma:
Bebiş olayı ve Lokumu ayrıca yazmaya niyetim var ama unutmadan "Lokum Halleri"ne de ekleyeyim. Başka hayvanları bilmiyorum ama (köpekleri de test ettik,onlar da öyle) kediler 1 canlıyı kesiiinkez hissediyor. Başlarda aniden karnıma atlamayı kesmesi bile beni bu duruma ikna etmişti. (yoksa Lokum paldır küldür kafama bile olsa atlar) Sonrasında da göbeğime yatıp tatlı tatlı mırlayışını hiç unutamam :)

Şimdilik Lokum köşesinde olanlar bunlar. O bizi nasıl görüyor acaba merak ediyoruz.
Yalnız ikimiz de Lokum'un bir gün bizimle ciddi ciddi konuşacağını düşünüyoruz (anlamlı dinleyişlerinden) :))

HERKESE TATLI PATİLİ, MUSMUTLU, KEYİFLİ HAFTA SONLARI :)
Devamını oku »

21 Şubat 2014 Cuma

Sevgili Elif :)

"Nasılsın?
Fark ediyorum ki maşallah kımıl kımılsın.
Kendine yer mi açıyorsun yoksa benimle oynamaya mı başladın;henüz o kısmı çözemedim ama sen yine de tüm bu tekmelere, Meksika dalgalarına devam et olur mu?
O kadar keyifli ki...
Kendimi bir süredir kanguru gibi hissediyorum; seni de güvenli kesemde taşıyorum.
İnsanlar hamileliğin sonlarında bambaşka duygular yaşayabiliyormuş;daha duygusal olabiliyorlarmış.
Benim daha da duygusal halim olabilir mi,bilmiyorum ama bu ara hep seninle konuşuyorum(z)
Öncelikle canın neee zaman gelmek isterse o zaman sağlıkla gel bu dünyaya..Bizim acelemiz yok.
İleride nasıl biri olursun diye düşünmeden edemiyorum.
Kime/kimlere benzersin?
Elbette sadece kendine de benzeyebilirsin :)
Bizim babanla "yok yok bu bebiş bana benziyor" atışmalarımıza sen hiç aldırma (nasılsa baban duymasın da bana benzeyeceksin kıhkıhkh :P )
Daha şimdiden seni tanıyorum ve seni özlüyorum.
Ki bu özleme kısmı da bir tuhaf;sanki sen hep hayatımızdaymışsın gibi bir his.
Ben bu satırları yazarken bile "Anneeee ben burdayıııım" diyorsun ya sana hem gülümsüyorum hem de bazen ne yapacağımı bilemiyorum.
Neleri sevdiğini biliyorum: kalsiyum içeren tüm yiyecek ve içecekler  hele ki süt ve ayran :)
Mozart dinlerken ona eşlik eden tepkilerinden o amcayı da sevdiğini anlıyorum.
Babanın "Eliiif pabucu yarııım, çık dışarıya oynayalııım" demesine karşılık attığın tepiklerden evdeki kara balıkla oynamaya can attığını görebiliyorum(z)
Kitap okunmasını,yürüyüşte sallanmayı, suda olmayı, yemeyi seviyorsun o çok net.
Seninle vakit geçirmeyi seviyorum(z) zaten tüm gün 24 saat birlikteyiz.
Sana söylemek istediğim birkaç şey olduğunu fark ettim:
Kafanda nasıl bir "anne"/"baba" modeli var bilmiyorum.
Düşündüm ki bu modeller hep zamanla ve birlikte şekillenecek.
Bana sorarsan "sen nasıl bir anne olursun/olmak istersin" diye: (ya da sen nasıl bir "elif"sin aklımda)
Öncelikle hep yanında olduğumu bil isterim;zaman/şartlar vs. ne olursa olsun.
Sevdiğin işi yapman için seni canı gönülden desteklemek isterim; hatta "mühendis" olmak istiyorum dersen şaşırıp "marangoz" olmak istiyorum dersen sevinebilirim :)
İnsanların ne giydikleri/nerede yemek yediklerinden daha çok nasıl sohbet ettiklerine odaklanmanı  isterim elbette;yoksa o etiketler koparılıp gider.
Konu/kişi ne olursa olsun önce "öz"e bakabilmeni; olayları büyük resimde yorumlayabilmeni isterim.
Pazardan alacağımız kıyafetlere yeni bir şeyler ekleyip/dikip (o zamana kadar dikişi de öğrenmem lazım!) bununla babana enn havalı moda defilesi yapman da çok hoşuma gider.
Ben de çok bilmiyorum ama beraber şekilli kurabiyeler pişirsek ve karşılıklı sütümüzü tokuşturarak onları yesek ne harika olur değil mi?
Birlikte okuduğumuz bir kitabın devam kitabı çıktığında aynı coşkuyla sevinelim, gözlerimiz aynı ışıldasın isteyebilirim tabii :)
matematikle fizikle kimyayla ilgili bir şey sorduğunda (ki bu kişi kesinlikle baban olacak yavrum, buna alış) benim de seninle beraber yeni bir şeyler öğreneceğimi unutma..
Yeni yerler görmeye gitmeden önce çantamıza atacağımız ilk şeyin fotoğraf makinesi olacağını hayal ediyorum.
"Olmayana" değil de "olana" odaklanmanı ve hayatta hep şükretmeni görmek bizi çok mutlu eder.
Bazen babanla karıncaların yollarını izlemeye gidersiniz bazen uçurtma uçurmaya.
Umarım hep güzellikler çıkar karşına.
Sağlıkla gel güzel kızım :)"
Kaynak: deviantart
İnsan bazen duygularını yoğun yaşıyor galiba. Halbuki buraya yazmak için not aldığım bir dolu başka konu var ama önce unutmadan minicik mektubumu paylaşayım istedim. İçinde anlam kaymaları ve bozuklukları biraz fazla olmuş olabilir :)
* Ne çok şey istemişim yahu minicik bebeden :P

HERKESE MUTLU HAFTA SONLARI, SEVGİLER :)
Devamını oku »

16 Şubat 2014 Pazar

Tatlı Bir Melodinin Adı: Elif :)

Yeeepyeni bir döneme girdiğimizden bahsetmiştim.
Peki bu dönem nasıl gelişti, neler oldu neler bitti?
Yaz ortasındaki sıcaklarda tatil hazırlığı yaparken bir "çift çizgi" çıktı karşımıza. 
Ben böyle bir haberi acayiip salya sümük karşılayacağımı düşünürdüm, neticede büyük bir haber.
Yok, olmadı.
Ben bildiğin şoka girdim, girmişim.

Kaynak: burada
Neyseki evdeki kara balık benim yerime de sevindi, hopladı, zıpladı, havalara uçtu.
Bende yine tık yok.
Şaşırıyorum çünkü ben daha miniğim kendi gözümde.(ufalayım da cebinize gireyim,1 ay sonra 29'u bitiriyorum :)
Sonra aklıma "e birlikte büyürüz" gibi bir şey geliyor. Hemen arkasından da "gerçek midir ki bu test" gibi bir ciddiyet.
İlk aklıma gelen komiktir ki hangi kitapları ona öncelikle okuyacağım oldu.
Peki ya tatil, yaz, sıcaklar ve bizi bekleyen aile ziyaretleri???
Kafam allak bullak hadi normal; mideme ne oluyor?
Bir çift çizgi gördün diye hemen şartlanmış gibi niye bulanmaya başladın?
Yok canım benim sahiden şuraya bir uzanmam lazım, başım falan dönüyor.
E ben bugün su da az içmiştim.
Dur hemen uzanmayayım da sen bana 1 bardak su ver.. Hatta 1 şişe ver, ancak yeter :)
Peki şimdi ne yapmalı?
Gelmesini çok istiyorduk ama ne zaman geleceğini de bilmiyorduk.
Hazır mıydık?
Hele ben...
"Mutlu anne, mutlu bebek"ti ya; ben mutlu muydum peki?
Hay benim şaşkın kafam.. Tabii ki mutluydum, hatta daha ne istiyordum?
E işyeri???
Orada çok mutsuzum bak, hele bir de sigara içiyorlar!!!
Dur ben şimdi bunları düşünmeyeyim de su içmeye devam edeyim.
Tuvalete daha mı sık gider oldum ne? (O kadar suyun da bir şekilde çıkması gerekiyor tabii)
İlk kime söylemeli?
Ya da söylemeli mi?
1 çift çizgi ile yollara dökülür mü?
Neyse ki dökülmedik.
Bekledik, bekledik.
Beklerken bir dolu sancı çektik, içinde bolca uçan kelebek olan :)
Bu arada annem ısrarla bizi yazlığa bekliyor, yıllardır gitmediğim için bana hafif kızgın,bu sefer başka bir mazeret daha kabul etmeyecek.
De...
Ben nasıl gideceğim o kadar yolu?
Yol sanki bir anda Ankara'dan Mersine değil de Kuzey kutbundan Güney kutbuna uzandı.
Midem fena, ne yesem bulanıyor.
Her şey ve herkes birden kokmaya başlıyor hem de çöplük gibi.
hele ki ben.
Duştan çıktığımda bile kokuyorum, aman yarabbi!
Bir cesaret aradım annemi. Ondan hazırlıkların son durumunu öğrendim, içimde bir sıkıntı nasıl söyleyeceğim diye,birden : "Biz galiba gelemeyeceğiz" dedim. (Bu arada ertesi gün orada olmamız gerekiyor plana göre)
Annemden derin bir sessizliği takip eden sert bir soru: "neden!!!???"
Yüzyüze mi olsak daha kolay-dı yoksa telefonda mı?
"Galiba anneanne oluyorsun" deyiverdim.
Galiba mı?? O ne yahu?
Annemin ses tonu, sesi,muhtemelen yüzü bir anda değişti. "Aaaaa gerçekten miii?" :))
Gitmediğimizi bu kez bozulmadı çünkü ortada bir çift çizgi ve ona eşlik eden şiddetli mide bulantıları vardı.
Sonra gelsin "teyze oluyorsun, hala oluyorsun, babaanne oluyorsun.." konuşmaları.
Kısaca ilkini atlattıktan sonra gerisi daha kolay-dı.
                                                                                ***
Aradan geçen zamanı da belli kategoriler altında anlatmaya niyetim var ama bu yazının başlığına da konu olan melodiyi ayrıca paylaşmam gerek...
Allah nasip ederse;
Kızımızın adı Elif olacak :)
Kaynak: BİZ :)
Ona o kadar çok ismiyle hitap edip bir şeyler anlatıyoruz ki doğduğunda "Elif" dediğimizde dönüp bakmazsa bozulacağız ha :)
2 Balık hayatımıza "1 Ana Balık/ 1 Kara Balık" olarak devam etmeye niyetliyiz,bakalım.
Merak edenlere.. Lokum da hala bizimle.

Diğer Elifli yazılarda buluşmak üzere...
Herkese mutlu hafta sonları :)


Devamını oku »