Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




31 Mart 2014 Pazartesi

Yılan ile Kertenkele: İki Komik Geveze :)

Bu kitabı uzun zamandır merak ediyordum. Tam da Zincir kitabından sonra farkında olmadan okumaya başladım, çevirisini Şiirsel Taş'ın yapmış olduğunu gördüm. Kitabın yazarı Yeni Zelanda'da yaşayan; eşi, dört çocuğu, on üç torunu ve torunlarının çocuklarıyla zaman geçirmekten hoşlanan; yün eğirme, örgü örme, ağaç tornacılığı gibi renkli uğraşıları olan sevgili Joy Cowley imiş.Kitaptan önce yazardan bahsettim çünkü bu giriş yazısı çok hoşuma gitti. Aklıma sevimli bir amca ve onun hayal dünyası geldi. Kitaba da o şekilde başladım. Yılan ile kertenkele çölün ortasında bir şekilde tanışır ve arkadaş olurlar ancak birbirlerine sürekli sataşmaktan da geri kalmazlar. İçinde onların yaşadığı maceralardan kısa kısa hikayeler var. Bazı hikayeler çok ince düşünülmüş. Sanırım en çok dikkat çekeni...
Devamını oku »

30 Mart 2014 Pazar

Uykuyu Depolayabilseydik :)

Kesin bu keşfi yeni anne olmuş biri yapardı :) Ya da eşinin sızlanmalarından usanmış bir erkek :) Kim olduğu önemli değil, neticede şimdiye kadar yapılmış olurdu herhalde. Hamilelik haberini paylaştığım hemen hemen her anne bana "amaaan uykusuz günler/geceler seni bekliyor" dedi. Kimi bunu "bunlar daha iyi günlerin" kıvamında söyledi; kimi de "sen şimdi bol bol uyu" diye tavsiye verdi. Haklı olduklarını biliyor(d)um da uyku dediğimiz şey henüz depolanmıyor ki, ben ne yapayım :) 32. haftalık izne ayrılıştan sonra yürüyüş, kitap okuma, film seyretme, canının istediğini yapma ve tabii ki uykun geldiyse uyuma sürecini izledim. Rahatladım. "Şunu da yapsaydım" dediğim şeyler pek az. O kadar da olsun değil mi :) Doğuma dinlenerek girmenin önemini okudum hep kitaplarda. Yürüyüşlerde tempolu...
Devamını oku »

29 Mart 2014 Cumartesi

Her Hamile (lik) Kendine Özel :)

İlk fark ettiğim şeylerden biriydi bu; ben/biz kendimize özeldik. Gerek fiziksel gerekse zihinsel açıdan. Haftalık gelişmeleri neymiş diye merakla bakıyordum(k) ama biliyorum(k) ki tüm bu bilgiler sadece genel bir çerçeve. Hele ki bir başkasıyla kendimi hiç kıyaslamadım; kıyaslamamaya çalıştım desem belki daha gerçekçi. Ama şu da var ki bazı kiloları duyduğumda "ooo ben o kadar almam" demiştim :) Fazlasını bile aldım hehe :)  İlahi adalet herhalde... Sonradan zaten bu kilo işini bıraktım. Madem ben/biz sağlıklı beslenmiş ve düzenli yürüyüş yapmıştık; gerisi de canımız sağ olsundu(başka ne diyeyim değil mi :) İnsanların kaçıncı haftada ne yaşadıklarını duymaktan/dinlemekten bazen o kadar sıkılıyordum ki sanki ortada bir yarış vardı ve ben bazen geriden geliyor bazen ileriden...
Devamını oku »

28 Mart 2014 Cuma

Çıtır Çıtır Felsefe: İnanmak ve Bilmek

"Neye inanırız ve neyi biliriz?" diye sormuş bu kez Brigitte Abla. Çıtır çıtır felsefe serisinin en son çıkan kitabı "İnanmak ve Bilmek"i okudum geçen gün. Aklımda yoktu yani okumak istediklerim arasında üstlerde değildi bu sıralar ama şu meşhur göz kırpmalar yok mu... Onlara engel olamıyorum. İyi ki de hemencecik okumuşum. Birincisi çıtır çıtır felsefe kitaplarının tarzını çok seviyorum, özlemişim. İkincisi içindeki felsefe hangi kitabını okusam -tesadüf bu ya- tammm da aklımdaki bir şeylere denk geliveriyor. Bu kitabın da öyle olabileceğini son cümlesine kadar aklıma getirmemiştim. Ta ki Brigitte Abla sanki bana yazmış gibi: "kendine inanmak, kendine güvenmektir" diyene kadar. Hani bu ara sağlıkla Elif'e kavuşma hayalleri kuruyoruz ve ben arada "hazır mıyım ki ya ben" halleri yaşıyorum...
Devamını oku »

27 Mart 2014 Perşembe

Egzersizlerin Kralı: Yürüyüş :)

Daha önce sporla pek şahane bir ilişkim olduğundan bahsetmiştim; ki o ara azimle pilatese gidiyordum. İnsanlar pilatese gidip belini incitmez sanırım, işte ben bunu başardığım için bırakmıştım pilatesi. Sonrasında da yeni bir şeylere başlayamadım. Hamileyken yüzmeyi çok istedim ama olmadı. Bence temiz olan havuzlar karabalığın içine sinmedi,Ankarada da (henüz) deniz olmadığından su sporları da kursağımızda kaldı. Ama bir spor/egzersiz var ki hayatımdan hiç çıkarmadım. İstesem de yapamadım hatta :) O da yürüyüş. Uzun bir süre sadece zihnimi boşaltmak için yürüdüm, hele ki öğle aralarında. İşini severek(!) yapan her insan gibi benim de molalara çok ihtiyacım oluyordu. Hatta öğlen çıkamamışsam dışarı öğleden sonra 10-15 dak. kaçıyordum. Yoksa nefes almak ne mümkün? Bir ara "formumu...
Devamını oku »

Zincir :)

Bu kitabı güzel tavsiyelerden sonra almış ama kitaplıkta unutmuştum. Geçen gün göz göze geldik, henüz ilk sayfasına şöyle bir bakayım derken kendimi kitabı bitirmiş buldum :) "Sıcacık iki dilim ekmek arası eriyen kaşar kıvamında" tam günü yatakta geçirmek isteyen bir kızın anlatımıyla başlıyordu kitap. Aklıma kendi öğrencilik yıllarım geldi. Öyle çok yataktan çıkmak bilmeyen bir halim yoktu ama neticede okula gitmeyi kim sever ki :) Kitapta 9 farklı bakış açısıyla 1 günde geçen olaylar anlatılıyor. Kitabın hikayesinden daha çok anlatımını sevdim. Yazarı Şiirsel Taş'ı ilk defa okuduğumu fark ettim, tarzı çok eğlenceli. Kitabın başında kendini anlattığı mini tanıtım yazısına bakınca bu hikayede kendinden esinlendiğini düşündüm. Başrolde de sanırım kızı Okyanus var :) Evdeki kedi...
Devamını oku »

26 Mart 2014 Çarşamba

Doğum Yaklaştıkça Hamile Kişisi Neler Hisseder?

İnanılmaz geniş bir başlık attığımın farkındayım ama içimden öyle geldi... Son zamanlarda bana sorulan bir dolu soru arasından kendimce seçtim ve ortaya şu sonuç çıktı; ne kadar çok şeyi aynı anda hissediyormuşum ben yahu!! Hani insan bazen sakindir, beklediği bir şey varsa heyecanlı ya da hava güzelse mutludur :) İşte öyle basit değil-miş hamile kişisinin son haftalarda hissettikleri. O ilk çift çizgiyi gördüğümde neler hissettiğimi yazmıştım. Ve bu haber nasıl paylaşılır ondan bahsetmiştim. Sonrasında da durum bir hayli farklılaştı benim/bizim için. İnsan hep yüreğini ferah tutmaya çalışsa da gerçekten İçgüdüsel Doğum kitabında da dediği gibi "endişeli olmak hamile kadının işidir" :) Testler, sonuçlar, acabalar, yaşasın yuppiler hep bu geçen zamanın cilveleri. Dolayısıyla...
Devamını oku »

25 Mart 2014 Salı

1 Kitap 1 Mektup Etkinliği: "21 Sıradan Şeyin Sıradışı Tarihi" :)

BDK Yıldıray'dan yakın zamanda bir kitap bekliyordum ama nedense aklımda hep ŞuŞu kitabının devamı vardı. Japon karakter Şuşu'yu çok sevmiş, doğumgününden sonra üçtekeriyle neler yaptığını merak etmiştim. İnsan bazen okuduğu kitaptaki karakterleri özler, neler yaptığını merak eder ya sanırım öyle bir şey.
İkinci kitabının konusu bir hayli ilginç gelmişti bana henüz incelemeden. "Sıradan şeyler" neydi ki acaba??? "Arka cebinizdeki taraktan yediğini hamburgere"diyordu kitabın başlığında.
Birkaç gün sonra kitap elime geçtiğinde ilk hoşuma giden şey kitabın tasarımı oldu. Hayykitap bence bu konuda oldukça başarılı.
Keyifle okudum ve bir dolu şey öğrendim. Kitap bitince de aklımda bir dolu soru olduğunu fark ettim. Madem öyle, ben bu soruları Yıldıray'a sorsam ya diye düşündüm :) İşte bu etkinlik de böyle oluştu. Doğurmama ramak kala hiç aklımda yokken sorularımı Yıldıray'a gönderdim ve o da sağolsun bu kadar işin arasında kısa sürede bana dönüş yaptı.

Görseldeki kıvır zıvır tamamen benim katkım, yanlış anlaşılmasın :)
Röportaja geçmeden kitapla ilgili kendi düşüncelerimi/kitaptan öğrendiklerimi yazmazsam çatlarım :)
Genelde okuduğum kitaplar bittikten sonra ilk sayfalarına kısacık not yazarım; bana bu kitap ne hissettirmiş vs. diye.Bu kitaba da "eğlenceli bir ansiklopedi" demişim.(insan hamileyken 2 gün önce yazdığı şeyi 2 yıl önce yazmış gibi olabiliyor) Bir taraftan -söylesem mi emin olamadım ama- cahilmişim gibi hissettim. Hani çok bilindik bilgilermiş de ben bilmiyormuşum gibi. Mesela uçurtmanın savaş sırasında kullanılması gibi. Bazı yerlerde çok güldüm ki annem benim ciddi duruşumun arkasındaki gülüşlere anlam veremedi. Bazı çizimler o kadar güzel anlatmış ki yazıyı, resimleri yapan Ali Çetinkaya kimmiş merak ettim. (Hala merakımı gideremedim ama...)

Kitapta tam 21 adet "nesne"nin tarihi var özetleyecek olursam ama hiç sıkılmadan okunabiliyor. İşin sırrı bu olsa gerek çünkü bilgiler hem detaylı hem de merak uyandıracak şekilde yazılmış. "Bundan bana ne" demedim hiç hatta "inanaaamıyooruuum, bunu da mı yapmışlaaaar" diyip gözlerimi faltaşı gibi açtığım oldu.
Neler öğrendim:
* Türkiyede 1 tane de olsa uçurtma müzesi olduğunu ( Mehmet Naci Aköz Uçurtma Müzesi)
* Eskiden erkeklerin topuklu ayakkabı giydiğini
* Balıkesirin Havran ilçesine bağlı Çakmaklar köyünde kütüphaneli köy çamaşırhanesi olduğunu
* Hamburger deneyinde 1 yıl bozulmadan bekleyen bir hamburger olduğunu
* Yanında yoğurt olan bir bulgur pilavının 10 kaplan gücünde olduğunu (ondan maş. Elif çabuk büyüdü :)


* İlk yoğurdu kimin yaptığını (maya olmadan) şimdiye kadar hiç merak etmediğimi
* Bisikletin, bir yerden bir yere ulaşmanın hem sağlıklı hem çevreci hem sportif hem kolay hem dengeli hem de daha eğlenceli bir yolu olduğunu
* Gözlüğe yitirdiği itibarı dörtgöz Harry Potter'ın geri kazandırdığını :)
* Gözlük merceği ve mercimeğin arasındaki ilişkiyi
* Kimin gözlüğe ihtiyacı var başlığında oldukça ilginç bilgiler var ama burada yazmayayım, okurken hevesiniz kaçmasın
* Cd'lerin çalma süresiyle Beethoven ilişkisini
* Şemsiyenin yağmurdan önce güneşten korunmak için kullanıldığını
* Bardak kenarındaki şemsiyelerin buzları güneşten koruduğunu :)
* Yoyonun uzaya giden ilk oyuncak olduğunu (1985)
* Bugün herkesin cüzdanını cebinde taşıması gibi 1700lerde herkesin kaşığını cebinde taşıdığını
* 'Kot' isminin bir marka değil bir ailenin adı olduğunu
* Dünyanın hemen her yerinde "ketçap"a "ketçap" dendiğini

İçinde ayrıca:
* Şeytan uçurtması yapımı
* Müzik aleti olarak tarak
* En iyi cacık tarifi (inanılmaz sabır gerektiriyormuş bence)
* Evde kendi yoyonuzu yapın
* Zihin gücüyle kaşığın nasıl büküleceği gibi konu başlıkları da var.

Anılar:
Kitapta böyle bir bölüm elbette ki yok ama nesneleri ve onların tarihini okurken insan kendindeki tarihi hatırlamaktan da geri kalmıyor. Mesela benim için bir tanesini yazayım. Babam uçurtma yapmayı çok severdi hatta çocukken tüm arkadaşlarının uçurtmalarını kendisinin yaptığını söylemişti. Bir pazar günü evde harika bir uçurtma yaptık ve damdan uçurtmaya çıktık...(neden dışarısı değil hatırlamıyorum) Başlarda harika uçuyordu ve ben çok eğlenmiştim. Ancak sonra benim uçurtmam çooooook uzaklardaki bir ağaca (sahiden uzaktı) takıldı ve ben uğraştıkça da ip kesildi ve uçurtmam o ağaçta kaldı. Sonrasında babam başka uçurtmalar da yaptı ama hiçbiri o uçurtmamın yerini tutmadı. Ve kimse kusura bakmasın ama o ağaca uzun yıllar sinir sinir baktım :) (tabii ki hata bende değildi, uçurtmamı yutan o ağaçtaydı :)

Kaynak: burada
Lafı sanırım çok uzattım. Ama bu kitabı okuduktan sonra aklımda o kadar çok şey kaldı ki yazmazsam bir şeyler eksik olurdu.
Daha önce 1 Kitap 1 Mektup'ta eğlenceli röportajlar olmuştu, hatta tesadüf bu ya son röportajı Yıldıray'ın oyun arkadaşı BDK Banu ile yapmıştık :)
Benim sorularım ve Yıldıray'ın verdiği -bence gerçekten- oldukça samimi cevaplar:
1. Henüz kitabı okumaya başlamadan aklıma gelen bir soru aslında bu: "böyle bir fikir/proje aklına nereden geldi?
Çok derin bir yanıtı yok bu sorunun. Bunlar merak ettiğim şeyler. Merak ettiğim şeyleri öğrenmek güzel, insanlarla paylaşmak da güzel, ama elbette bir öyküsü var. Yıllar önce (ne olduğunu söylemeyeceğim) benzer bir proje gelmişti aklıma. Daha doğrusu televizyon için birkaç bölümlük belgesel projesiydi bu. Gerçekleştiremedim. Gerçekleşmesi için çok çalıştığımı da söyleyemem aslında. Bir biçimde bu proje hep aklımın bir kenarındaydı. Derken bir gün bir metin yazma işi geldi. Benim şu ne olduğunu söylemediğim projenin konularına çok benzer bir metin sipariş ediliyordu. Metni yazdım ve çok büyük keyif aldım. Fakat o proje gerçekleşmedi. Aldığım keyif o kadar büyüktü ki, sürdürmek için bir yol aradım. Hayykitap'la görüştük ve proje onların da aklına yattı. Sonra çalışmaya başladık.

2. Seçtiğin objeleri neye göre seçtin? Neleri eledin ve neden "21" tane (özel bir anlamı var mı?)
Kitabın başında da anlattım aslında; kitaba konu olan nesneleri neredeyse rastgele seçtik. "Seçtik" diyorum çünkü o toplantıda Banu ve editörüm Gökçe de vardı. Elbette böyle bir kitap projesini önerirken aklımda birkaç tanesi zaten vardı. Uzun bir liste yaptık ve herkesin yaşamında bir biçimde bulunduğunu ve hatta büyük yer tuttuğunu tahmin ettiğimiz nesneler kalana kadar eleme yaptık. 
Elediğim nesneler arasında sabun vardı mesela. Biraz araştırdım ve fazlaca kimyayla karşılaştım. Konu çok keyif vermedi. Anahtar da elediğim konulardan biriydi. Başka nesneler de var ama aklıma gelmiyor şimdi.
"21" özel sayılardan biri bana göre. 7 ya da 13 de öyle. Uğurlu sayı falan gibi bir geyik değil söz ettiğim. Bu rakamlar akılda daha kolay kalıyor, daha çok ilgi çekiyor. Fakat 7 ya da 13 nesne az olurdu. 49 nesne de çok olurdu. 21 oldukça ideal bir sayı. Doğrusunu söylemek gerekirse kitabın tam adının ne olacağını, hangi nesnelerin kitapta yer alacağını, hatta nesnelerin kitapta nasıl yer alacağını bile bilmeden önce kitabın adında "21" sayısının olmasına karar vermiştim. Daha kısa ifade etmek gerekirse, bu kitabı yazma kararımdan sonra aldığım ikinci karar kitabın adında "21" sayısının olmasıydı. Dolayısıyla 21 nesne hakkında yazdım.

3. Ne kadar zamanda hem okumaları yaptın, onları süzgeçten geçirdin ve yazdın?
Kitabı çalışmaya başladığımda Tayga henüz annesinin karnındaydı. Tayga'nın doğumuyla başlayan uykusuzluk hali ve Gezi Direnişi zaman zaman kitabı bir kenara bırakmama neden oldu. Bu hesaba göre tüm çalışma 13-14 ay kadar sürdü diyebilirim. 

4. Hangi kaynaklardan faydalandın? Kitabın sonunda yer alan kaynaklardan başka neler sana yol gösterdi?
Daha fikri bile aklımda yokken bazı nesneler hakkındaki görüşlerim oluşmuştu bile. Örneğin kot pantolon hakkında uzun zamandır, "Islanınca kurumaz, soğukta ısıtmaz, taşlanırken öldürür," diyordum. Konularımı ele alırken bu görüşlerim bana gayet güzel yol gösterdi. En önemli yol gösterici ise merak aslında. Bunun yanında internet muhteşem bir kaynak. Çoklukla insanlar internete bir şey aradıklarında ilk sayfanın en üstünde çıkan birkaç linkteki bilgilerle yetinmeyi tercih ediyorlar. Oysa gerçek deneyimler daha derinlerde bir yerlerde bulunuyor. Hemen her nesne hakkında gerçek kişilerin aktardığı gerçek deneyimler bulunabiliyor. Daha iyi ne yol gösterebilirdi ki?

5. Senin için en ilginç "tarih" hangisiydi?
Hakkında yazdığım her nesnenin tarihi benim için çok ilginçti. Beni en çok etkileyen ise "ruj" oldu. 

6. Kitapların hitap ettiği yaş grubu ifadesine çok inanmasam da sence bu kitap kaç yaştan itibaren çocukların ilgisini çeker?
Hiç bilmeden çok ilginç bir noktaya dokundun bu soruyla. İşin aslı, ben bu projeye bir çocuk kitabı yazmak üzere başladım. Nesneleri araştırdıkça şaşırdım. Karşıma çıkan bilgilerin çoğunu eleyemedim. Anlatımlarım uzadıkça uzadı. Sonunda hedef yaş grubu olmayan bir kitap çıktı ortaya. Bana kalırsa 10 yaşındaki meraklı bir çocuk kitabın birçok bölümünü keyifle okuyabilir.

7. Her bir başlığın önünde yer alan eğlenceli tanıtım mottosu sana mı ait? (örnek: kirli çamaşırların süper kahramanı: çamaşır makinesi)
Bazıları bana ait. Bazıları sevgili editörüm Gökçe'nin katkısı. 

8. Peki sence ilk yoğurdu kim nasıl yaptı :)
İşte çocukluğumdan beri kafamı kurcalayan soru! Milliyet Çocuk'taydı sanırım, "Pamuk Nine" adında masalımsı bir öykü okumuştum. Çaktırmadan yoğurt hakkında bilgi veren bu öyküye göre, ilk yoğurdu Pamuk Nine yapmıştı. Nedense pek inanmamıştım bu öyküye. O zamandan beridir merak eder durum yoğurdu ilk kimin yaptığını.  

9. En iyi cacık tarifini denedin mi?
İlginç bir durum daha: Annem cacığı zaten böyle yapar. Hemen hemen böyle demeliyim aslında, ayrıntılarda farklar var. Yani yakından tanıdığım bir tarif bu aslında.

Her şey 1 "merak"la başlar ve 21 kısa öyküyle devam eder. Hepsi hayatımızın içindeki "sıradanlaşmış" nesneler  ve çoğunun farkında bile değiliz. Bu kitapta ben kısa da olsa bu "sıradışı" tarihleri okumaktan keyif aldım. 

15 Nisan 2014* tarihine kadar "Tarihini en çok merak ettiğiniz 'sıradan şey'in" ne olduğunu  bu yazının altına yorum bırakabilirsiniz. Yapacağımız çekilişle 1 kişiye "21 Sıradan Şeyin Sıradışı Tarihi" kitabını ve 1 mektubu göndereceğiz. 
* Elif'in aramıza katılmasıyla süreç uzarsa şimdiden affola :)
** Röportaj için sevgili Yıldıray'a teşekkür etmeyi unutmuşum :))

HERKESE BOL ŞANS & 10 KAPLAN GÜCÜNDE MUTLU GÜNLER DİLERİZ :)
Devamını oku »

21 Mart 2014 Cuma

Doğum Doktoru Nasıl Olmalı: Bilgili mi İlgili mi?

Hamile kaldığımızı öğrendiğimiz süreçte aklımızda tek bir doktor vardı. Gayet tanınmış, bilindik, oldukça deneyimli, tavsiyesi bol kır saçlı bir amca. İnsan ilk başlardaki muayenelerde bence hiçbir şey anlamıyor çünkü doktordan daha çok bebeğin sağlığı iyi mi kısmına odaklanıyorsunuz. Ya da bizde öyle olmuştu. Görüştüğümz süreler de kısıtlıydı; 3 haftada 1 ya da ayda 1. İlk başlarda bize "ultra süper iyi" görünüyordu doktorumuz çünkü çok tecrübeli ve bilgiliydi. Hatta bizi odasının kapısında ayakta karşılıyordu :) (ona mı tav olduk acaba :) Ancak bir sorun çıktığında amca bizi hiç hatırlamıyordu. Yani telefonda her seferinde yeniden tanışıyorduk. Bu da biraz garip geliyordu açıkçası. Çooooook hastası vardı anlıyorum ama daha dün görüştük be kardeşim de diyesim gelmişti bir seferinde....
Devamını oku »

En Sevdiklerim MİM'i :)

İlk defa bir "mim" aldım hatta böyle mi söyleniyor onu da bilmiyorum :) Sevgili Dördüncü Tekil Şahıs bazı sorulara cevap vermemi istemiş desem daha mı doğru olur acaba? En sevdiklerimi sormuş olması biraz zorladı beni çünkü bazı cevaplarda "en" yokmuş benim için onu anladım :) Yine de lafı uzatmadan, elimden geldiğince soruları yanıtlamaya çalışayım: 1. En sevdiğin şarkı: Bir dolu şarkı sayabilirim ama bu soruyu düşününce aklıma "Dont Worry Be Happy" geldiğine göre; en sevdiğim şarkı o olmalı. Hatta Günün Şarkısında da belirtmiştim. 2. En sevdiğin roman: Momo'yu çok severim ve aklıma o geldiğinde hep gülümserim. 3. En sevdiğin çizgi film karakteri: Bunun işte tek bir cevabı yok. Heidi, Scoobiii Duu, Road Runner, Kaptan Mağara Adamı, H-Men, Jetgiller, Dinazor Denver, Dennis... Kısaca...
Devamını oku »

19 Mart 2014 Çarşamba

Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?

Sahi neler bekler? Aslında o kadar çok şey sayılabilir ki... Olumlu ya da olumsuz anlamda değil elbette benim kastettiğim şeyler. Ama insan başına ilk defa geldiğinde bocalıyor ve o dili anlamakta zorlanıyor. Bazen okuduğunu bile anlamıyorsun ya da aklına yatmıyor okudukların. Hamilelikle ilgili aldığım ilk kitaptır: "Bebeğinizi Beklerken Sizi Neler Bekler?" Bende de yeri ayrıdır çünkü temel taşları bu kitapla öğrendiğimi düşünüyorum. Tek olumsuz tarafı Amerikalılar için yazılmış olması ve bazı bilgilerin Türkiyeye uyarlanmamış olması denilebilir. Dili oldukça sade, akıcı ve anlaşılır. Konular genellikle soru-cevap şeklinde ilerliyor. İnsan bazen "tam da aklındaki soruyu" doktoruna soruyormuş gibi hissediyor. Bu kitap,uzun yıllardır hamilelere yol gösteren önemli bir kaynak-mış,...
Devamını oku »

18 Mart 2014 Salı

Hamileyken Özlenen Şeyler :)

Belki buna "aşerme" bile denebilir ama tecrübelerime göre hamilelikte de olsa "aşerme" ve "özlemek" bambaşka şeyleri anlatıyor. Belki aynı kapıya çıkıyor onu da bilmiyorum ama benim hamileyken aşerdiğim 1 şey oldu. O da 16-17 sene önce memleketteki bir pastanede yediğim profiterol... Ki ben profiterolü hiç sevmem ve normalde yemem. Bir gün uyandım ve burnuma çikolatanın tencerede pişme kokusuyla beraber profiterolün arasındaki krema kokusu geldi. Bu nedir yahu diye düşündüm. Yıllaaaar öncesinden tanıdık bir kokuydu bu ama ne olduğunu anlamam biraz zaman aldı. Ve hemen kendimi o pastayı yerlen buldum. Eskiden küçücük bir yerdi şimdilerde büyümüş ama pastanın tadı hala güzel. Nereden mi biliyorum? Kuzenimi aradım. Dedim ki "pasta pastanesi hala profiterol yapıyor mu; yapıyorsa Ankara'ya...
Devamını oku »

17 Mart 2014 Pazartesi

İyi Ki Doğduk Biiiiz :)

Geçen senenin yazısını okudum az önce; "1 yaş daha almanın mutluluğu" demişim. Şimdilerde ne hissediyorum diye şöyle bir baktım/ düşündüm de hem aynı hem de çok farklı. Geçen sene mesela Karlar Kraliçesi ile tanışmış,kütüphanelerde çokça vakit geçirip mutlu olmuşum... Olmuşum diyorum çünkü bu ara hafızam biraz zayıf (hani öncesinde oldukça süperdi ya şimdi zayıf sadece :P ) ve yazıyı okuyunca anılarım canlandı. Bu sene ise bambaşka bir şekilde kutladık; kendimizi araya sıkıştırıverdik resmen :) Daha şimdiden önceliklerimiz değişmiş. Şu an çıkıp da bir yerlerde gezeyim pek diyemiyorum tabii, daha çok gideceğimiz yerde oturacak yer var mı, tuvalet var mı onları soruyorum :) Ama yine de aynı düşünüyorum; yaşlandım vah tüh demiyorum; bence gerçekten her yaşın ayrı bir güzelliği var;29'un...
Devamını oku »

16 Mart 2014 Pazar

Elif Partimiz-15 Mart :)

Baby Shower'ın Türkçe karşılığı "bebek partisi" olmayabilir ama bizim evdeki partinin adı buydu;hatta daha çok şöyleydi: "Elif geliyooor, Esra anne mi oluyoooor;o da ne doğumgünlerimiz var bizim" :) Kısacası hepsini bir arada yaptık diyebilirim. Klasik bir baby shower'da olduğu gibi kimseden hediye talep etmedik. İşin bu kısmı zaten bana inanılmaz saçma geliyor. Amacı aileye yardım gibi bir şey olabilir ama en güzel hediye zaten insanların bizi düşünerek getirdiği kendi ördükleri patikler, el yapımı oyuncaklar ve tatlı bodylerdi. Bir de kedili mama tabağı vardı kiii kusura bakmasınlar ama onu Elif'e saklayana kadar kendim de kullanmayı düşünüyorum; ne var yani kızımla ortak olsak? Bizim partimiz nasıl oldu,oluştu, şekillendi önce orayı anlatayım: Organizasyonları pek seven kardeşim...
Devamını oku »

15 Mart 2014 Cumartesi

Elif'in Kitaplığı #1: Denizyıldızı Kayası (Arkadaşım Balina)

Bu kitap, Elif'e aldığımız ilk kitap değil. Bu kitabın bir alınış sırası yok ama hikayesi var elbette. Kızılaydaki kitapçıları gezmeyi çok seviyorum hele ki vaktim bolsa ve kimseyle buluşmayacaksam yani saatin önemi yoksa :) Saate bakarak geçirilen bir kitapçı gezisi pek keyifli olmuyor. Bir de ben yalnız gezmeyi seviyorum kitapçılarda. Bunu bilen ve beni kitapçılarda "kaybeden" sevgili karabalığıma da yeniden teşekkür edeyim. İşte o günlerden birinde Kızılay'da Sakaryadaki ufacık tefecik İş Bankasının kitapevine de uğradım. Oradaki beyaz saçlı amcayı da çok seviyorum. Yalnız mekan o kadar arada kalmış ki gerçekten nereye gittiğinizi bilmeniz lazım yoksa yolunuz tesadüfen oraya düşmüyor. Yetişkin kitaplarına en en en sonra bakmak gibi bir alışkanlığım oldu uzun yıllardır, sebebi...
Devamını oku »

14 Mart 2014 Cuma

Siz Hiç Puf Böreği Gibi Şişkin Hissettiniz Mi?

İçinizin şişmesinden bahsetmiyorum yani ondan bahsedemeyecek kadar ben de şişkinim ama konuşmak istemiyorum, susuyorum. Söylenecek çok güzel laflar var ama ben çok tipik bir Esra tepkisi olarak susmayı tercih ediyorum hem kendi sağlığım hem de bebeğin huzuru için. Gelelim puf böreğine... Bundan aylar aylar öncesinde bir gece uyandım ve parmaklarımı çok da hareket ettiremediğimi fark ettim, korktum. Bir de baktım şişmişler, şaşırdım. Doktora sorduk, erken ama normal dedi. Tuzlu mu tüketiyorsun dedi ki bu soru aylardır bana sorulan soruların başında geliyor. "Yooo" dedim ve hala cevabım aynı. Vücudum bana çaktırmadan böyle yavaştan yavaştan şişmeye devam etti. Geçtiğimiz ay en son hamlesini ayaklarımda yaptı ve ben kendime yepyeni 1 numara büyük bir spor ayakkabı almak zorunda kaldım....
Devamını oku »

11 Mart 2014 Salı

Elif'in Kitaplığı :)

En büyük hayallerimden biri yavrumla birlikte kitap okumak. Önceleri belki ben ona okurum masallardan ama sonra o da okumaya başladığında benim elimdeki kitapları hevesle kapar ve "serinin son kitabı mıııı??? Önce ben okuyayıııııım" diye heyecanlanır; yani zihnimde böyle bir sahne var :) Kitap okuma alışkanlığı sonradan edinilebilir bir şey diye düşünüyorum yani "böyle geldik böyle gidiyoruz" cümlelerine gerek yok. Ama elbette ki niyet önemli. Yani bir şeyi yapmayı ne kadar istiyorsun? Aileleri kitap okuyan çocukların bu alışkanlığı edinmesi daha kolay oluyormuş, öyle yazıyor kitaplarda. Belki de doğrudur bilmiyorum.Bence kitap okumak oldukça kişisel bir deneyim, bambaşka bir dünya. Elif'in de bu dünyada olmasını elbette ki çoook isteriz. Zaten televizyon olmayan bir evde çocuk hayal...
Devamını oku »

10 Mart 2014 Pazartesi

Çakıl'dan Son Haberler :)

Daha önce, hayatımıza giren bir diğer minik kedi Çakıl'dan bahsetmiştim. Şimdilerde o noktacık kedi gitti yerine bir hayli yaramaz ve oyuncu bir şaşkın geldi. Yaklaşık 3,5 aydır bizimle yani kardeşimle;ona gittiğimizde Çakıl'ı da görüyoruz. Ben hala ismine alışamadım. Daha çok "Küçük Emrah", "Baykuş suratlı" gibi ifadelerle çağırıyorum :) Bir ara veterinerde kaldı, döndüğünde resmen depresyondaydı. Öööylece oturuyor hatta uyuyordu. Neyseki şimdi eski halinden de daha yaramaz bir kediye dönüşmüş. Bana sorarsanız ben Lokum'un uyuz hallerinden daha memnunum ama her kediseverin de tarzı farklı oluyor. Çakıl yerinde duramayan, yolda yürüyen birine patisiyle çelme atan bir kedi :) Hatta dün gördüğüm videoda çamaşır makinesindeki dönen çamaşırlara sataşıyordu... İyi ki girmiş hayatımıza,...
Devamını oku »

6 Mart 2014 Perşembe

Mide Bulantısı İçin Neler Yapılabilir?

Şanslı mıydım bilmiyorum ama mide bulantısı denilen şeyle çok küçük yaşta tanıştım. Otobüste, dolmuşta, arabada, uçakta, gemide yani toplu taşımanın olduğu hemen her yerde benim midem bulanır-dı. Hatta otobüs yolculuklarının çoğunu ilaç alarak ve uyuyarak geçirirdim. Üniversiteden sonra pek fazla uzaklara gitmem gerekmediğinden mi yoksa büyüdüğümden mi bilmiyorum, mide bulantılarım da yavaş yavaş azaldı. Tekne turu falan deyince "aa süper" diyemiyorum o yüzden "çok sallıyor mu, kaç metre bu tekne" diye soruyorum :) Yani bu konuda çok idmanlıy(d)ım. İlaçları biliyorum hatta yanımda zaman zaman bu iş için limon taşımışlığım bile var. Bilmediğim şey ise hamilelikteki mide bulantılarının bambaşka olduğuydu. Kaynak: burada Sabah yataktan aniden mide bulantısıyla uyanacağımı...
Devamını oku »