Drop Down MenusCSS Drop Down MenuPure CSS Dropdown Menu




31 Mayıs 2013 Cuma

Bugün Kral; Parktaki Ağaçlar ve Parklar :)

Öğlen -nedense- rotamı son anda kahve dükkanından parka çevirdim. Sanırım kapalı bir mekanda kalmak istemedim. Yanıma gözleme ve havuç suyu da aldım, her zaman oturduğum banka doğru yola koyuldum. Yanımda da Radikal Kitap eki vardı. Çikolata köşesiyle Görkem Yeltan'ı önce okumak istedim çünkü bugün hakkında yazdığı kitabı çok severek okumuştum ve onun yorumlarını da merak ediyordum."Kral ile Deniz" çok yakında İki Balık Bir Kedi'de yer alabilir :) Yeltan'ın son cümlesi: "Peki ya sizin bugünkü kralınız kim?" idi. Aslında sadece ağaçlar olabileceğini düşünmüştüm çünkü çevremde çok güzel, yeşil, canlı ağaçlar vardı ancak sonradan fark ettim ki yalnızca onlar yoktu. Yemeğime ortak olan kuşlar da vardı. Hatta karınları doyup da tostoparlak olunca bana söyledikleri şarkılar bile vardı. Bir...
Devamını oku »

30 Mayıs 2013 Perşembe

Bugünlerde...

Gündem yoğun. Dünyanın, memleketin, benim, bizim. Hepimizin işi çok, kafası meşgul. Bu da kimi zaman asabiyete, saygısızlığa ve neticesinde de mutsuzluğa götürebiliyor. İnternette dolaşırken denk geldiğim ve hoşuma giden resimlerden oluşan bir klasörüm var benim. İçim sıkıldıkça bakarım onlara. Birkaçını paylaşayım istedim. Kaynak gösteremediğim için üzgünüm ama hatırlatan olursa hemen altına not olarak yazarım. Bugünlerde; Ankara'da hava puslu. Biraz kafa dağıtmak için olsun bu ekler de... Herkese berrak havalarda güneşli, sıhhatli, mutlu günler :) Bazıları sanırım http://okuyankedi.blogspot.com/ http://renklikitap.blogspot.com/ http://www.euphoricblog.com/ sitelerindendi. Ama tam hatırlayamadım, kusura bakmasınlar olur mu...
Devamını oku »

29 Mayıs 2013 Çarşamba

BUİKA Konseri :)

Hiç sormuyorsunuz, o kadar laf ettin de BUİKA konseri nasıl geçti diye :) Son anlarda gitmesem mi acaba diye aklımdan geçirmişliğim olsa da konserden yaklaşık 1,5 saat önce konser mekanındaydık. Malum park yeri sorunu, bileti alma vs. uzun sürebilirdi ve tabii ki ben sabırsızdım :) Konserin MEB Şura salonunda yapılmasının verdiği alakasızlık ve tuvaletlerin kadınlara yetmeyip benim erkekler tuvaletinde ihtiyacımı gidermem dışında konser SÜPERDİ. Hatta İNANILMAZDI, BÜYÜLEYİCİYDİ, HARİKAYDI, MUHTEŞEMDİ  desem daha doğru olur. Buika tam 1,5 saat sahnedeydi, ara vermeden söyledi. Pardon "söyledi" mi dedim. Yanlış söylemişim. Buika şarkı söylemiyor. Buika şarkıyı yaşıyor :) Kaç şarkıyı "yaşadı" bilmiyorum ama ben ve salondakiler yalnızca 1 şarkısını biliyor olmamıza rağmen(yeni albümün...
Devamını oku »

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Kütüphaneden Neler Öğrendim :)

Kütüphaneleri çok sevdiğimi daha önce söylemiştim sanırım. Geçen gün fark ettim ki kütüphanelerden çok şey öğrenmişim, farkında olmadan :) Öyle paylaşayım istedim : - Hani bazı kitaplara durup durup sarılasınız gelir;belki zaman geçer yeniden okuyasınız gelir. İşte onu yapamamayı öğrenmek. Kısaca;kitabı  "geri verme" durumu ile karşılaşma. -Kitaba zarar verememe: Kendi kitaplarıma çok kötü davranmıyorum elbette ama çizmeden not almadan da okumuyorum. Çantamda gidip geliyorlar nereye gidersem. Oysaki ödünç alınan kitaplar bırak not almayı çantada bir şey olmasın diye poşette gidip geliyor -bazen-:) - Kitap ödünç alınınca ve süresi de olunca ben panik oluyorum. Hatta bazen strese bile giriyorum;çünkü en fazla 1 kere süreyi uzatabiliyorsunuz ve kitabı okumadan da teslim etmek istemiyorum....
Devamını oku »

25 Mayıs 2013 Cumartesi

Aklından Düşünceler Geçen Çocuk :)

Çocukların hayal dünyası inanılmazdır. Biraz konuşursanız kurduğu cümlelere hayran kalırsınız çünkü o "saf"lık hiç bozulmamıştır-henüz-. Büyüdükçe o "saf"lığı yitirdiğimizi ama içimizdeki çocuğu da sevmeye okşamaya devam ettiğimizi düşünüyorum. Yoksa hayat çekilmezdi herhalde:) Küçükken -bazı buluşmalar dışında- kardeşim de olmasına rağmen çoğunlukla tek büyüdüm daha doğrusu tek oynadım. Bu da gerek hayali arkadaşlar gerekse tek kişilik satranç gibi yaratıcı ve zorlayıcı oldu, olmak zorundaydı çünkü. "Bazen bir kitap okursunuz ve 'hayatınız değişmez' çünkü o kitapta hayatınızı bulursunuz..."İşte benim için öyle oldu birazdan bahsedeceğim kitap. Yeni aldığım karar neticesinde kütüphaneye elimde liste gitmiyorum, o an sevdiğim 3 kitabı alıp çıkıyorum. Dün sabah da öyle oldu. Günlerden...
Devamını oku »

24 Mayıs 2013 Cuma

Buika Konseri Öncesi :)

25 Mayıs 2013 yani yarın Buika konseri var. Senede en fazla 1 kere konsere giden biri için heyecanlı bir durum tabii. En son Aralık 2011'de İncesaz konserine gitmiştik. Çok da güzeldi, geçen gün de kuzen M.'nin önerisiyle Ayhan Sicimoğlu'nu dinlemeye gittik ama ben kim olduğunu ve ne çaldığını/söylediğini zaten orada öğrendiğim için konser istatistiğine bu amcayı koymadım. Ezgileri ve vokalleri keyifliydi. Gelelim Buika'ya. Ama önce benim müzik algımdan bahsedeyim ki "Neden Buika" diyip duruyor bu kız anlayın. hemen her insanın müzikle bir algısı, bilgisi, sevgisi,ifade edişi vb. varken bende yok :) Sanatın hemen her alanına el atmış, sevmiş, denemiş, sıkılmış bırakmış birisiyim ama müziğe ne ilgim var ne de bilgim. Ama gel gör ki müziksiz çalışamam/kitap okuyamam. İroniye geldik...
Devamını oku »

23 Mayıs 2013 Perşembe

Behiç Ak ve Lokum :)

Bir önceki yazıda belirttiğim gibi büyük bir heyecanla gittim imza gününe. Hatta bir ara gitmemeyi bile düşündüm çünkü kendimi tanıyorum, kesin saçmalayacaktım.. Ve evet öyle de oldu. Çocuklarla birlikte Behiç Ak'ı bekledik ve nihayet geldi gülümseyerek. Etkinlik başlamadan kitabevinde dolandığını gördüm ve bir cesaret gittim yanına. "Merhaba" dedim, elimi uzattım. O da gayet sıcak "merhaba" dedi. "Nasılsınız" dedim, "iyi" dedi ama benden soru bekler bir hali vardı.. Ben de bombayı patlattım ve aklıma gelen ilk soruyu sordum; "Sevim Ak nerede, onu hiç göremiyoruz etkinliklerde?"............. "Yok aslında Sevim geliyor sık sık etkinliklere" dediyse de ben kendimden emin "yok yok gelmiyor buralara" dedim ve daha fazla uzatmadan uzaklaştım ortamdan.. Halbuki sormak istediğim sorularım...
Devamını oku »

"Behiç Ak" ile Randevu :)

Herkesin kendisi için özel saydığı bazı yazarlar vardır, onlara hep torpil yapar. Yeni kitabı çıktığı an alınır, hakkında yazılan tüm yazılar okunur.
İşte onlardan biri de benim için Behiç Ak'tır.
Diğerinin de Sevim Ak olması şaşırtıcı değil elbette :)
Dün belli belirsiz uzaaaklardan bir "Behiç Ak" yazdığını gördüm, kitap tanıtımıdır dedim ama yaklaşınca gözlerime inanamadım çünkü duyuru imza günü ile ilgiliydi.

Önce kaçırdığımı düşündüm, hemen üzüldüm. (aceleciyim ya hemen peşin hüküm verdim:)
Ama fark ettim ki etkinlik yarın-yani bugün-mış :)
Bazı kitaplarını kütüphaneden okuduğum için üzülsem de elimde birkaç kitabıyla geldim bugün işyerine.
Heyecanla -ki muhtemelen- uçarak gideceğim Arkadaş Kitabevine ama "Merhaba"nın dışında bir şeyler diyebilecek miyim? Pek sanmıyorum..
Ankara'daysanız öyküleriyle gülümseten kedi sever-çizer-dostu Behiç Ak'la tanışma fırsatını kaçırmayın derim,
Köşede heyecandan kalbi duracak gibi bakan kırmızı suratlı kız var ya, işte o benim, hani gelip tanışmak isterseniz :)

Mutlu günler, sevgiler :)
Devamını oku »

21 Mayıs 2013 Salı

Kütüphane(miz)deki Aslan :)

Kütüphaneleri ne çok sevdiğimi ve şansıma 3 kütüphaneye de yakın olduğumu ama aslında kitaplara dokunabildiklerimi sevdiğimi söylemiştim. Bir gün yine kütüphanedeyken çok keyifli bir kitaba rastladım; "Kütüphanedeki Aslan" diye. Kaynak: burada Okudum, okudum, okudum. Hayallere daldım gidiyordum ki "kütüphanedeki aslan" uyandırdı beni :) Okuduğum kitaplarla ilgili çok detay bilgi vermemeye çalışıyorum ki okuyacak olanlara da içinde sürprizler kalsın. Ama illa ki tüm hikayeyi öğrenmek isterim derseniz BDK'nın yazısına, başka kimler ne demiş derseniz de bu hoş iki yazıya ; buraya ve buraya bakabilirsiniz. Kitap Tudem Yayınları'ndan çıkmış. Michelle Knudsen yazmış Kevin Hawkes da resimlerini yapmış. *** Bir gün kütüphaneden içeri bir aslan...
Devamını oku »

20 Mayıs 2013 Pazartesi

Sabretmeyi Öğrenmek :)

Bir işi aklıma koyduğum zaman hemen olup bitmesini istemekten istifa ediyorum! Tamam daha yumuşak olsun; istifa etmek istiyorum. Hani bazı insanlar yerinde duramaz; aslında sakin görünümlüdür ama içinde ne fırtınalar kopar, işte onlardan biriyim ben de. Sabırlı olmaya sabredemiyorum. O yüzden de sabır gerektiren işleri yapmakta zorlanıyorum. Kaynak: burada *Origami mesela. Bence inanılmaz sabır gerektiriyor ama gel gör ki ben kağıtları katlayıp bırakıyorum, yanına da not ekliyorum "bu bir kayık origamı çalışmasıdır ya da bu kağıt aslında bir şapka" vs. diye çünkü yaptıklarımın ne olduğunu kimse anlamıyor (bazen ben bile) *Sıra(da) beklemek. Özellikle mağaza/market gibi yerlerde -nedense- hiç tahammülüm yok. Sıra varsa mağazayı gezmiyorum bile :) *Sonuç beklemek: Herhangi...
Devamını oku »

17 Mayıs 2013 Cuma

"Wave" :)

Hani geçen günkü yazımda "sevinçten ağlamak"la ilgili bir anekdot düşmüştüm..
İşte o satırların sebebiydi bu kitap.
Ve dahası birçok şeyin.
Sabretmeyi öğrenmenin en çok da..
Yabancı dildeki kitapları takip etme şansım çok fazla olmuyor, bu kitaba da KABORÜKO'da denk gelmiştim ve çok merak etmiştim.
Suzy Lee ismi o saaten sonra da aklımdan çıkmadı.
Shadow, Mirror kısaca hep merak ettim bu çalışmaları ama en çok da Wave'i.

Kuzenime sipariş vermiştim yurtdışından bu kitabı.
İlk gelişinde unuttuğunu söyledi, üzüldüm ama önemsemedim.
İkincisinde de hayal kırıklığı yaşamamak için kendim sormadım kitaplar ne oldu diye..
Gitmesine az bir süre kala ve tam da yemek yerken gayet önemsiz bir cümle kuracakmış gibi "Bu arada senin Wave ve Shadow'u getirdim, Mirror'ı da bulamadım ama" dedi.. Soda içiyordum(tabii ki Beypazarı) boğazımda kaldı, yutkunamadım.
"Getirdin mi??!!!"
"Nerdeler???!!!"
Üst kattaki odayla ilgili bir şeyler söylerken ben merdivenleri tırmanıyordum bile..
Çıktığım odaya yabancıydım ama resmen kokuyu takip ettim bir "Lokum" kıvamında :)
Derken paketteki adımı gördüm ve heyecanla yırttım açtım ambalajını..
Sonra da oturdum sevinçten ağladım.
Neden mi?
Çünkü Wave'deki küçük kız bendim, küçüklüğüme kavuşmuştum :)
Birçok kişi bu kızı kendi çocukluğuyla kıyaslıyor olabilir ama Wave'deki kesinlikle bendim..
Hatta üzerine dalga yemiş halimden yara izim bile var, daha ne olsun :)
Wave; küçük bir kızın annesiyle birlikte deniz kenarına gelmesiyle başlar. Sonra da anneyi görmeyiz. Sayfalarda yalnızca küçük kız, deniz ve martılar vardır. Sevimli kız denizle ve dalgalarla oynadıktan onlara kafa tuttuktan sonra ıslanmış halde kalakalır; ancak kucağındaki deniz yıldızları tüm bunlara değmiştir :) Derken anne gelir ve eve dönerler ..
Yazısı olmayan bu kitabı defalarca "okudum".
"Neymiş bu kitap ki bu kadar heyecanlandın" diyen ev ahalisine de kitabı kendim "okudum" :)
Suzy Lee kim derseniz burada kendi sitesi var
Ben bu kitabı nereden bulacağım ki derseniz de youtube'daki bu video size kitabı "anlatıyor"
Ancak videodan ziyade kitabını şiddetle öneririm..


HERKESE MUTLU GÜNLER, KEYİFLİ HAFTA SONLARI DİLERİM HEM DE DALGA ŞİDDETİNDE :)
Devamını oku »

16 Mayıs 2013 Perşembe

Kare'de Buluşalım :)

Ankara'da Atakule civarında oturanlar ya da yolu oradan geçenler bilirler Kare Kitabevini. Kapanalı da yine oldu birkaç yıl. Yerinde önce oyuncakçı açılmıştı sonra da bir market. O civarda oturmasam bile takip etmiştim akıbetini. Çünkü orası benim kendi paramı kazandığım ilk yerdi :) Üniversite bitmiş ama iş yok. "Sevmediğim bir işi yapmam ben" diyecek kadar büyük konuşuyorum- bak o zamanlar da büyük konuşuyormuşum- :) Bir arkadaşımın tavsiyesi ile "kitap danışmanlığı"na başvurdum. Birkaç gün sonra da çalışmaya başladım. Birkaç alakasızlık dışında hep çok sevdim orayı ve işe hep severek gittim. Yerleri tahtaydı bir kere tam hayalimdeki kitabevi gibi.. "Satış danışmanlığı" değil de "kitap danışmanlığı" yapıyorduk.. Herkesin kendi ilgi alanına göre uzmanlaşmaya çalıştığı bir alanı...
Devamını oku »

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Kitap Alışverişleri ve Can Yayınları :)

Herkesin kitap okuma rutini farklıdır elbette ama konular tüm kitapseverler için ortaktır; * Kitapsız yaşanmaz :) * Herkesin sevebileceği bir kitap mutlaka vardır. * Kitabın yanında çay&kahve iyi gider :) * Yayında kitabın yoksa kendini -biraz- eksik hissedersin * Kitap, en güzel hediyedir. * Kitap alışverişi bir lüks değil bir ihtiyaçtır. * Hiçbir kitapsever kitap almaya doyamaz. * Kitap okumaya ayrılacak vakit her zaman vardır :) * Tuvalet de dahil istenilen her mekanda kitap okunabilir * Uzun otobüs yolculuklarında midesi tuttuğu için kitap okuyamayan kişiye "sesli kitap" önerilir :) ... Daha da uzar bu liste. Hatta siz de aklınıza gelenleri paylaşırsanız mutlu olurum :) Kitap alışverişleri de apayrı bir rutin getirir beraberinde. Kitabı dokunarak seçmek ayrı bir zevk iken...
Devamını oku »

Tanıdığım en yaratıcı "kedi çizer": Ezgi Keles :)

Sosyal medya sayesinde tanıdım onu, birkaç çizimini çok sevdim, bazılarına bayıldım.
Çevremde kedi seven kimi tanıyorsam söyledim adını.
Sadece kedi çizimleri yok elbette Ezgi Keles'in ama benim dikkatimi en çok yaratıcı kedi çizimleri çekmiş :)
Sonra bir gün bu kedili kartların satışını da yapmaya başladığını duyunca hemen-elbette ki birkaç gün sonra:) - sipariş verdim.
Ve dün geldiler.
Merakla ve heyecanla bekliyordum zaten kargoyu ancak eve gidince görebildim onu :
Lokum benden daha çok sevmiş olacak ki pembe kurdelayla oynadı durdu :)


Ve anlamaya çalıştı çizimdekilerin kim olduğunu :)

Bize koooocaman bir de sürpriz göndermiş sevgili Ezgi Keles, utandık, mahçup olduk, çokça sevindik :)
Sağ üsttekinde neredeyse benim adım yazıyor :)
Ezgi Keles kim ki derseniz; http://ezgikeles.blogspot.com/
Facebook sayfası var mı derseniz; https://www.facebook.com/EzgiKelesIllustration
E peki nereden satın alabilirim derseniz de ; http://ezgikelesillustration.sopsy.com/

Sol üsttekinin adı -yanlış hatırlamıyorsam- "in a relationship" idi, aynı biz ve Lokum :)
"Empty bowl" ise tıpkısının aynısı bir Lokum. Hatta boş kaseye bakmakla kalmayıp çeşitli hareketlerle uyarıyor zaten :)

* Kartları çok sevdik ama kitap ayıraçları da olursa hemen alır -yine tabii birkaç gün sonra :)- kitaplar arası tura sokarız onları :)

Ezgi Keles'e sevgiyle yaptığı , bol emek harcadığı her halinden belli olan bu eserler ve hediye için çokça teşekkürler :)

HERKESE BOL KEDİLİ KARTLAR, MUTLU GÜNLER :)
Devamını oku »

14 Mayıs 2013 Salı

Mavi Gözlü Dev; Ahmet :)

Tanıdığım birkaç insan var, onların gülerek doğduklarına inanıyorum. Cidden. Ağlamayla ilgili bir refleks, kas sistemi oluşmamış, maşallah :) Onlardan biri de Ahmet. Eski iş yerimde çay ocağı çalışanlarından biriydi ama neredeyse tekti bile denebilir çünkü herkes çayını onun elinden içmek istiyordu. Sanki onun getirdiği çay daha mı tatlıydı ne? Meryem gibiydi onun hikayesi de. Biz "beyaz yakalılar" işe neredeyse her gün ya somurtarak ya da dalgın olmadı uykulu giderken "mavi yakalılar"dan Ahmet son derece mutlu&pozitif&enerjik oluyordu. Bazen bunu bile kıskandığımı söyleyebilirim :) Odam çay ocağının hemen karşısında olduğundan gün boyu orada olanları gözlemleme şansım da oluyordu. İşler ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın Ahmet gülmeye devam ediyordu.. Açık söyleyeyim...
Devamını oku »

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Kaledibi Sokağı'nda bir Çapkın-Alim :)

Geçenlerde kütüphaneye hızlıca gidip kitap değişimini yapıp çıkmam gerekiyordu. 3 kitap verip yerine yine 3 kitap almaktı niyetim ve aradığım 2 kitabı bulup 3. yü bulamayınca karalar bağlamayıp elime gelen ilk kitabı aldım-neredeyse-çünkü bir an evvel işe gitmem gerekiyordu. Ve bu 3. kitap da Bilgin Adalı'nın Kaledibi Sokağı idi.. İlk olarak bu kitaptan başlamamda önsözün büyüsü mü vardı bilmiyorum ama kendimi bir anda Kaledibi'nde buluverdim.. Ben "normal" bir roman okuyacağımı düşünürken karşıma yazarın çocukluğu çıkmıştı.. Hani tozlu sayfalarıyla bir günlük bulursunuz dolabın dibinde ve onu okumamanız gerektiğinizi bildiğiniz halde heyecanla okumaya devam edersiniz. İşte ben bu kitapta toz da olmamasına, kitap saklanmamış da olmasına rağmen böyle hissettim. Ondandır ki birkaç...
Devamını oku »

10 Mayıs 2013 Cuma

Kıskanmak ya da Başkaları Adına Mutlu Olmak :)

İnsan olmanın öz'ünde sadece iyi huylar olduğuna çok da katılmıyorum. Neden? "Kötü" olmadan "iyi"yi görebilmenin, onu seçebilmenin ve varlığına şükredebilmenin güçlüğünden. O yüzden de her insanda biraz -minicik de olsa- "kötü" diyebileceğimiz huylar vardır -bence-. Başkası hakkında kötü düşünmemek/ başkasının kötülüğünü istememek/başkasını kıskanmamak vs. güzel şeylerdir de gerçek hayatta yeri nedir bilmiyorum. Böyle yazıyorum ki az sonra içimdeki "kötü"leri dökünce kendimi savunacak bir şeyim olsun elimde :) Hem öyle hem değil aslında.. Birkaç zamandır kafamı meşgul eden bir konu vardı; kıskanmak. Geniş bir kavram elbette ki bu da ama burada bahsettiğim eşi/sevgiliyi duygusal olarak kıskanmaktan ziyade bir başkasını-kim olursa- herhangi bir konu hakkında kıskanmak. Maddiyata dayalı...
Devamını oku »

9 Mayıs 2013 Perşembe

Orhan Veli ile "Hoşgör Köftecisi"nde Geçen Bir Öğlen :)

Daha geçen gün kardeşime üstüne basa basa eskiden çok kitap ödünç verdiğimi ve hiçbirinin geri gelmediğini, bu saatten sonra ASLA kimseye kendi kitabımı ödünç vermeyeceğimi, gerekirse kişiye kitabı hediye edebileceğimi söyledim. Ve ekledim; kimseden de kitap ödünç alamam, çizerek okurum ben!
Ertesi gün  de serviste çok iyi tanımadığım birine henüz bitirdiğim ve içerisinde notlarımın olduğu kitabımı ödünç verdim :)
Nasıl?
Büyük konuşmak işte böyle dönüyor-muş :)
O da bana karşılığında bir şeyler vermek istedi herhalde ki yeni aldığı kitabını verdi. Ben henüz "yok ben kitap ödünç alamam, çizerek okurum ben" diyemeden kendimi kitabı incelerken buldum.
Orhan Veli'nin Hoşgör Köftecisi ile de böylece tanıştım..
Orhan Veli'nin -bildiğim kadarıyla- tek öykü kitabı.
Çeşitli dergilerde yayınlanmış 6 öyküsü, Amerikalı bir yazarın öyküsünün kendi "serbest" çevirisiyle olan bir de finali var. En sonunda da Orhan Veli ile edebiyat ve şiir üzerine yapılmış "anket" yer alıyor ..
Orhan Veli'yi hakkında uzun uzadıya yazacak kadar tanımasam da küçüklüğümden beri sevmişimdir.
Biraz serseri ama kendine güvenli tarzını..
Öykülerini de çok sevdim.
Kitabı daha yarılayamadan gittim kendime de aldım ve ödünç aldığım kitabı bir kenara koydum. Umarım yakın zamanda ben de Kofi'me kavuşurum :)


Kitaptan;
* Dükkanın havasına enikonu ısındığımı hissettiğim bir anda bu sevimli kadının ismini öğrenmek istedim: 
- İsmim bana bile lazım değil, sen ne yapacaksın? dedi.
* Bütün ıstıraplar aşktan doğuyor. Oysaki öte yandan milyonların, milyarların ıstırabı var. Ama ne yazık ki biz o insanı tanımıyoruz.
*Kediler baharı insanlardan evvel duyuyor demek.
* Böyle bir vaka gerçekten olabilirdi, değil mi? Öyle ya, olur olur! Niçin olmasın? Olmadı halbuki. Hepsini kendim uydurdum.
* - Ama biz, aramızda çalışan kadınlara kötü gözle bakmayız...
... Bu "kötü göz" lafı beni düşündürmeye başladı. Öyle ya, ben bu kambur kızdan hoşlanmışsam, onu sevmişsem neden ona kötü gözle bakmış olayım? Büsbütün tersine, iyi gözle bakmışım ki sevmişim...
* Bütün rahatsızlıklar, insanların kendi dünyalarının dışında kalmalarından geliyor.
* Bu beş lirayla pekala karnımı doyurabilir, ısınabilir, giyinebilir, dünyanın parasız olan bütün nimetlerinden faydalanabilirim. Gökyüzünün parlaklığı, denizin mavisi, ağaçların yeşilliği, toprağın sıcaklığı, suların sesi, havada uçan kuşlar, rüzgarın getirdiği çiçek kokuları... Nasıl vazgeçerim bunlardan? Hayır, ölmek istemiyorum...

YKY'den çıkan bu kitabı bir öğle arasında keyifle okudum, notlar aldım, paylaştım :)
Aranızda okuyanınız olursa yorumlarını merakla beklerim..
*Ödünç kitap konusunda yediğim büyük lafları da unutmadım :)

HERKESE KEYİFLİ KİTAP OKUMALAR, MUTLU GÜNLER :)


Devamını oku »

"Bademli" Köy, Meryem ve Mutluluk Sebebi :)

Geçen yazımda belirtmiştim buralarda yoksam bilin ki bademli köyde badem toplamaya gidiyorum diye :) Gittik ve geldik, sağlimen.. Ben köy hayatını sadece ağaçlar, kuşlar, böcekler, güzel yemekler olarak düşünürken karşıma bir de tek öğretmenli okulu, öğrencileri ve okul annesi Meryem çıktı.
Daha önceki Semracan karikatüründe de yazdığım gibi karşılaşmalarda ve tanışmalarda ben hep tutulurum bir şeyler çıkmaz boğazımdan, sadece gülümserim ki o da refleks sayılabilir :)
Kardeşimin-görümcem- okuluydu ziyarete gittiğimiz, tek öğretmenli bir köy okulu. Ama son derece sıcak, temiz ve bakımlı bir ortam yaratmışlar hep birlikte öğrencilere. Birleştirilmiş sınıf olduğu için de 1,2,3 ve 4'ler aynı sınıfta ders görüyorlar.

Bir köşede müze bile var :)
Ailedeki öğretmen kotasının dolmuş olmasından mı yoksa benim sabrı ancak kendine yeter biri olmamdan mı kaynaklanır bilinmez stajını da yapmış ama öğretmenliği istememiş biriyim. Belki branşımın ilköğretim değil de lise olması da bu kararımda etkilidir..
Bademli köydeki okulu  ve dahası öğrencileri görünce köy öğretmeni olmak istedim. Bana da her gün çiçekler getirsin öğrencilerim hem de karşılıksız. Onlara bir şey öğretirken gözlerinden çıkan mutlulukla gerçekten ne kadar doğru bir iş yaptığımı anlayayım. Zorlukları da olsun elbette; tek öğretmen olacağım sonuçta o okulda ama her öğlen bir velinin konuk ettiği sofrada yenen yemeğin,paylaşımın da unutulmaz olduğunu bilerek. Kabul, biraz bencillikle istedim köy öğretmeni olmayı. Ama onların mutluluğu o kadar "saf" geldi ki heralde bir parçasında da ben olmak istedim :)
Kaç farklı ağaçtan kaç poşet badem topladık bilmiyorum çünkü ben badem mi toplayayım koyunları mı seveyim fotoğraf mı çekeyim çocuklarla sohbet mi edeyim derken zihnim iyice bulanmıştı :)
Bademin bir kısmı :)
Pamuk vardı bir de orada, kalbi küt küt atan bir kıvırcık kuzu :)
Bir de Meryem vardı.. Aslında en çok Meryem kaldı aklımda. Okul annesi aynı zamanda ama köydeki/okuldaki birçok şeye o koşuyor, buluyor buluşturuyor ama sanırım en çok da gülüyor :)
İki tane harika kızı var; Saadet ve Serap, onlar da hep gülüyor :)
Evlerine davet etmişlerdi bizi, kahve pişirdik mutfakta. O kahve pişiminin hiç bitmemesini istedim; sanki Meryem bana başka bir yerde bulamayacağım hayat dersleri veriyordu, hem de hiç farkında bile olmayarak..
"Evimiz, eşyalarımız eski kusura bakmayın. Ama biliyor musun biz çok mutluyuz bu şekilde.. Az çanak çömleğim var benim, çoğu da kırık dökük ama mutluluk onlarda değil ki.. Sorun etmek istesem sebep çok.. Kayınvalidemle yaşıyoruz biz.Onu sorun etsem ederim.. Ya da paramız az derim, eşyalarım kırık derim. Ama demiyorum. Beyimle çocukların gülümsemesi bana her şeye değer.Mutluluğu kendin yaratacaksın hocaanım (bana öyle diyordu) Mutluluk bir bakmışsın kaçıp gitmiş. Sen yaratacaksın sebeplerini. Ondan ben hep mutluyum. Geçen gün benimki doğum günümü unuttu diye ilk başta küsmüştüm ama baktım iş güç derdinde ama beni çok seviyor, hemen gittim ben aldım gönlünü. Severek evlendik biz. 6 sene konuştuk sonra evlendik. Çocuklar da bizden dolayı mutlu. Sen mutsuz ol bak onlar da mutlu olabiliyor mu..Şehre gitsem ben yapamam hocaanım, ben burada çok mutluyum. Belki sen şehirde bizden mutlusundur amma ben oradakilerle mutlu olamam, toprakla mutluyum ben.." dedi ve kahve pişti .. Ben de ona ara ara kafa sallamak ve gülümsemek dışında pek bir şey diyemedim;" İnan ben senden daha mutlu değilim şehirde" diye fısıldamak dışında ...
Mutlu olmak için sebepleri kendimiz yaratırız belki mutsuz olmak için de sebepleri kendimiz yaratıyoruzdur, bilmiyorum.
Ben de köyden ayrılmadan kendime birkaç mutluluk sebebi yarattım ;
Keyifle yenen bir yemek :)
Köydeki en küçük Çağla'cı :)

Annemin verdiği çiçek :)

Dönüş yolunda dinlenen bir müzik :)
"Bademli" köy ve Meryem benim için unutulmaz hatıralar arasına girdi.
Mutluluk sebeplerim şehre gelince azalsa da aklıma Meryem'i getiriyorum..
Sahi sizin mutluluk sebepleriniz ne?
Bir kuş cıvıltısı da olsa paylaşın :)

HERKESE "MUTLULUK SEBEPLERİNİ" ARAMAYI HİÇ BIRAKMAYACAĞI GÜNLER DİLERİM :)
Devamını oku »