Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




29 Nisan 2013 Pazartesi

Yaşayan Müze ve Beypazarı :)

Ankara bozkırının yakınlarında öyle çok fazla gidilecek görülecek yer olmasa da Ankaralılar bu yönden yaratıcı,çeşitli yeşil alanlar anında piknik kıvamına dönüştürülmüş, mangalda etler pişmeye hazırdır :) Değişiklik olsun diye biz de 5 kişi düştük Beypazarı yollarına.. Beypazarını duymayan yoktur sanırım hani şu süper sodası olan :) Benim -yanlış hesaplamadıysam- 6. gidişim falan olduğundan benim için değişiklikten öteydi aslında ama yanılmışım.. Daha önce gitmediğim 2 müzeye  gittim. Ve çokça beğendim. Birincisi Türk Hamam Müzesi idi.. Ki orada hiç fotoğraf çekmemiş olmam da bir başka acı :( Neyse ki internet sitesinde bolca kaynak var: http://www.turkhamammuzesi.com İkincisi ise Yaşayan Müze.. Müze deyince kimisi kaçar kimisi sıkılır.. Bu müzede kaçmaya da sıkılmaya...
Devamını oku »

"Eyvah Annem!" :)

Anneler ve kızları arasındaki ilişkiden bu yazımda kısaca bahsetmişim.
Ama önceki yazıya gitmeye üşenenler için kısa bir hatırlatma yapacak olursam; ben ne kadar unutkan, savurgan, düzensiz bir Balık burcu isem annem de bir o kadar düzenli, prensipli ve tertipli bir Başak burcu ama daha da önemlisi 41 yıl çalışmış bir öğretmen emeklisi :)
Yazıya burada üç nokta koysam bence okuyanlar gerisini kendisi getirebilir ama hani içimde kalmasın aklımdakiler :)
Her kadında var mıdır bilmiyorum ama bende eve annem gelmeden önce bir çeki-düzen-tertip verme ihtiyacı oluyor hem de son safhada :)
Beni yadırgayacağından falan değil çünkü beni tanıyor artık ama hani ne bileyim "eyvah, annem geliyor" durumu yaşanmıyor da değil içimde bir yerlerde..
Önceden daha sık gelirdi şimdi kendini daha farklı gezmelere verdi o yüzden de seyreltti gelmelerini..
Lokumu çoook seviyor ama napalım tüylerinden pek hoşlanmıyor..
Hoş, bazen benim de gözüme çok geliyorlar arada kırpasım geliyor kuzuyu ama o da öyle mutlu öyle güzel :)
Yine aylardır görüşmediğimiz için mutluyum bu buluşma için, heyecanlıyım ama "ne yemek yapsam ki?"ler de dönmüyor değil kafamda..
Ama neydi, plan yapmak yoktu artık :)
Annemin şimdiden dönüş günü/saati ve döndüğünde yapacaklar bile hazırken benim plan yapmamaya alışmam bir hayli güç olacak, ne dersiniz?
Annelik de "hayırlı evlat olmak" da zor sanırım ama neyse ki yolları sevgiden geçiyor :)
Kaynak: burada
HERKESE SEVDİKLERİYLE MUTLU, HUZURLU,KOCAMAN DOLU DOLU HAFTALAR DİLERİM :)
Devamını oku »

27 Nisan 2013 Cumartesi

Kedi Fobisi ve Lokum'la Tanışma Hikayemiz :)

Fobisi olan var mıdır bu yazıyı okuyanlar arasında ama benim uzuuuuuun uzuuuuun yıllar yani yaklaşık 20 sene etrafımdakiler için bile azaba dönen bir kedi fobim vardı :) Şimdi bunu gülerek anlatsam da o zamanlar hayatımı kabusa çeviriyordu çünkü biliyorsunuz ki kediler her yerde :) Benim kedi fobim, peluş kediye dahi dokunamamak, çöpün yanından geçememek(içinden kedi fırlayabiliyor), yolda yürürken kedi görmüşsem çığlık atarak oradan uzaklaşmak ve yanımdakilerin kolunu morartmak şeklindeydi. Yazınca daha iyi anladım ki ben fena bir vakaymışım :) Elbette ki çocukluğuma dönecek olursak cevabı bir ayna gibi uzanır karşımızda .. 3 yaşlarında falandım,ailecek yürüyüş yaptığımız bir yerde ben mola vermiş bir yere oturmuştum,yanıma kedi gelmiş ve ben fark etmemişim. kedi o an bana hiçbir...
Devamını oku »

26 Nisan 2013 Cuma

"Türkiye Posterleri" Basılmaya Hazır :)

Blog dünyası kocaman bir deniz derya haliyle de birçok bilgiye erişme imkanı oluyor. Normal şartlar altında denk gelme ihtimalimin düşük olduğu haber/aktivite/olay/kişi/konu/site vb. ne varsa  takip ettiğim bloglarda okuduğumda ve bilgilendiğimde bir mutlu oluyorum ki sormayın :)
Bugün de öyle oldu, birkaç blogda hoş haberlere rastladım ama en çok da Mutlu Eller'in burada paylaştığı bilgi beni cezbetti.
Neden sanırım algıda seçicilik..
Bu aralar (yazıdaki yorumumda da belirttiğim gibi) eve bir şeyler alalım asalım peşindeyiz. Kardeşimin yaptığı resimlerle salon baya doldu ama hala aklımız resimlerde/fotoğraflarda.
Hele ki eğlenceli ve değişik tarzda poster/afiş imkanı varsa :)
İşte bunu düşünmüş Emrah Yücel ve şirketi bizler için ve elbette Türkiye'nin tanıtımı için Türkiye'yi anlatan hoş afişler tasarlamışlar. Emrah Yücel Kim derseniz; buraya tıklayabilir veya bir Kill Bill afişi açabilirsiniz :)
Tamamen ücretsiz olan ve istediğiniz boyutta (küçük, orta, büyük) bilgisayarınıza kaydetme imkanı sunan bu amme hizmeti için çooookça teşekkürler, Mutlu Eller'e de paylaşımından ötürü sevgiler :)
Gelelim siteye;
http://www.turkiyeposterleri.com/posterler adresinde "Bu nedir?" diyenler için hoş bir açıklama da var;

"Kapadokya’da bir şarap mahzeniniz mi var... Ya da Bursa’da enfes kebaplar yapan bir lokantanız... Belki de Sultanahmet’te hediyelik eşyalar satan bir dükkanınız... Yani her gün, en az hemşehrileriniz kadar turistle de karşılaşıyorsunuz. Onları; ülkemizin göz kamaştıran güzelliklerini anlatan, dünya standartlarında kaliteye sahip, özenle tasarlanmış posterlerle etkilemek istemez misiniz? İşte bu proje bunun için var! İstanbul’dan İzmir’e, Mardin’den Konya’ya, Şanlıurfa’dan Trabzon’a kadar Türkiye’nin her yerini temsil eden çok özel 54 poster arasından dilediğinizi seçin, hiçbir ücret ödemeden yüksek çözünürlüklü ve baskıya uygun olarak bilgisayarınıza yükleyin, ister kendi yazıcınızla, ister herhangi bir profesyonel baskı merkezinde bastırın ve duvarlarınızı süsleyin."

Gelelim benim sevdiklerime;




Derdimin yeme/içmeyle olması gözlerden kaçmadı değil mi :)
Tez zamanda bu afişlerden çıktı alına ve eve asıla :)

HERKESE UÇAN BALONLARDA KAHVE/KARPUZ KEYFİ DİLERİM VE TABİİ MUTLU HAFTA SONLARI :)
Devamını oku »

25 Nisan 2013 Perşembe

Plan Yapmadan Nasıl Plan'sız Olabilirim :)

Plansız yaşayamam sanıyordum. Kendimi bildim bileli yazarak çalışırım; market alışverişi için bile- aylık olanları için özellikle- ihtiyaç listesi oluşturmak fena gelmiyordu. Ya da tatile gidilecekse yanımıza alacakları sıralamak, bir şeyleri unutmamak için güzel oluyordu. Tabii bu liste "yapılacaklar listesi"ne ve oradan da planlara uzanınca aylardır diyemeceğim yıllardır dersem de olmaz kısacası kendimi bildim bileli bir şekilde defterlere dönüştü.. Kızların çantalarında illa ki minik de olsa defterleri vardır hani, yok mudur yoksa :) Neyse benim yanımda da kitaplarla ilgili notlar aldığım bir bloknot ve günlük işlerimi yazdığım küçük mor defterim var.(rengi arada değişiyor tabii) Yazmak güzel ve daha önce de söylediğim gibi beni rahatlatıyor, mutlu ediyor.. Ancak; Yazmak ve planları...
Devamını oku »

Bir "Kurt Kadın" Kolay Yetişmiyor :)

Hani insan bazen dalgalıdır tıpkı deniz gibi.
Az önce çarşaf gibiyken az sonra ne olacağını kestiremezsiniz.
Bende de oluyor işte o dalgalar, tıpkı herkes gibi..
Erkeklerin daha çok "regl" dönemi diye kastettikleri bir şeydir belki.
Ama bazen de değil..
İşte böyle zamanlarda kimi zaman nefes almak için camı açtığımda kimi zaman da gökyüzünde ne var ne yok diye başımı yukarı kaldırdığımda karşılaşıyorum onunla; dolunayla..
Uzay, gökyüzü, ay, yıldızlar hepsini çok severim, izlemeyi de keşfetmeyi de üzerilerinde düşünmeyi de..
Hatta Ankara Üniversitesinin Rasathanesinde geçirilen onca vakitten sonra daha da yakınlaştığımızı düşünürüm gökyüzüyle..
Ancak bazen de öyle olur ki hırçınım-en azından bunu fark ediyorum- ama sebebim yok; ki bu beni daha da sinir ediyor..
Birilerine kızacağım ama ortada kızacak bir şeyim yok..
İşte böyle an'larda göz göze geliyoruz Dolunayla..
Ben evde ne kadar "kurt kadın" kıvamında gezsem de "kurt adam" da boş durmuyor elbette o da dolanıyor etrafta :)
Ve sırf kendimizi şartlandırmamak için ayın dördünlerini takip etmekten kaçınsak da yakalıyor bizi bir yerlerden..
Bir tek ben mi böyleyim diye paylaşmak istedim; yok mu başka kurt kadın/adamlar aramızda?
Ve evet, bir kurt kadın kolay yetişmiyor :)
Kaynak: burada
***Bu gece ay tutulması da varmış, hadi hayırlısı :)
Devamını oku »

24 Nisan 2013 Çarşamba

Her 'Doğum' Sancılı mı Geçer?

Hayatımda birkaç defa "doğum" yapmış biri olarak aslında bu sürecin de eylemin de sancılı olduğunu biliyorum/düşünüyorum. Elbette ki bahsettiğim gerçek anlamıyla bir çocuk dünyaya getirmek değil ama süreç olarak bakılınca sancı olarak düşünülünce; içinden çıkan başka şeyler de bu sürece ortak oluyor. Hani bazen umutsuz değilsinizdir ama durgunsunuzdur.. Durgunsunuzdur ama mutsuz değilsinizdir. Az gülüyorsunuzdur çünkü çok düşünüyorsunuzdur. Şimdiye kadar hem çok düşünüp hem de çok gülmeyi becerememişim,bu anlaşıldı :) Hani bir şeylerin doğru gitmediğini bilirsiniz ama nasıl gitmesi gerektiğini de kestiremezsiniz. Kimi yollar çok cesaret gerektirir kimisi içinize sinmez.. Kaynak: burada Sorgulayan her insan gibi (sanırım makul bir tanımlama girişi) hayatın belli evrelerinde...
Devamını oku »

22 Nisan 2013 Pazartesi

Yarın 23 Nisan, Neşe Doluyor İnsan :)

 Bayramları -genelde- severim, 23 Nisanı da severim aslında ama bir anımı anlatmadan da geçmeyeyim.. İlkokulda 2. sınıftayız, sınıf olarak 23 Nisan kutlamaları için stadyumdaki provaları izlemeye gittik.(niye sadece provalar bilmiyorum..) Ve hani benim 6,5 yaş civarı minyon bedenime göre stadyum koooocamandı :) Öğretmen tabii kimse gruptan ayrılmasın diye herkese pür dikkat bakıyor. El ele tutuşun, sakın bırakmayın birbirinizi falan diyor.. Ama.. Bu telkinler ben ve arkadaşıma yetmemiş olacak ki biz bir anda kendimizi gruptan bambaşka bir yerde bulduk, kooooocaman stadyumda kaybolmuştuk. Tam olarak ne düşündüğümü ne hissettiğimi hatırlayamasam da arkadaşıma "nasılsa bizi bulurlar" dediğimi anımsıyorum. Onlar muhtemelen tüm stadyumu gezdiklerinde biz olduğumuz yerde kalıp yanımızdaki...
Devamını oku »

19 Nisan 2013 Cuma

Günün Şarkısı : Living in Limbo ve Mutluluk Sebebi :)

Günlerdir kuzen M. ile dinlediğimiz bir şarkıyı paylaşmak istedim bu kez. Ne anlatıyor bilmiyorum-yine- :) Ama "limbo" "araf" demek-miş.. Belki depresif sözleri var ama ben sevdim :) Havalar bir açık bir kapalı, güneş bir var bir yokken, elimizde hem şemsiye hem güneş gözlüğü tetikte beklerken ruh halimizin de çok "doğrusal" olması beklenemez sanırım.. Canım ne kadar sıkkın olursa olsun ümitsiz değilim, "Bir umuttur yaşatan insanı" hem değil mi :) Bir de aşağıda paylaşacağım fotoğraftaki sevimli kırpığı görüp de gülümsememek mutlu olmamak mümkün mü? Kaynak: google :) * HERKESE YEŞİL ÇAYIRLARDA ÇIPLAK AYAKLARIYLA DOYASIYA KOŞABİLECEĞİ VE KARŞISINA ANSIZIN YUKARIDAKİ GİBİ BAKAN KIVIRCIK KIPRIĞIN ÇIKACAĞI, MUTLULUKLARA DOYAMAYACAĞI GÜNEŞLİ GÜNLER, HAFTA SONLARI DİLİYORUM...
Devamını oku »

18 Nisan 2013 Perşembe

Fırında Patates, Avakado Dip Sos ile Buluşunca :)

Bloga yemek, pasta, kek, börek tarifi vermemiş olmam çok yazık, halbuki ne hamaratımdır :) Çok alengirli tarifleri sevmesem de son zamanlarda özellikle mide dostu tarifleri denemeye çalışıyorum. Uzun uzun yıllardır da patates kızartması yapmıyorum, patatesi hep fırınlıyorum. Aslında bunun ilk sebebi, zannedilenin aksine sağlıktan değil de benim üşengeçliğimden kaynaklanıyordu. Bir işin başında uzun süre duramadığımdan, hemen olsun bitsin dediğimden olsa gerek ocak başında da fazla duramıyorum, içime bir gıdıklanma bir karıncalanma geliyor. İşte o zamanlardan kalma bir alışkanlıktı benim için fırında patates. -İstediğin kadar patatesi yıka, ister kabuğunu soy istemezsen soyma - Boyutlarını da ister minnak yap ister elma dilimi yok olmazsa ince uzun - Yağlı kağıt serdiğin fırın tepsisinin...
Devamını oku »

17 Nisan 2013 Çarşamba

Teknoloji Özrü ve Bloglovin :)

Blogun yeni yüzü ile "Merhaba" yazısından sonra bu ilk yazım. Blogda yapmak istediğim ama nasıl yapacağımı bilemediğim  ve nette araştırıp bulduğum halde yapamadığım bazı eklentiler, değişiklikler hala sırada beklerken kendimi "Bloglovin" eklerken buldum. Blogları daha kolaylıkla takip etmemize yarıyormuş :) Üye sayısı 11 olan bir blog için "Bloglovin" ne kadar gerekli diyordum ama Temmuz ayında galiba zaten bu uygulamaya geçilecekmiş.(ya da ben öyle anladım :) Belki fark etmezsiniz diye yazmak da istedim, bu blogda da artık bir "Bloglovin" bağlantısı var :) HERKESE MUTLU PAYLAŞIMLAR...
Devamını oku »

16 Nisan 2013 Salı

"2 Balık ve 1 Kedi" olduk :)

Blog maceram nasıl başladı hatırlamıyorum ama yaklaşık 1,5 sene oldu bu dünya ile tanışalı.. Seyrek aralıklarla yazıyordum başlarda, ürkektim sanırım :)
Şimdiyse sık aralıklarla yazıyorum, sanırım burada yazdıkça rahatlıyorum, kendimi daha iyi hissediyorum..
Ne kadar okunuyor bu site bilmiyorum :)
Sessiz okuyucularımı da arada da olsa yorum bırakanları da seviyorum, teşekkür ediyorum.
"Kahvenin yanında" demiştim bu bloga en başta, "kahvenin yanında sohbet etmek keyifli olur" diye düşünmüştüm, ki nitekim benim için öyle oldu..
Şimdi ise;
2 Balık ve 1 Kedi olarak karşınızdayım(z).
2 Balık : Ben ve eşim.
1 Kedi : Lokum.

Evde, dışarıda (sokağa çıkmayan bir kedi olsa da biz yokken neler yapıyor bilemiyoruz:) bazen bilgisayar başında bazen de ayaklarımız ve patilerimiz değmişken suya, çimene ya da kar'a yaşadığımız "macera"ları anlatmak özünde paylaşmak niyetimiz :)
O zaman yine yeniden kooooocamaaaan bir MERHABA :)
Devamını oku »

15 Nisan 2013 Pazartesi

El Bebek Gül Bebek :)

Çocuğunuzu pamuklara sararak yetiştirmek ister misiniz? :) Ben istemem. (yani umarım başarabilirim.) Ama bir de var ki çocukluğunuz biraz böyle geçmişse bu dürtüden siz de kolay kurtulamıyorsunuz.. Okulda arkadaşlarım "anne gibisin" derlerdi. Kötü bir şey miydi kastettikleri bilmiyorum. Yanımda illa ilaç, yemek, içmek vb. şeyler olurdu. Kalem, kağıt,mendil hep vardı :) Şimdi yazınca bana da bir garip geldi ama hangi kadının çantasında yoktur ki bu saydıklarım? Lafı çokça dolandırmadan, hafta sonu tanıştığım Kırçiçeği Yayınları imzalı "El Bebek Gül Bebek" kitabından bahsetmek istiyorum aslında. Kaynak: burada :) Biraz da kızgınım haliyle, ne kadar da geç yayınlamışlar bu kitabı, bizim anne babalarımız da okusa ne iyi olurmuş diye :) Metin, kardeşlerinden bir hayli küçük, minik,...
Devamını oku »

12 Nisan 2013 Cuma

Günün Karikatürü (yine) SemraCan'dan :)

Dünkü yazımda  konuşurken ne kadar heyecanlandığımdan vs. bahsetmiştim, hatta bir de üstüne İngilizce eklenince ortaya çıkan süper sonuçlardan örnekler vermiştim.. İşte bu durumumu özetleyen- geçen haftaya ait- bir karikatürle durumu pekiştireyim dedim; Kaynak: Penguen-Semracan HERKESE MUTLU GÜNLER...
Devamını oku »

11 Nisan 2013 Perşembe

"This is Zemin, Come Here" :)

Ülkemizde İngilizce bilmemek hala çok ayıp karşılanıyor, ben bunu anlayamıyorum.
Anlıyorum da anlamak istemiyorum.
Beynimin demek ki o bölgesinde çeşitli kıvrımlar oluşmamış demek ki İngilizceyle iletişimim hep kısıtlı oldu.
Hazırlık, Anadolu Lisesi, üniversitede gidilen çeşitli kurslar neticesinde doğru yolu "Lost" ile buldum..
Bana inanmayanlar yakın çevreme sorabilirler..Sonunun saçmalığı haricinde oldukça heyecanlı izlerdik, sayesinde İngilizce öğrendim. Türkçe altyazı gelene kadar İngilizce konuşmalarla anlamaya çalışırdım :)
Genel olarak anlıyordum ama -herkes gibi- konuşamıyordum.
Okuduğumu anlıyordum ama - herkes gibi- yazamıyordum :)
Kaynak: burada

Ben normalde Türkçe de olsa birine bir şey anlatırken hele ki sevdiğim biriyle karşılaşmışsam, yeni tanışmışsam, ünlü biriyse (yazar vs.) velhasıl ben, birçok durumda kendimi anlatamam bir acayip heyecanlanırım. O yüzden de yazarım :)
Hatta Tüyap kitap fuarında Feridun Oral'dan imza isterken "Ben bir şey isteyecektim.. imza.. kitap.. kendim için.. yok aslında kedim var.. bir imza.." gibi saçmalamışlığım, Şuşu ve üçtekerinin yazarı Yıldıray Karakiya'dan imza isterken "Ben hani Ankara'dan geldim, mail atmıştım, ben bir imza.." diye gevelemişliğim ve arkasından bana sorulan üçtekere binebilirsiniz fotoğraf için dediğinde "Yok, yok böyle iyi" diye daha da batırmışlığım var. Ama asıl bomba Ayşe İnan Alican'la yaşandı bence.. Karşılaştığımızda ben sanki o beni hep tanırmış  gibi gülüp, "Aa, Ayşe Hanım, nasılsınız, ben esra" demişliğim, onun da şaşkınlıkla "tanışıyor muyuz" demişliği var :)
Kısacası, ben  konuşamam.
Zor konuşurum..
Bir de bunu İngilizce düşünün...
Çok daha bomba cümlelerim de vardı ama şimdi hatırlayamadım..
Bugün olanı da yazmadan geçmeyeyim dedim..
İşyerindeyim, asma kattan asansöre bineceğim, kapı açıldı, 2 tane amca şaşkınlıkla asansörden indiler bavullarıyla falan. Kendi aralarında "burası değil" gibi bir şeyler söylediler.. Parmaklarıyla da "3" yaparak, "üçüncü kata gidecektik, burası kaçıncı kat" dediler.. Ben de hem asansöre geri binsinler istiyorum hem de bulunduğumuz katı söyleyeceğim ama aklıma "asma kat"ın ingilizcesi gelmiyor.Ki zaten de bilmiyordum :)
Ben ne dedim; "This is 'zemin', come here" ..... Come here derken de elimle onları asansöre çekiyorum :)
Neyse bir şekilde bindiler ama ben, adamlar kesin benim çok salak olduğumu düşündüler falan diyordum.(ki bence çok da umursamamışlardı ama olsun..)
İnerken hiç havam bozulmasın diye; "Have a nice day" diye bir diyişim var ki.. Peh :) Sanki asansörde biz hep "have a nice day" dermişiz falan :)
asansörden inince de güldüm kendime..
Öyle pek bir heyecanlı tipim ben.
Balık mıyım alık mıyım neyim :)
* Asma kat ve zemin aynı şey bile değiller ama çaktırmayın :)

O zaman;
HERKESE "HAVE A NİCE DAY"ler, MUTLU GÜNEŞ'LER :)
Devamını oku »

10 Nisan 2013 Çarşamba

"Maviş" Yuvadan Uçtu Gitti, Yolu Açık Olsun :)

Başlıktaki "maviş"i bir muhabbet kuşu zannedenlere evdeki (kuşlarla arkadaş!) kedimizi hatırlatırım, dolayısıyla "maviş" bir kuş değil bir araba, hem de okyanus mavisi..
Tüketim toplumundayız ve maddeye çokça değer veriyoruz farkındayım.
Ama tüm bunların dışında bizim için önemli olan ya da özel olan "nesne"lerin varlığını da yadsıyamayız herhalde.. Sevdiğimiz bir terlik de olabilir bir kalem ya da bazen bir araba da.
Bahsettiğim şey aslında o "nesne"ye sahip olmaktan çok, onun bize hissettirdikleri ya da yaşattıklarıdır.
Nasıl anlatsam???
Hani son model bir araba vardır ve caka satmak için biniliyordur, onun yeri ayrıdır..
Bir de kredi çekilen, bazen zar zor ödenen, kliması dahi olmadığı için yazın dışarıdaki sesten radyonun bile dinlenemediği, uzuuun yollar kahır çeken bir araba vardır, onun yeri apayrıdır.
O, benim "maviş"imdir :)
Dün, yollarımız ayrıldı onunla.
Yaklaşık 4 yıldır birlikteydik..
İlk arabamdı ve sanırım "araba" ile ilgili öğrendiğim ne varsa onun sayesinde-idi.
Kaynak: burada

* Arabada mutlaka şemsiye bulundur.
* Radyo çekmezse diye yanına kaset al.
* Arabadan duman çıkarsa hemen kenara çek ve meraklı kalabalıkla birlikte arabayı izle, yok yok izleme o araba senin, bir zahmet müdahale et, ya da en iyisi bir tamirci çağır :)
* Kaza da yapsan arabanı bırakma..
* Arabayı en az 6 ayda bir yıkat :) (tamam belki ayda 1 daha iyi olacak ama ben süper üşengeç bir Balık'ım lütfen kayıtlara geçsin:)
* Lastiği patlamış arabayı ısrarla sürmeye devam etme, kenara çek,yol sapa da olsa, çekici çağır ve arabada bekle, radyoyu aç :)
* Uzuuuun yollara çıkmadan önce yağ,su,filtre,egzos neyi varsa bir bilene göster :)
* Yazlık ve kışlık lastik diye bir şey var, bunu unutma.. Kar yağdığında yazlık lastikle sokaklarda dolanma..
* Otomatik vitesin tüm nimetlerinden faydalan, keyfine de olsa yokuşlarda geri geri git :)
* Otomatik kilit güzel bir şey olsa gerek, biz marketten sonra elimizde poşetlerle manuel olarak arabayı açmaya alışmıştık ama :)

Daha daha nice şeyler öğrendim/öğrendik arabamızdan, mavişten..
Belki size çok saçma bir yazı gibi gelecek, basit bir araba işte ne abartıyorsun diyeceksiniz ama özel-di o benim için. Tarihe not düşmek için yazdım sanırım bunu da.

Yolun açık olsun maviş, yeni konuklarına da mutluluk getir :)

HERKESE OKYANUS RENGİNDE MAVİLİKLER, KEYİFLİ YOLCULUKLAR, BOL GÜNEŞLER DİLERİM :)
Devamını oku »

8 Nisan 2013 Pazartesi

Yaratıcılığımı (Sevmediğim) İşime Borçluyum :)

Çok iddialı bir giriş cümlesi olduğunun farkındayım. Ancak insan sevmediği bir işte çalışınca ve bu, gün geçtikçe daha da çekilmez hale geldikçe olaya farklı bir yönden bakma ihtiyacı duydum. Geçen yazımda bahsettiğim "mutluluk" hafta sonu da işyerine nöbete gelmemle az biraz lekelense de hatta en sevdiğim kalemim bir anda bitiverse de Cumayı ve yoğun geçen hafta sonunu bir şekilde atlattık :) Atlattık diyorum çünkü pek de hoşlanmadığım bir koşturmacanın içinde "Ben bir de bunu yapacaktım"ları sayıklayarak kendimi avuttum. Gelelim Pazartesiye, Bugün (2 gündür böyle) Ankara'da hava o kadar anlaşılmaz ki dilini ben çözemedim. "Kalın giy yağmur yağacak" mı diyor, "ince giy sıcak var" mı diyor, anlamadım. Neredeyse bir elimde şemsiye diğerinde de güneş gözlüğüyle geçirdim öğle arasını...
Devamını oku »

5 Nisan 2013 Cuma

Mutlu Olma Nedenleri-1 :)

Bahar havasından mıdır bilinmez, mutluyum bugün. (maş. diyeyim hemen :) Hani bu aralar genelde mutluyum ama öyle sırıtkan değil de durgun/durağan benimkisi. Malum balık burcu olunca daimi mutluluk biraz bünyeye aykırı :) Sanırım özellikle bugün mutlu olmamın "Cuma" olmasının dışında pek de bir sebebi yok.. Buraya neden yazıyorum öyleyse? Sanırım, hatırlamak için.. İş yerinde ara ara -benim açımdan- konular öyle tavan yapıyor ve benim kulaklarımdan çıkmaya çalışan duman, etraftaki sigara dumanına öyle bir karışıyor ki (iş yerinde sigara içildiğini söylemiştim sanırım) ve sonra midemdeki ejderhayla buluşuyor :) İşte tam da o an'larımda okuyacağım, dönüp dönüp okuyacağım bir yazı olsun bu, Hatta Deli Anne'deki tam da "Mutluluk & Şükür" Dersleri gelmişken aklıma :) Kaynak:...
Devamını oku »

4 Nisan 2013 Perşembe

"Sen Islık Çalmayı Bilir Misin?" :)

Ben ıslık çalamam..Ama çalmayı çok isterdim.
"..Ama eğer ıslık çalmayı biliyorsanız, bırakın şiiri,ıslık çalmaya devam edin. Çünkü ıslık, şiirdir." demiş Necdet Neydim kitabın ön sözünde.
Hangi kitabın tabii önce onu söylemem lazım :)
Birkaç gündür bu kitabı okuyordum.. Uzunluk olarak 1 saatte bitebilecek bir kitap da olsa içerik olarak benim için üzerinde bir müddet daha durmayı gerektirecek bir kitap..
Yazarından bahsetmek isterdim ancak kendi sitesi sanırım bunu benim yerime ve çok daha güzel olarak yapacaktır, "Necdet Neydim kim" derseniz :) buraya ziyarette bulunabilirsiniz.
Beni en çok çocuklarla yaptığı söyleşiler/aktiviteler etkiledi.
Bir kitabın çocuğa hitap edebilmesi demek hele hele o kitabın çocuklar tarafından sevilmesi demek, bence, oldukça zor. Çünkü çocuklar -neyse ki- yalan söylemeyi beceremiyor..
Yani okudukları yazıyı sevmemişlerse "Hiç sevmedim" diyebiliyorlar.. Bu da bir yazarın -sanırım- kaldırabileceği ağır yüklerden biri olsa da, bu gerçekçi söylem karşısında mutluluk duymayacağını da sanmam..
"Sen ıslık çalmayı bilir misin?" adlı şiirini özellikle eklemedim, merak edenler alıp okusunlar diye.
İçerisinde birbirinden güzel şiirler var. Ve bence hiçbiri çocuklara "ellerini yıka, dişlerini fırçala, arkadaşına vurma" demiyor,iyi ki de demiyor :)
İçerisinde sevgi, arkadaşlık da var deprem ve ölüm de.. Bunları söyleyince korkmayın, çocukları "plastik kutu"lara hapsetmektense hoş bir üslupla onları hayatla tanıştırmak fena fikir değil bence..
Lafı çok uzattım, sizi şiirlerle başbaşa bırakayım :)

Devamı da var :)
Benim favorim de aşağıdaki :)

Favori olunca yandan bakıyor :)
Bir çocuğun bakış açısından, annesinin sobayı, ocağı, lambayı yasaklamasına rağmen muzip bir ifadeyle
"Ama annem 
Benim her sabah
Kocaman güneşi kucakladığımı
Bilmiyor..." :)

HERKESE KUCAKLAMALIK KOCAMAN GÜNEŞLER, ISLIKLI ŞİİRLER, MUTLULUKLAR DİLERİM :)
Devamını oku »

3 Nisan 2013 Çarşamba

Bisiklet İstiyorum; Bahara Karışmak İçin :)

Evet ben de kendini bahara kaptıranlardanım. Zaten önceki yazımda da belirttiğim gibi, 1 mart dedin mi "Bahar" gelmiştir benim için.. Ki genelde doğum günüm (17 Mart) soğuk ya da karlı geçer ama olsun ağaç dallarındaki tomurcuklara odaklanırım ben.. Ben çektim :) Güney memleketinde büyümüş olmanın sıcak sevmekle bir ilgisi varsa, ben belki baharı tercih edebilirim :) Fazla sıcak bunaltıyor, hatta geçen sene bunun için burada ve bir de burada çözüm önerilerim olmuştu :) Nisan ve Mayıs geçiş ayları da olsa, Badem'in, Can Erik'in, Çilek'in doyasıya yendiği, pikniklere hava kontrolünde çıkıldığı, günün upuzun, sohbetlerin doyumsuz olduğu, hele hele karpuzun yavaş yavaş kendini gösterdiği aylardır. Ben severim.. Şimdi de bu bahara karışmak için, bisikletimle...
Devamını oku »

Henüz Tanışmayanlar İçin "Söz-Bul" Uygulaması :)

Ne zaman tanıştık bu uygulamayla bilmiyorum ama her gün severek takip ediyorum, daha doğrusu o beni takip ediyor, mailime geliyor :)
"uygulama" deyince cep telefonlarına eklenen uygulamalardan bahsetmiyorum aslında..
Türk Dil Kurumu -yanlış olmasın- yaklaşık 2,3 yıldır her gün "Söz-Bul" uygulaması adı altında bir "bilgilendirme" postası gönderiyor..
İçerisinde de;
-Türkçe Sözlük'ten günün sözü
Yabancı sözlere TDK'nin önerdiği Türkçe karşılık
Bir yazım kuralı
Günün atasözü/deyimi var.

Sözlük karıştırmaktan çokça keyif alsam da son zamanlarda bunun için vakit ayırdığımı söyleyemem..Bu postalar sayesinde kendimi bir nebze "Söz"lenmiş hissediyorum :)
Hatta ne kadar az sözcük kullanıyorum diye de hayıflanıyorum :)

Katılmak isterseniz buraya "tık"layabilirsiniz :)


Kaynak: Google :)
HERKESE GELİNCİK DANSI KIVAMINDA MUTLU GÜNLER, GÜZEL "SÖZ"LER DİLERİM :)
Devamını oku »

2 Nisan 2013 Salı

İki Dolap Kitap ve Bir Duyuru :)

Kitaplarla ilgili bir proje/etkinlik vb. duyduğumda inanılmaz heyecanlanıyorum. Yalnız olmadığımı düşünüp, mutlu oluyorum. "Hala iyi şeyler oluyor" diyorum :) Daha önce BDK'dan bahsetmiştim, şimdi de "iki dolap kitap"tan bahsedip, bir duyuru yapmak istiyorum: Kaynak:http://emekbahceli.blogspot.com/2013/03/davetlisiniz-ankarada-bir-ilk.html Kuzen M'den kitaplarla ilgili bir duyuru maili gelince merakla açtım ve "Meral-Yaman Okay Kitap Dolabı" ile karşılaştım.. Ankara'da olanlar ya da Ankaralı olanlar bilir; Emek-Bahçeli Ankara'nın en eski semtlerindendir.. Bu adresten tüm detayları öğrenebilirsiniz.. "Kitapsız girilmez" denmesi hoşuma gitti :) Kaynak:http://www.barnesandnoble.com/u/summer-reading/379003570/ HERKESE AÇIK ALANLARDA, YEŞİL ÇİMLERDE, TEMİZ HAVAYI...
Devamını oku »