Geçen gün okuduğum kitaplara şöyle bir göz attım.
Bazı ortak özellikler bulmuş olsam da hemen her kitaptan aradığım, bulduğum farklı şeyler olmuş.
M. Eroğlu ile bir seminerde tanışmıştım ve onun söyledikleri beynime nasıl kazınmışsa pek unutamadım. Söylediklerinden biri de şuydu: "Hayat, tüm güzel kitapları okuyabileceğimiz kadar uzun değil ne yazık ki. O yüzden mutlaka seçerek okuyun. Klasikleri okuyun. Yazar okuması yapın. İçi boş kitaplarla vakit harcamayın." Üslup benim için sert olsa da özünde demek istediğini anlamış ve aklımın "asla unutmaman gerekenler" köşesine not etmiştim. Söylediklerini ara ara gün ışığına çıkarıp tozlarını alıyorum.
Geçtiğimiz 4-5 yıl boyunca çoğunlukla çocuk kitabı okudum, yetişkin edebiyata pek yüz vermedim. Nurşen Abla ile bu durum değişti ve yetişkin edebiyatını da merakla takip eder oldum.
Bu başlıkta biraz sevdiğim kitaplardan, bazı kitapları neden sevdiğimden/sevmediğimden, okurkenki hislerimden bahsedeceğim. Bir amaç için değil, yazmak zihnimi hafifletiyor :)
-Eskiden çok bilinçsiz bir okuyucuydum, elime ne geçerse rastgele okurdum. Bazısını severdim bazısını da sevmezdim ama neden sevdiğimi veya neden sevmediğimi anlayamaz/açıklayamazdım. "Hoşuma gitti" veya "iyi hissettirdi" diyebilirdim belki yalnızca :) Zaman içerisinde biraz daha fazla okuyup, yazılan kitaplar hakkındaki eleştiri yazılarına da kulak kabartınca hem kendi zevkimi hem de kitapta "iyi" veya "kötü" dediğim şeyin ne olduğunu tanımlayabilmeye başladım. Bu, kendimi geliştirdiğim bir yön oldu ve bana çok şey kattı.
- Bir kitabı elime aldığımda -doğal olarak- gördüğüm ilk şey kapak fotoğrafı. Görsellik bence önemli ama yeterli de değil ipuçlarını takip etmek için. Hemen ardından yayın evine bakıyorum. Ne yazık ki önyargılarımı bu konuda yenemedim. Bazıları üst üste hayal kırıklığı yaşattıysa hemen yüzüm gülmüyor. Ardından yazar ve çevirmen geliyor elbette. Çocuk edebiyatına biraz daha aşinayım ama yetişkin gruptaki yazarların bir çoğu sadece kulak dolgunluğu.
Kitap Seçerken:
- Yazar demişken, yıllar önce 4ykk (4 yavrulu kıvırcık kuzen) sevdiği bazı yazarların tüm kitaplarını okumanın çok besleyici olduğunu söylemişti, onu hatırlıyorum. Bu açıdan kendimi yolun çok başında görmüş olsam da yazar okumalarını ben de seviyorum. (Roald Dahl, listede ilk sırada :)
- Eskiden editör ve çevirmen hiç dikkatimi çekmezdi ya da önemsemezdim. Şu an favori editörlerim ve çevirmenlerim var (onların haberi olmasa da :) Doğru bir çeviri ile kitap harika bir yere gidebilirken (aklıma gelen ilk örnek: Riko ve Oskar / "Derin yetenekli" ifadesi) kötü çeviriler neticesinde kitap 'ne yazıldığı anlaşılamayan' noktaya gelebiliyor. Editörün okuması, doğru müdahaleleri de oldukça önemli. Okurken bunların ne kadarını anlayabiliyorum tabii tartışılır ama kendime yettiği kadar yorum yapabiliyorum, o da bana yetiyor :)
- Ülkelere göre edebiyat da son birkaç yıldır önemsediğim bir şey oldu. Hangi ülke edebiyatına kendimi daha yakın bulduğumu az çok söyleyebiliyorum. Mesela Latin Edebiyatını çok sevmeme karşın bana hala karışık geliyor. (Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık kitabına kim bilir kaç kere başladım da yarım bıraktım.) Çocuk edebiyatında Latin tarzını daha çok seviyorum, Hayalperest gibi. Son aylarda iyice aşina olduğum İtalya ise bende ortak bir yargı oluşturdu. Uzakdoğu ve Afrika için pek iyi örneklere denk gelemedim sanırım. Alman Edebiyatı ve Kuzey Ülkeleri (İsveç, Norveç)'nden güzel örneklere denk gelebildiğim için onları seviyorum. Bu alanda yolun çok başında olsam da içinde absürtlük barındıran kara komedileri veya kalbime dokunan dramların beni etkilediğini biliyorum.
- Kitap seçerken faydalandığım birkaç site var:
Devamını oku »
Bazı ortak özellikler bulmuş olsam da hemen her kitaptan aradığım, bulduğum farklı şeyler olmuş.
M. Eroğlu ile bir seminerde tanışmıştım ve onun söyledikleri beynime nasıl kazınmışsa pek unutamadım. Söylediklerinden biri de şuydu: "Hayat, tüm güzel kitapları okuyabileceğimiz kadar uzun değil ne yazık ki. O yüzden mutlaka seçerek okuyun. Klasikleri okuyun. Yazar okuması yapın. İçi boş kitaplarla vakit harcamayın." Üslup benim için sert olsa da özünde demek istediğini anlamış ve aklımın "asla unutmaman gerekenler" köşesine not etmiştim. Söylediklerini ara ara gün ışığına çıkarıp tozlarını alıyorum.
Geçtiğimiz 4-5 yıl boyunca çoğunlukla çocuk kitabı okudum, yetişkin edebiyata pek yüz vermedim. Nurşen Abla ile bu durum değişti ve yetişkin edebiyatını da merakla takip eder oldum.
Bu başlıkta biraz sevdiğim kitaplardan, bazı kitapları neden sevdiğimden/sevmediğimden, okurkenki hislerimden bahsedeceğim. Bir amaç için değil, yazmak zihnimi hafifletiyor :)
-Eskiden çok bilinçsiz bir okuyucuydum, elime ne geçerse rastgele okurdum. Bazısını severdim bazısını da sevmezdim ama neden sevdiğimi veya neden sevmediğimi anlayamaz/açıklayamazdım. "Hoşuma gitti" veya "iyi hissettirdi" diyebilirdim belki yalnızca :) Zaman içerisinde biraz daha fazla okuyup, yazılan kitaplar hakkındaki eleştiri yazılarına da kulak kabartınca hem kendi zevkimi hem de kitapta "iyi" veya "kötü" dediğim şeyin ne olduğunu tanımlayabilmeye başladım. Bu, kendimi geliştirdiğim bir yön oldu ve bana çok şey kattı.
- Bir kitabı elime aldığımda -doğal olarak- gördüğüm ilk şey kapak fotoğrafı. Görsellik bence önemli ama yeterli de değil ipuçlarını takip etmek için. Hemen ardından yayın evine bakıyorum. Ne yazık ki önyargılarımı bu konuda yenemedim. Bazıları üst üste hayal kırıklığı yaşattıysa hemen yüzüm gülmüyor. Ardından yazar ve çevirmen geliyor elbette. Çocuk edebiyatına biraz daha aşinayım ama yetişkin gruptaki yazarların bir çoğu sadece kulak dolgunluğu.
Bazılarını çok sevip çizmeye başlamıştım bir ara :) |
- Yazar demişken, yıllar önce 4ykk (4 yavrulu kıvırcık kuzen) sevdiği bazı yazarların tüm kitaplarını okumanın çok besleyici olduğunu söylemişti, onu hatırlıyorum. Bu açıdan kendimi yolun çok başında görmüş olsam da yazar okumalarını ben de seviyorum. (Roald Dahl, listede ilk sırada :)
Cadılar kitabı eksik bu fotoğrafta :) |
Steinhöfelle ilgili duygularımı hala bloguma yazamadım ya :/ |
- Kitap seçerken faydalandığım birkaç site var:
Yetişkin kitapları için: Nurşen Abla, Çorbacı Yeliz, Bilge'nin Annesi Sevda, Nostaljik Damla, Doğa Düşkünü Filiz,
- Kitaplar hakkında eleştiri yazıları/haberler yayınlayan dergi, siteler:
İlk sırada "İyi Kitap" var. 7 yıldır takip etmiyorum ancak yaklaşık 4 yıldır eski yeni tüm yazılanları tekrar tekrar okumaya çalışıyorum. Çok yerinde eleştiri yazıları okudum bugüne kadar, istisna Nisan ayında yer alan bir hadsiz yazıydı, onu da bu başlığa yazmak istemedim. Çünkü genel olarak özgürlük ve özgünlük çizgisini seviyorum bu derginin. Ücretsiz olduğundan satışı yok ne yazık ki. Ankara'da nerelere dağıtılıyor onu da bulamadım, internet üzerinden okumaya çalışıyorum. Bir arkadaşım 5-6 sayı biriktirip bana İstanbul'dan gönderiyor :) (o yüzden keşke ücretli olsa ve kitapçılarda ulaşabilsek)
Geçtiğimiz sayıdan itibaren eklenen bir özelliği ile her kitap için farklı değerlendirme ölçütü ve yıldızlama sistemi getirmişler kitaplara. Bu özellik de bence güzel oldu.
Kitap dergilerini bir ara hiç kaçırmıyordum ancak şu ara pek alamıyorum. Sabit Fikir Dergisi'ni seviyorum. İçinde öykü, deneme yazıları haricinde kitap eleştirilerine yer veren dergi de pek az ya da ben bilmiyorum. Bir de birkaç site var, edebiyat haberleri yayınlayan, onlarda da reklam fazla oluyor, sitede nereye bakacağımı şaşırıyorum. Önerisi olan varsa yazsın lütfen :)
Kitabı Nereden Alıyorum?
Eskiden ne güzel Dostta saatlerce gezebiliyordum. gezerken de hoşuma giden kitapları alırdım, Dostta taksitlerinin hiç bitmemesi ne demek bilen bilir :P Şimdi ise internet sitelerini geziyorum bolca. Hemen her gün idefix, kitapyurdu, babil ve Mutlu Keçi'den duyduğum Eganba sayesinde sanal kitapçı turu atabiliyorum. Sahaf kitaplar için şu an tek adres nadirkitap ancak ben çok sevemedim kendisini, bana hala çok fırsatçı geliyorlar. (buna 'ticaret' deniyor sanırım) Benim en sık kullandığım genelde idefix oluyor, web sitesini çok kullanışlı ve 'temiz' buluyorum. Eskiden her siparişte "Sabit Fikir" dergisi de yollarlardı, şu an göndermiyorlar. Kitapyurdu arka arkaya siparişlerde kişiye özel indirimler yapıyor ve puan biriktirilebiliyor ancak web sitesi bana çok kalabalık ve küçük puntolu geliyor. Babil bana nedense aralarında en pahalısı geliyor. Eganba'yı yeni keşfettim, müşteri hizmetlerinden memnun kaldım. Sanırım bazı aylar hepsini kullanıyorum bazı aylar da sadece birini. Söz konusu kitap olunca nefsime hakim olamıyorum :( (Ama bak hala RD'nin son kitabını okumadım, bu da bir gelişme. Güncelleme: Dün okudum, bugün yazdım) İstanbul'da pek güzel kitapçılar var ama ben açıkçası Ankara'da öyle bir yer göremiyorum. Dost'a gitmek için Kızılay'a gitmek gerek, o da ohooo... Arada Arkadaş Kitabevi'ne gidiyoruz, çocuk kitapları bölümü gayet iyi.
Bir de arkadaşlardan gelen şahane kitap hediyeleri var ki gözlerim mutluluktan kalp oluyor :) Hani bazen bir kitabı çok merak edersin ancak baskısı yoktur, ona ulaşamazsın ve ta taa onu sana bir arkadaşın bulup hediye eder ya, o anlarda kargo görevlisine bile sarılasım geliyor :)
Okuyacağım Kitabı Nasıl Seçiyorum?
Sadece bir sefer okumayı planladığım kitapları önceden seçtim ve ne kadar gereksiz bir şey yapmış olduğumu gördüm :) Yapabilenlere hayranım ama bu kadar planlı olmak beni sıktı. O yüzden de şu an sadece genel bir seçim yapıyorum. Mesela yetişkin edebiyatı için 20-30 kitap seçtim kitaplıktan "bu sene okuyabilirim" kategorisinde, birazını (çok azını) okudum,geri kalanlar hep son an siparişleri.
Çocuk edebiyatı için de öyle. Salondaki kitaplıktan seçmece yapıp çalışma masamdaki rafa koyuyorum 15 kitap kadar,sonra da ruh halime göre seçiyorum. Bu ara biraz denge de gözetiyorum gerçi. Yani üst üste komedi okuduysam araya dram veya klasik ekliyorum.
Şiir kitaplarıyla aram pek yok, onu gördüm. Sima'nın hediyesi Furuğ ile tanışınca bu eksikliğimi iyice fark ettim, "Yeryüzü Ayetleri" meğer ne güzel bir kitapmış.
Çok sevdiğim halde biyografi-anı-mektup türlerinden de az okuma yapıyorum. (yeri gelmişken bu türlerde önerileri olanlar yazsın lütfen)
İnstagramı kapatma sebeplerimden biri de işin aslı 'kitap tüketme' sorunuydu. yeni çıkan kitaplardan anında haberim oluyor ve birkaç kitapsever arkadaşım sayesinde kitapla ilgili anında yorumları okuyabiliyordum. Bu durum uzun bir süre çok hoşuma gitse de bir zaman sonra bunun beni kötü anlamda etkilediğini fark ettim. Ön yargılı yaklaşmama sebep olabiliyor veya daha okumadan kitap benim için 'tükenmiş' oluyordu (kapağı eskiyordu diyeyim).
Şu an sevdiğim yayınevlerinin "yeni çıkanlar" ve "yayına hazırlananlar" bölümünü takip ediyor, BDK, kitapkurduanne, İyiKitap gibi yerlerden notlar alıyor, kitapçıya gittikçe listelerimi güncelliyorum.
"Alınacaklar" listesinin hiç bitmemesi beni zaten mutlu ediyor.
Goodreads hesabımda "want to read" köşesi ise okuma listesi oluştururken fikir veriyor.
En temeli aslında o an canım neyi okumak istiyorsa onu okuyorum :) Nokta!
Ne Tarz Kitapları Seviyorum/Sevmiyorum?
Genel olarak iyi kurgulanmış, sade bir dil ile yazılmış eğlenceli / dram tarzı kitapları okumak hoşuma gidiyor.
Sevdiğim kitaplardan bu yazı serisinin devamında bahsedeceğim için çok detaya girmiyorum.
Sevmediklerim ise başta korku, gerilim, ağır tarih (hafifi olabilir :), kafa dağıtma amaçlı yazıldığı çok belli olan içi bomboş kitaplar, Amerikan filmi edasındaki romantik komediler.
Bir ara kişisel gelişim kitaplarına çok takılmıştım, o ara bence faydasını da gördüm ama okuyan hemen herkesin ortak kanaatine ben de katılıyorum: hemen hepsi aynı şeyden bahsediyor: "An'ı yaşa/ pozitif düşün". Bu türün bazı kitaplarını yeniden okuma isteği bile var içimde. (kısmet tabii :P )
Okul Öncesi resimli çocuk kitaplarında da özgünlük arıyorum artık. Eskiden konusu, çizimi ilgimi çekerdi, şu an en çok aradığım şey yazarın kendini ifade etme şekli. Bu açıdan henüz dün keşfettiğim "Bala'nın Mektubu" kitabını da yeri gelmişken yazayım. Hatta yazarken fark ettim, ben neden bloga sevdiğim okul öncesi kitaplarını yazmıyorum diye... (kendime not)
Kitabı Okurken/ Kitap Bittiğinde:
- Bir kitabın beni sarıp sarmadığı konusunda eskisine göre daha az ön yargılıyım. Hemen birkaç sayfadan sonra bırakmıyorum elimden kitabı. Ya 10-15 sayfa okumaya devam ediyorum ya da ruh halim değişince tekrar bakıyorum.Yine olmazsa kitaplıktaki kara köşeye gidiyorlar :)
- Yazarın zeki olması ve kurguyu iyi yapması arasında pek temel bir bağlantı var sanırım. Bazı ipuçlarından sonra "şimdi şöyle devam edecek" dediğin yerde olay bambaşka bir yöne kayıp oraya kök salıyorsa, bu okuma keyifli oluyor.
Veya son okuduğum kitaplardan birinden örnek vererek gideyim; "Ağaçların Özel Hayatı". Konusu hakkında pek bir fikrim yoktu ancak yorumuna güvendiğim arkadaşların da tavsiyesiyle kitap bir süredir kitaplığımdaydı. Tesadüf o gün evden çıkarken çantama atıverdim, belki başlarım diye. "O gün" dediğim de geçen hafta canımın sıkkın olduğu, solucanlı ve patlıcanlı gün. Kısacık bir Latin hikayesi. Hikayede beni cezbeden fazla bir şey olmasa da anlatım tarzı ve cümlelerin yapısı o kadar hoşuma gitti ki.
Benim için İYİ KİTAP, okurken parmağını gözüme sokmadan bana bir şeyler katan; okuduktan sonra da ara ara aklıma gelip referans aldığım kitap sanırım.
Bu serinin devamında sevdiğim çocuk kitaplarından, neden sevdiğimden bahsedeyim. Belki bir sonraki yazı da beni etkileyen yetişkin kitaplarına yer veririm. Vakit buldukça buradayım :)
Kitap dergilerini bir ara hiç kaçırmıyordum ancak şu ara pek alamıyorum. Sabit Fikir Dergisi'ni seviyorum. İçinde öykü, deneme yazıları haricinde kitap eleştirilerine yer veren dergi de pek az ya da ben bilmiyorum. Bir de birkaç site var, edebiyat haberleri yayınlayan, onlarda da reklam fazla oluyor, sitede nereye bakacağımı şaşırıyorum. Önerisi olan varsa yazsın lütfen :)
Kitabı Nereden Alıyorum?
Eskiden ne güzel Dostta saatlerce gezebiliyordum. gezerken de hoşuma giden kitapları alırdım, Dostta taksitlerinin hiç bitmemesi ne demek bilen bilir :P Şimdi ise internet sitelerini geziyorum bolca. Hemen her gün idefix, kitapyurdu, babil ve Mutlu Keçi'den duyduğum Eganba sayesinde sanal kitapçı turu atabiliyorum. Sahaf kitaplar için şu an tek adres nadirkitap ancak ben çok sevemedim kendisini, bana hala çok fırsatçı geliyorlar. (buna 'ticaret' deniyor sanırım) Benim en sık kullandığım genelde idefix oluyor, web sitesini çok kullanışlı ve 'temiz' buluyorum. Eskiden her siparişte "Sabit Fikir" dergisi de yollarlardı, şu an göndermiyorlar. Kitapyurdu arka arkaya siparişlerde kişiye özel indirimler yapıyor ve puan biriktirilebiliyor ancak web sitesi bana çok kalabalık ve küçük puntolu geliyor. Babil bana nedense aralarında en pahalısı geliyor. Eganba'yı yeni keşfettim, müşteri hizmetlerinden memnun kaldım. Sanırım bazı aylar hepsini kullanıyorum bazı aylar da sadece birini. Söz konusu kitap olunca nefsime hakim olamıyorum :( (Ama bak hala RD'nin son kitabını okumadım, bu da bir gelişme. Güncelleme: Dün okudum, bugün yazdım) İstanbul'da pek güzel kitapçılar var ama ben açıkçası Ankara'da öyle bir yer göremiyorum. Dost'a gitmek için Kızılay'a gitmek gerek, o da ohooo... Arada Arkadaş Kitabevi'ne gidiyoruz, çocuk kitapları bölümü gayet iyi.
Bir de arkadaşlardan gelen şahane kitap hediyeleri var ki gözlerim mutluluktan kalp oluyor :) Hani bazen bir kitabı çok merak edersin ancak baskısı yoktur, ona ulaşamazsın ve ta taa onu sana bir arkadaşın bulup hediye eder ya, o anlarda kargo görevlisine bile sarılasım geliyor :)
Okuyacağım Kitabı Nasıl Seçiyorum?
Sadece bir sefer okumayı planladığım kitapları önceden seçtim ve ne kadar gereksiz bir şey yapmış olduğumu gördüm :) Yapabilenlere hayranım ama bu kadar planlı olmak beni sıktı. O yüzden de şu an sadece genel bir seçim yapıyorum. Mesela yetişkin edebiyatı için 20-30 kitap seçtim kitaplıktan "bu sene okuyabilirim" kategorisinde, birazını (çok azını) okudum,geri kalanlar hep son an siparişleri.
Çocuk edebiyatı için de öyle. Salondaki kitaplıktan seçmece yapıp çalışma masamdaki rafa koyuyorum 15 kitap kadar,sonra da ruh halime göre seçiyorum. Bu ara biraz denge de gözetiyorum gerçi. Yani üst üste komedi okuduysam araya dram veya klasik ekliyorum.
Şiir kitaplarıyla aram pek yok, onu gördüm. Sima'nın hediyesi Furuğ ile tanışınca bu eksikliğimi iyice fark ettim, "Yeryüzü Ayetleri" meğer ne güzel bir kitapmış.
Çok sevdiğim halde biyografi-anı-mektup türlerinden de az okuma yapıyorum. (yeri gelmişken bu türlerde önerileri olanlar yazsın lütfen)
İnstagramı kapatma sebeplerimden biri de işin aslı 'kitap tüketme' sorunuydu. yeni çıkan kitaplardan anında haberim oluyor ve birkaç kitapsever arkadaşım sayesinde kitapla ilgili anında yorumları okuyabiliyordum. Bu durum uzun bir süre çok hoşuma gitse de bir zaman sonra bunun beni kötü anlamda etkilediğini fark ettim. Ön yargılı yaklaşmama sebep olabiliyor veya daha okumadan kitap benim için 'tükenmiş' oluyordu (kapağı eskiyordu diyeyim).
Şu an sevdiğim yayınevlerinin "yeni çıkanlar" ve "yayına hazırlananlar" bölümünü takip ediyor, BDK, kitapkurduanne, İyiKitap gibi yerlerden notlar alıyor, kitapçıya gittikçe listelerimi güncelliyorum.
"Alınacaklar" listesinin hiç bitmemesi beni zaten mutlu ediyor.
Goodreads hesabımda "want to read" köşesi ise okuma listesi oluştururken fikir veriyor.
En temeli aslında o an canım neyi okumak istiyorsa onu okuyorum :) Nokta!
Ne Tarz Kitapları Seviyorum/Sevmiyorum?
Genel olarak iyi kurgulanmış, sade bir dil ile yazılmış eğlenceli / dram tarzı kitapları okumak hoşuma gidiyor.
Sevdiğim kitaplardan bu yazı serisinin devamında bahsedeceğim için çok detaya girmiyorum.
Sevmediklerim ise başta korku, gerilim, ağır tarih (hafifi olabilir :), kafa dağıtma amaçlı yazıldığı çok belli olan içi bomboş kitaplar, Amerikan filmi edasındaki romantik komediler.
Bir ara kişisel gelişim kitaplarına çok takılmıştım, o ara bence faydasını da gördüm ama okuyan hemen herkesin ortak kanaatine ben de katılıyorum: hemen hepsi aynı şeyden bahsediyor: "An'ı yaşa/ pozitif düşün". Bu türün bazı kitaplarını yeniden okuma isteği bile var içimde. (kısmet tabii :P )
Okul Öncesi resimli çocuk kitaplarında da özgünlük arıyorum artık. Eskiden konusu, çizimi ilgimi çekerdi, şu an en çok aradığım şey yazarın kendini ifade etme şekli. Bu açıdan henüz dün keşfettiğim "Bala'nın Mektubu" kitabını da yeri gelmişken yazayım. Hatta yazarken fark ettim, ben neden bloga sevdiğim okul öncesi kitaplarını yazmıyorum diye... (kendime not)
Görsel Kaynak: burada |
- Bir kitabın beni sarıp sarmadığı konusunda eskisine göre daha az ön yargılıyım. Hemen birkaç sayfadan sonra bırakmıyorum elimden kitabı. Ya 10-15 sayfa okumaya devam ediyorum ya da ruh halim değişince tekrar bakıyorum.Yine olmazsa kitaplıktaki kara köşeye gidiyorlar :)
- Yazarın zeki olması ve kurguyu iyi yapması arasında pek temel bir bağlantı var sanırım. Bazı ipuçlarından sonra "şimdi şöyle devam edecek" dediğin yerde olay bambaşka bir yöne kayıp oraya kök salıyorsa, bu okuma keyifli oluyor.
Veya son okuduğum kitaplardan birinden örnek vererek gideyim; "Ağaçların Özel Hayatı". Konusu hakkında pek bir fikrim yoktu ancak yorumuna güvendiğim arkadaşların da tavsiyesiyle kitap bir süredir kitaplığımdaydı. Tesadüf o gün evden çıkarken çantama atıverdim, belki başlarım diye. "O gün" dediğim de geçen hafta canımın sıkkın olduğu, solucanlı ve patlıcanlı gün. Kısacık bir Latin hikayesi. Hikayede beni cezbeden fazla bir şey olmasa da anlatım tarzı ve cümlelerin yapısı o kadar hoşuma gitti ki.
Benim için İYİ KİTAP, okurken parmağını gözüme sokmadan bana bir şeyler katan; okuduktan sonra da ara ara aklıma gelip referans aldığım kitap sanırım.
Bu serinin devamında sevdiğim çocuk kitaplarından, neden sevdiğimden bahsedeyim. Belki bir sonraki yazı da beni etkileyen yetişkin kitaplarına yer veririm. Vakit buldukça buradayım :)